El Kaide’nin Paris’te Charlie Hebdo’yu hedef alan ve klasik cihatçı saldırısı olduğu beli olsun diye Yahudilerin alışveriş yaptığı bir markette sıradan insanları rehin alma eylemiyle sürdürülen ”ikiz saldırı” sonrasında bizim medyada ve özellikle de yandaş basında en çok kullanılan iki kavram, “İslamofobi” ve “provokasyon” oldu.
İlk bakışta bu gayet doğal görünür. Çünkü bu vahşi katliam Avrupa’da yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı üstünde gerici, faşist odakların güç toplamak için girişimlerini artırdıkları ama aynı zamanda Almanya başta olmak üzere ilerici, demokrat, antifaşist güçlerin de karşı bir mücadele çizgisinde birleşmeye başladıkları bir zamanda gerçekleştirildi. Dolayısıyla da bu saldırı en çok faşist odakların ve Avrupa’daki özgürlüklerden hoşnut olmayan daha zapturapt altına alınmış bir toplumdan yana en gerici güçlerin işine yaramıştır. Bu saldırıdan zarar görenler de demokrat, ilerici, antifaşist güçler olmuştur.
Dahası bu saldırılar “İslamofobi”yi de artırmıştır.
Önüne arkasına bakmadan bu gerçekleri öne çıkaran yandaş medya ve AKP propagandası, bazen açıkça bazen de imalarla; klasik “Katil kim?” sorusunu sorup ve bu soruya da “Kimin çıkarı varsa katil de odur!” üstünden yanıt veriyor. Ve bundan sonrası da düz mantıkla sürdürülüp, bu alçak saldırıları; “İslamofobi”yi güçlendirmek isteyen ırkçı-faşist odakların, CIA’nın, MOSSAD’ın, Fransız derin devletinin marifeti”,… “algı operasyonu” amaçlı bir provokasyon, “üst aklın yeni bir oyunu” olarak göstermeye çalışıyor. Öyle ki Akşam yazarı Ufuk Ulutaş köşesinden “Je Suis Charlie” (ben Charlie’yim) diyenlere inat, “Je ne suis pas Charlie Hebdo” (Ben Charlie Hebdo değilim) ara başlığını da attığı yazısında bu savunmayı,; “Daha önce olduğu gibi bu saldırıdan sonra da İslam dünyasından ‘özür dileyici’ nitelikte bazı açıklamalar geldi/geliyor. …Örneğin Türkiye’de yaşayan herhangi bir Müslüman’ın “Bir Müslüman’ım ama saldırıyı lanetliyorum” şeklinde bir mesaj vermesinin hiçbir anlamı yok.” diyebiliyor. AKP propagandasının pek çok ünlü simasının söyleyemediklerini söylüyor.
Ki, burada “Katil kim?” sorusunun bir değil iki yanıtı var. Çünkü batıda “İslamofobi”nin güçlenmesini isteyen sadece batılı ırkçılar, faşist odaklar, en gerici güç odakları değil aynı zamanda Ortadoğu’da pıtrak gibi çoğalan işi “İslam devleti” ilan etmeye kadar götüren İslamcı güç odakları var. Ki, onlar bunu, dünyanın sadece İslam’ın hakim olduğu bir dünya olması için silah kuşanmış, kelle kesip TV’lere servis ederek de ilan etmekten çekinmemektedir. Dahası İslam ülkelerinde pek çok yönetim de batıyla, İsrail’le kavgalı görünmeyi politik bir ranta dönüştürmek için Cihadcı terörist gruplarla amaç paralelliği içindedir.
Dolayısıyla “Katil Kim?” sorusunun bu ikinci yanıtının gerçek katili gösterdiğini, “İslamofobi”yi kışkırtan batılı odakların sadece bunlardan yararlandığını söylemek daha doğrudur.
Peki bu eylemlerin böyle gelişmesinde emperyalizmin Ortadoğu’ya müdahalelerinin, bölgede yarattığı yoksulluğun, baskının, zulmün, bölgenin gerici diktatörlüklerinin, krallarını, şeyhlerini ayakta tutmak için her yola başvurmasının rolü yok mudur?
Elbette vardır! Bu vahşi terörü besleyen derindeki kaynak da odur. Dahası emperyalistler bu tür İslamcı örgütleri teşvik ettikleri gibi, bugün de kurup destekleyebilirler. Ama bunlar bugün karşı karşıya olunan kanlı katliama neden olarak gösterilemez. Dahası “emperyalizm” gerekçesi bu gerici, Cihadcı tutumun İslam’ın içinde bir akım olduğu gerçeğini değiştirmez ya da onları “mağdur” ve “masum” gösteremez. Göstermemelidir de. Aksi halde onları masum gösterenler onlarla aynı sorumluluğu da paylaşırlar.
Önceki gün gazetemizde Erdal İmrek’in röportajında İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, “Müslümanlar bunu yapmaz”, “İslamla terör bir arada bulunmaz” diyenlere karşı; “İslam’ın ilk dört halifesinden üçünü batılılar mı katletti”, “Kerbela’da peygamber soyunu kim katletti”, “Emevi, Abbasi, Osmanlı imparatorlukları kanlı taht kavgalarının, katliamların zulümlerin devletleri değil miydi?”,… içerikli sorular sorarak bu gerçeğe, dikkat çekmişti.
Bu gerçeği görmeden, “İslam bunu yapamaz”, ”İslam’la terör yan yana gelmez” diyenler, eğer kendi dileklerini ifade etmiyorlarsa, kelle kesen IŞİD’i masum insanları “mesaj verme” uğruna katleden el Kaide’yi, kendi gibi inanmayanları katletmeyi kendinde hak bulan Cihadcı gruplarla aynı kılıcı sallıyorlar demektir.
Bu da “İslamofobi” ya da “provokasyon” gürültüsüyle üstü örtülemez bir haldir!
|