İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

YAZILARIM

ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..

24 Eylül 2014 Çarşamba, 17:48

Yıllar önce yazdığım bu yazı yeniden anlam kazandı...Yıllardır gerici ve dinci iktidarlar, baş örtmeyi kadına özgürlük olarak sundular!.. Onların tüm özgürlüklerini ve gerçek kimliklerini yok ettiler.

Yıllar önce yazdığım bu yazı yeniden anlam kazandı...Yıllardır gerici ve dinci iktidarlar, baş örtmeyi kadına özgürlük olarak sundular!.. Onların tüm özgürlüklerini ve gerçek kimliklerini yok ettiler. Bu oyunu tezgahlayanlar, kadınların, erkeklerin ardılına düşürmelerine alkış tuttular...Ve şimdi çocuklarımızı küçük kadınlar yapmanın temel taşlarını ilk okula döşüyorlar.Laik Cumhuriyet göz göre göre yıkılırken; Bu haksızlığa susanlara, AKP'nin yeni oyun ve tezgahlarına çanak tutanlara, anlamsızca sağa-sola savrulanlara, suskun kalanlara bir anımsatma olsun diye bu yazımı bir kez daha paylaşıyorum...

Ülke ekonomisinin geliştirilmesine ciddi katkılar yapan ve Türkiye’nin ‘sanayi mektebi’ olarak kabul edilen Sümerbank, 3.6.1933 gün ve 2262 sayılı yasa ile kurulmuştu. Sümerbank, Anadolu’nun değişik bölgelerinde, başka hiçbir sanayi tesisinin olmadığı yerlerde fabrikalar kurdu.

Sümerbank’ın kurduğu bu tesisler: Türkiye’nin siyasal bağımsızlığının, ekonomik altyapısının oluşturulmasına çok önemli katkılar sağladı. Ancak bu işletmeler en önemli katkıyı, bulundukları bölgede; sosyal devletin, çağdaşlığın ve bu gün öykündüğümüz batı değerlerinin yaşama geçmesinin platformlarını yaratıp, toplumun gelişmesine etki ederek sağladı.

Malatya’da Sümerbank için ‘imparatorluk’ tanımı kullanılırdı. Çünkü tesisleri binlerce dönüm arazi üzerinde kurulmuştu. Tüm çalışanlarına o günün koşullarında lüks sayılan bahçeli konutlar yapılmıştı. Ayrıca çalışanlar için kreş, sinema, okul, spor sahaları gibi olanakların yanı sıra, hafta sonları yapılan danslı müzikli toplantılar ve havuz başı eğlenceleri ile şehrin çehresini değiştirmiş, çalışanlarının ufkunu açmıştı.

Kuruluşundaki adı ‘Malatya Bez ve İplik Fabrikaları’ olan müessesede uzun yıllar çalışan babam sonradan Etibank’a geçip, çocukken terk edip çıktığı memleketi Elazığ’a gidip orada yerleşmeye karar verdi. O dönemde ben henüz on yaşında ilkokul 4. sınıfa yeni geçmiş bir çocuktum.

Bugün, Elazığ’da tanık olduğum ve her zaman yüreğimde acısını taşıdığım bir çocukluk anısını okurla paylaşmak istiyorum.

O dönemde akrabalarımızın, “Kız çocukları okutulamaz, kadınlar başı açık dolaşamaz” diye yaptıkları baskı ve onur kırıcı tavırları nedeniyle Elazığ’da ancak iki yıl kalabildik.

Benim o günlerde tanık olduğum ve insanlık adına utanç veren bu anımı bana anımsatan gerici olaylar; ne yazık ki şu günlerde çok daha fazla etkili bir şekilde yaşanmaya başladı.

Gelişmeler ‘türbana özgürlük’ inadıyla bir intikam ideolojisine ve rejim düşmanlığına dönüştü.. Bu amaçla yapılan eylemler sinsi bir plan çerçevesinde adım adım mevzi kazanırken, komşumuz İran’da da kadınlar için ilkel ve çağdışı bir uygulama yeniden başlatılıyor.

İran’da Cumhurbaşkanı seçilmeden önce “Kadınların giyimine karışmayacağız” diyen Ahmedinecad, maalesef sözünde durmadı. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde toplumsal özgürlükler alanında yapılan tüm reformlar kadınlar adına geri alınıyor.

Ahmedinecad ‘İslam-i kurallara aykırı giyinenlere’ hapis cezası öngören çağdışı bir yasayı 21-Nisan-2006’dan itibaren yürürlüğe koyuyor. Polis, İslam-i kılık kıyafet kurallarına aykırı bir şekilde giyinen kadınları gördüğü yerde tutuklayabilecek. 2 ay hapis ve para cezası verecek. Şeriatın hüküm sürdüğü İran’da öngörülen ve yasaklanan giyim tarzı şöyle sıralanmış:

Vücuda oturan ceket, kısa manto ya da ayak bileklerini gösteren kısa paçalı pantolon giymek, göz alıcı biçimde saçını yaptırmak, saçının bir telini göstermek, hatta sokakta ev köpeği gezdirmek bile yasaklanmış. Önerilen ve özendirilen resmi kıyafet ise, insanın kadınlığını ve kimliğini yok eden bir örtünmeyle siyah çarşafa bürünmesidir.

Ben çocukken ülkemde siyah çarşafa sokulan kadınları yakından tanıdım. Onların utancına ve üzüntülerine tanık oldum. İşte İran’da başlayan uygulama, tıpkı yıllar önce tanık olduğum gibi kadınların çoğunluğunun siyah çarşaf ve peçe taktığı, aile içinde ‘kaç göç’ yaşanan. kadına yaşama alanı tanımayan, her şeyin yasak ve suç sayıldığı karanlık bir dönemi anımsattı...

1957’de gittiğimiz Elazığ’da:

Tam bir cumhuriyet kadını olan; başı açık, akıllı, kendine güveni olan ve çağdaş giysiler içindeki annem ne yazık ki o ortamda ‘uzaylıymış’ gibi hayret ve nefretle bakılan bir kadın olmuştu.

Malatya’da şort giyip, bisiklete binen biz 10 yaşında kız çocuklar; Elazığ’da birden bire genç kız (namahrem) sayılmış, kısa eteklerimiz ve başımız açık olduğu için horlanmış ve kınanmıştık.

Çocuk aklım bir anda karşılaştığım bu taassubu, baskıyı, yasakları ve küçücük kız çocuklarına okumayı yasaklayan bu ilkel anlayışı bir türlü kavrayamamıştı.

O yılardan aklımda kalan: Kadınların bu zavallı ve hüzünlü görüntüsüyle tüm haksızlıklara ve aşağılanmalarına karşın suskunluğudur.
.
Bir de güzelliğine hayran olduğum ve genç yaşta göçüp giden Fahriye Abla’mın bana acı veren öyküsüdür.

Aslen Palu’lu olan baba sülalemin büyük kısmı Elazığ’a taşınmıştı. Bir çoğu ticaretle uğraşan, ekonomik yönden güçlü, hatırı sayılan insanlardı. ‘Hacıbekir sülalesi’ olmamızın önemini o günlerde kavrayamamıştım. Gerçi bu gün de anlamakta zorlanıyorum!..

Büyük konak gibi bir evde çocukları ve iki eşi ile birlikte oturan büyük amcamız ‘Rüştü Ağa’ oğlunu evlendirmeye karar vermişti. Kumaş tüccarı olup, çarşıda birkaç mağazası bulunan yakışıklı Mahmut Ağabey, yaptığı işten dolayı sık sık İstanbul’a gidip geliyordu. Bu dışa açılım onun eş seçiminde farklı kriterler aramasına sebep olmuştu.

O yıllarda evlenecek gençler için eş seçimi büyükleri tarafından yapılıyordu. Bu nedenle Mahmut Ağabey, evlenmek istediği kızla ilgili taleplerini ve arzusunu kendisini daha iyi anlayacağını düşündüğü anneme havale etmişti.

Çünkü evlenecek gençlerin birbirlerini uzaktan görmesi bile mümkün değildi. Büyükler kız bakıp beğenecek ve evlenecek delikanlıya tarif edeceklerdi. Mahmut Ağabey anneme; “Abla çok güzel olsun, beyaz tenli ve endamı düzgün olsun. Kilolu ve hantal bir kız olmasın. Ayrıca konuşması kibar ve nazik olsun. Oturup kalkmasını, konuşmasını, bilen bir kız istiyorum” diyerek kriterlerini belirtmişti.

Uzun süreli araştırmalar sonucunda, annemin onay vermesi ile Fahriye Abla da karar kılındı. Ancak kızın bir isteği vardı. Ne takılacak altında, ne de alınacak giysilerde gözü vardı. Fahriye Abla yalnızca kara çarşaf giyip peçe takmak istemiyordu.

O dönmede Elazığ’da modern (asri) kadınların kullandığı gibi, uzun mantonun üstüne örtülen ve bele kadar gelen siyah çarşaf kullanmak istiyordu. Bir de, nikâhtan sonra gelinlikle çekilmiş bir fotoğrafı olmasını çok istemişti.

Oysa Fahriye Abla’nın hiçbir talebi kabul edilmedi. Hatta bu talepleri Rüştü Ağa’nın duymaması için herkese tembih edildi. Ailenin büyük kadınları bu taleplere kızmıştı. Bu tür arzuları olan bir kızı almanın soyumuza leke süreceği kanaatini taşıyorlardı..

Ben bütün bu uygulamaların haksızlık olduğunu, gericilik olduğunu, çağdışı olduğunu o dönemde annemin isyanı ile öğrendim. Annem durmadan, “Kıza yazık olacak. Böyle olacağını bilsem kesinlikle araya girmezdim” deyip duruyordu. Sonuçta kız tarafı taleplerinden vazgeçip, geri adım atmıştı. Bu varlıklı ve itibarlı aileyi kaçırmak istemiyorlardı.

Fahriye Abla bu koşullarda Mahmut Ağabey’le evlenerek, hiç istemediği çarşafa büründü ve yüzünü peçeledi.

O dönemde benim tanıdığım kadınların tümü, günün birinde bu çağdışı görünümdeki kara çarşaftan sıyrılmayı hayal ediyordu. Anneme özenenlerse, derin bir iç geçirmesi ile, ”teeeee o günler nerde? Acep bir gün bizi de insandan sayacaklar mı? Gün yüzünü bile karartan peçeden kurtulacak mıyız? “diye özlemlerini dile getirirlerdi.

“Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, o da yaşamın mânasını kaybetmektir.”

İki yıl dayanabildiğimiz Elazığ’dan ben ilkokulu bitirince ayrılmak zorunda kaldık. O güne kadar sülalenin büyülerinin tenkitlerine ve baskılarına kulağını tıkayan babam sonunda isyan etti. Çünkü aile büyüklerinin aldığı karar sonucunda, artık benim okumam, annemin kısa kollu giyinerek başı açık gezmesi kesinlikle yasaklanmıştı.

Bunda ısrar edilirse töreler uygulanacaktı. Çünkü bu tavırlar ‘Hacıbekir’lerin’ namus ve şeref meselesiydi!!!

Babam anında Ankara’ya giderek Sümerbank Genel Müdürlüğü’ne yeniden müracaat etti ve tayinini Manisa’ya çıkarttı. Bir daha da uzun yıllar ne akrabalarını aradı, ne de memleketine gitti.

Fahriye Abla ve Mahmut Ağabey her zaman evimizde sevgi ile söz ettiğimiz insanlar olarak gönlümüzde yaşadılar.

1993 yılında SHP’de Parti Meclis üyesi olduğum dönemde Ankara’da öğrendim acı gerçeği!

Fahriye Abla kanser olmuş ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirilmişti. Karşı koyamadığım bir istekle onu görmeye gittim.

Ona “Merak etme Fahriye Abla, sizleri karanlıkta tutan, ezen, sömüren, ayıp ve günah kavramları ile kandıran, insan yerine koymayan, kul sayan bu yobazlarla ömrümün sonuna kadar savaşacağım. Sana söz veriyorum” demek istiyordum.

Hastaneye gittiğimde acı gerçekle yüzleştim. Çok geç kalınmıştı. Fahriye Abla’mın günleri sayılıydı. Büyük bir cesaretle kendisi söyledi geçeği. Yine çok güzeldi ama yüzündeki çizgilerin oluşturduğu tablo ‘hüznün, acının, özlemin, ezilmişliğin’ resmi gibiydi. Tüm doğu kadınları gibi metanetliydi. Çünkü onlar, acıyı bal eyleyenlerdi.

Sarılıp defalarca öptüm kendisini. Kızdım ona. “Neden bu kadar ihmal ettin, daha önce neden gelmediniz?” diye sordum. Yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Bana gözleri ile kapının yanında duran elbise askısını işaret etti. Önce bir şey anlamadım. Canı çekilmiş eli ile işaret edince bir şey istiyor zannederek askıdaki mantosuna yöneldim.

Eliyle yatağın kenarını göstererek, oturmamı işaret etti. Yorgun bir sesle konuşmaya başladı.
“Biliyor musun Gülerim, ölümü göze aldım, siyah çarşaf ve peçeyi atmadan Ankara’ya tedaviye gelmemek için direndim. Çok şükür gözlerim açık gitmeyecek artık. Sonunda kabul ettirdim. Bak, buraya manto üstüne yarım çarşaf örterek geldim...”

Fahriye Abla’dan duyduğum son sözler bunlar oldu.

Boşa geçen koca bir ömür... Karanlıktan kurtulmak için ölümü göze alıp bekleyen Fahriye Abla bir hafta sonra gözlerini bu kahrolası dünyaya yumdu.

Son yıllarda siyasetin şeriatlaşması ve kadınlarımız üzerinde kurgulanan oyunu gördükçe kendime hep şunu soruyorum. O günlerde başlarını açmak, kimliklerini belirsiz kılan peçe ve kara çarşaftan kurtulmak, okuyup cahil kalmamak ve kendileri adına başkaları karar vermesin diye ölümü bile göze alan kadınlarımız mı cahildi?

Yoksa, tüm enerjisini bir metrelik bez parçası için harcayıp “türbana özgürlük” derken kendilerini tutsaklaştıran ve “şeriat devletine giden yolda cennet garantisiyle'’ avutulan, ikinci sınıf olmayı içlerine sindiren kadınlarımız mı cahil? Gerçekten merak ediyorum!
“Doğru söyleyip zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir.”
GÜLER BUĞDAY


CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN

11 Haziran 2015 Perşembe, 12:05

GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.

15 Aralık 2014 Pazartesi, 09:50

ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..

24 Eylül 2014 Çarşamba, 17:48

12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?

12 Eylül 2014 Cuma, 08:33

Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?

04 Ağustos 2014 Pazartesi, 12:37

Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'

09 Temmuz 2014 Çarşamba, 09:41

Tüm Dostlara Teşekkür…

03 Nisan 2014 Perşembe, 09:09

Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!

06 Mart 2014 Perşembe, 12:22

Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:

01 Ocak 2014 Çarşamba, 12:09

Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...

13 Aralık 2013 Cuma, 14:43

Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.

05 Ekim 2013 Cumartesi, 08:35

Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...

10 Temmuz 2013 Çarşamba, 09:23

Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım

16 Haziran 2013 Pazar, 05:22

CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…

12 Haziran 2013 Çarşamba, 21:08

Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!

04 Haziran 2013 Salı, 08:22

“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…

15 Mayıs 2013 Çarşamba, 07:40

Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.

29 Ekim 2012 Pazartesi, 02:36

Sadece İnsan Olmak!

26 Eylül 2012 Çarşamba, 08:25

Annemin de Başını Ezerler mi?

12 Eylül 2012 Çarşamba, 08:21

Sol Pencereden Ülkücü Yazar Metin Kaplan ve Yeni Kitabı: “Fent/ Orgeneral Eşref Bitlis Suikastı”

20 Ağustos 2012 Pazartesi, 11:33

CHP’de 'Değişim - Dönüşüm ve Yenileşme' slogan olarak kalıp yanlış algılamalarla dezenformasyona sebep olmamalı…

21 Temmuz 2012 Cumartesi, 07:26

CHP’de, %33 Kadın Kotasındaki Haksız Uygulamalar, Siyasetteki Kadın Emeğini Yok mu Ediyor?

25 Haziran 2012 Pazartesi, 18:49

CHP İl Kongresinde kalite, zarafet ve hoşgörü çıta yükseltti.

18 Haziran 2012 Pazartesi, 11:40

CHP’de Değişim ve Uzlaşma Talebi Filiz verdi.

16 Haziran 2012 Cumartesi, 14:56

Gürhan Akdoğan, CHP İl Başkanlığına Aday Olmuyor! Değerli Emaneti Yahya Şimşek’e Teslim Etmek İstiyor.

05 Haziran 2012 Salı, 10:42

Bugün köşemi ‘İşten çıkarılmam için bana tuzak kuruldu’ diye isyan eden Gazeteci Özlem Buğday Yağmur’a verdim:

21 Mayıs 2012 Pazartesi, 10:45

Bu gün anneler günü. 12 Eylül faşizminde sürgünde olan bir annenin duyguları!...

13 Mayıs 2012 Pazar, 11:04

1 Mayıs emeği sömürmeyenlere bayram olsun

01 Mayıs 2012 Salı, 14:32

Bu gün göz ameliyatı olacaktım, ancak gelişen bir kriz sonucu amelyat masasından kalkmak zorunda kaldım.

27 Nisan 2012 Cuma, 08:04

Tatlı Cadılarımın yani “Genetik Devrimcilerin “ bu gün yaş günü…

22 Nisan 2012 Pazar, 10:26

12 Eylül Faşist Darbesinde Avukat Ahmet Hilmi Feyzioğlu Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün beşinci katından atılarak öldürülmüştü…

04 Nisan 2012 Çarşamba, 12:14

CHP'den emekçi kadınlara onur belgesi

09 Mart 2012 Cuma, 06:54

Genetik Devrimci Çocuklar…

04 Şubat 2012 Cumartesi, 09:07

Ülkenizi ve halkınızı ‘torunlarınız’ gibi sevin!!!

03 Ocak 2012 Salı, 10:37

CHP’de muhalefet ve Baykal’cılar, bulanık suda balık avlamak istiyor…

13 Aralık 2011 Salı, 08:37

Bu ülkede mütevazı olmak; hele hele siyasette böyle davranmak aptallığa eşdeğerdir…

29 Kasım 2011 Salı, 08:48

Mutsuzum… Ancak, Mutsuzluk tehlikelidir…

20 Kasım 2011 Pazar, 09:53

Beşinci kattan aşağıya düşmek kaç saniye tutar acaba?

07 Ekim 2011 Cuma, 10:40

VİCDAN…

17 Eylül 2011 Cumartesi, 13:59

Huylu huyundan vazgeçmiyor!!!

01 Eylül 2011 Perşembe, 09:11

CHP Üst Yönetiminde Değişimin Kodları!!!

13 Ağustos 2011 Cumartesi, 08:27

Sayın Gürsel Tekin, Bursa İl Kongresi ile ilgili çıkan spekülâsyonlara, ‘Sol/Sosyal Demokrat’lara yakışan’ tavrı koydu.

06 Ağustos 2011 Cumartesi, 14:40

Bursa CHP, kriz üretme merkezi oldu...

30 Temmuz 2011 Cumartesi, 10:17

Yeni CHP’den duyurulur:“Yeni bir tüzük yapmayı düşündüğümüzden, eskisinin hükmü yoktur…!!!”

14 Temmuz 2011 Perşembe, 11:21

Yeni CHP’de Mızrak Çuvala Sığmıyor.

22 Haziran 2011 Çarşamba, 09:23

Egosu Doyumsuz Başbakan’ın Belaltı Savaşlarının Gerekçesi...

18 Mayıs 2011 Çarşamba, 11:20

Yeni CHP Zengin Severler Partisi mi Oluyor?

17 Nisan 2011 Pazar, 14:43

Yeni CHP’de: GDO’lu üyeler İN, organik üyeler OUT…

22 Mart 2011 Salı, 09:08

Bursa’da Aydınlığın Meşalesini Mümin Ceyhan Taşıyor.

10 Mart 2011 Perşembe, 15:37

CHP Sağcı, AKP Solcu, arıyor!!! Fikri Sağlar’dan ‘RET’

02 Mart 2011 Çarşamba, 15:43

Bursa CHP’de Yöneticiler (!) Kafayı Basına Taktı…

24 Şubat 2011 Perşembe, 12:59

Mudanya CHP’de kuraldışı uygulamalar kaos yarattı.

12 Şubat 2011 Cumartesi, 17:22

CHP’de Ayaklar Baş Olmasın!!!

04 Şubat 2011 Cuma, 14:27

Bursa Bağımsız’dan Merhaba...

02 Şubat 2011 Çarşamba, 08:32

Deniz Baykal'a 2nci Ciddi Uyarımdır!

12 Ocak 2011 Çarşamba, 12:02

Referandum Değerlendirmesi

11 Ocak 2011 Salı, 12:01

CHP ve Kılıçdaroğlu'na Pranga Olmayın

10 Ocak 2011 Pazartesi, 12:01

12 Eylül Faşizmi Kimlerin Çocuklarını Korkuttu?

09 Ocak 2011 Pazar, 12:03

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız