Bu yazı dört yıl önce yazılmıştı. Kaygılarımda ve tespitlerimde ne kadar haklı olduğumuzun ispatıdır.
Şimdi tehlike daha çok büyümüştür.
Güç ve rant paylaşımında anlaşamayan yaralı iki taraf volkanik bir yapıya bürünmüş ülkenin üzerine irin olmuş bir şekilde akmaktadır.
Fethullah Gülen Hareketi, bir Amerikan Planının parçasıdır. Gülen’in gücü ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ projesinde üstlendiği rolden kaynaklanmaktadır.
Çağdaş Eğitim Meşalesi Tüm Yurtta Yakılmalı....
Atatürk “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” derken;
“Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır” diyerek eğitim anlayışının temel taşlarını döşemiştir.
Emperyalist güçler ülkemizi paylaşmak amacıyla parçalayıp işgal etmiştir. Mustafa Kemal’in önderliğinde anadolu halkı mucize yaratıp destan yazarak Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkmıştır.
Ulu Önder, yukarıda ifade ettiği gibi zaferin kalıcılığının, bir milletin bağımsızlığının, saygınlığının ve uluslararası arenadaki gücünün ancak çağdaş ve bilimsel bir eğitimle olacağını görmüş ve öncelikle aydınlama devrimlerini gerçekleştirmiştir.
1923 aydınlanma devrimi ile kurulan Laik Türkiye Cumhuriyeti: Evrensel değerlere bağlı, kadın-erkek eşitliğine dayalı, çağdaş ve özgür bireyleri yetiştirerek tam bağımsız Türkiye Cumhuriyet’ini ilelebet yaşatmayı amaçlamıştır.
Bu amaçla üç temel yasa kabul edilmiştir.
1- Öğretim Birliği Yasası,
2- Halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı saltanat soyunun yurt dışına çıkarılmasına ilişkin yasa,
3- Kısaca ifade etmek gerekirse, Din işlerini ve Askerliği siyaset dışı bırakan yasa.
Bu nedenle 3 Mart 1924 tarihinde ‘Öğretim Birliği Yasası’ kabul edilmiştir.
Osmanlı eğitim sistemindeki ikilik ve eğitimde çok başlılığın giderilmesi, dinselliğin devlet işlerinden ve eğitim sisteminden ayrılması amacıyla Cumhuriyet kurulup kadrolarınca, Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) çıkarılmıştır.
Ayrıca Anayasanın 174. maddesi içinde 8 başlık altında ‘Devrim Yasaları’ yer almıştır.
Bu yasalar, Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini koruma amacı güden yasalardır.
Eğitim Birliği Yasası, yurdumuzda tüm öğretim kurumlarını Milli Eğitim Bakanlığına bağlamıştır.
Çünkü;
Osmanlıda, dini öğretim, eğitimin temeliydi. Arapça Kuran’ın ezberletilmesine dayanan medrese eğitiminde Kuran tefsiri, hadis gibi dersler okutulurdu. Tarikatlar ve tekkelerde kendi anlayışlarına göre dini eğitim sürdürürlerdi.
Cumhuriyetle birlikte medreseler kapatılmıştır.
Ancak Laik Cumhuriyet kurulduğu andan itibaren Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma amacını içlerine sindiremeyen, çıkarlarına ters düşen ‘yobaz/gerici/feodal’ çevreler, iç ve dış düşmanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini ortadan kaldırmak için uğraşmışlardır.
Mustafa Kemal, bu tür gerici ve çağdışı kalkışmaların olabileceğini düşündüğü için:
“Öğretmenler; yeni nesli Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır.
Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister.
Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” diyerek uyarısını yapmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, kendi kültürünü ve değerlerini özümsemiş, evrensel değerlere açık, anayasa ve yasalarına saygılı, araştıran, inceleyen, düşünen, sorgulayan, üreten, eşitlikçi, bilinçli ve özgüveni gelişmiş yurttaşlar yetiştirmeyi amaçlamıştır.
Bu anlayış için ülkede eğitim seferberliği başlatılmış ve çok kısa sürede ‘Ümmetten Millete’ dönüşüm sağlanmıştır.
Çağdaşlaşmanın, özgürleşmenin ve düşünüp sorguladıkça hak arayan, hesap soran bir anlayışın geliştiğini gören gerici/bağnaz/feodal çevreler anında bu sistemi yıkmak için mücadele başlatmıştır.
Siyaset kurumlarına ‘dini istismar’ edip baskı ve tehdit yaparak laik sistemi ve laik eğitimi ortadan kaldıracak nitelikte kararlar aldırtmışlardır.
Çünkü laik eğitim; dini referans almayan, her türlü bağnazlık, yobazlık ve gericiliği reddeden, aklın ve bilimin yolunda düşünen ve mantığıyla hareket edip davranış gösteren dogmatik olmayan özgürlükçü ve bilimsel bir eğitim sistemidir.
1950 yılına kadar, Cumhuriyet’in bu üç temel yasası geçerliğini korumuştur. Ancak Laik Cumhuriyet karşıtı karanlık güçler sinsi planlarını yaşama geçirmek için siyaset kurumunu etkilemişlerdir.
21 Ekim 1950 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda din derslerinin zorunlu olmasına karar vermiştir.
1955 yılında Başbakan Adnan Menderes, Demokrat Parti Meclis grubunda yaptığı konuşmada; “Siz öyle güçlüsünüz ki, şu anda isterseniz Anayasa’yı bile değiştirebilir, hilafeti getirebilirsiniz.” demiştir!..
Bu yobaz anlayış kısa sürede siyaseti şekillendiren hatta zaman geçtikçe iktidara gelip yöneten konumuna dönüşmüştür.
Özellikle 12. Eylül 1980’de yapılan ABD organizasyonundaki faşist darbe: Atatürk ilkelerini istismar edip aydınlanma devrimi ile oluşturulmuş tüm kurumları işlevsiz bir konuma sokmuştur.
BOP kapsamında ülkeye biçilen rolün etkisi ile ülkede ‘devrimci, ilerici, yurtsever’ gençlik, insanlık dışı baskı ve yöntemlerle ortadan kaldırılmıştır.
İnsanlarda ‘korku/ yılgınlık/ emre itaat’ egemen kılınmıştır. Her türlü hak arama, örgütlenme, yönetime katılma veya denetleme talebi yok edilmiş/yasaklanmış veya işlevsizleştirilmiştir.
Eğitim birliğini ortadan kaldırmak için özellikle 1973 yılı ara rejim döneminde İmam Hatip okulları liseye dönüştürülmüş ve 1976 yılında ilk mezunlarını veren bu liselere üniversite ve fakültelere giriş kapısı açılmıştır.
Siyaset kurumları:
Ülkenin çıkarı/kalkınması/gelişmesi/varsıllaşması/bağımsızlığı, saygınlığı, adaletli eşitçiliğini göz ardı ederek, tarikatların, dinci ve çıkarcı feodal yapıların egemenliğinde kolay yoldan iktidara gelmenin yöntemini keşfetmişlerdir
Artık aklın ve bilimin egemenliğindeki aydınlığın yolu kesilmiş karanlık tünel ve labirentlerde ülke geleceğine yön verilmeye çalışılmaktadır.
Atatürk’ün yaktığı uygarlık ateşi söndürülmüştür. Atatürk gençliğinin elinden, ilericilik, devrimcilik ve özgürlük meşalesi alınmıştır.
Sorgulamadan ‘günah/yasak/ayıp/emre itaat’ temelinde bilim dışı eğitilmeler, gerici bağnaz tarikatlar eliyle verilerek karşı devrim başlatılmıştır.
1975’te Nur kamplarını kurmuş olan Fethullah Gülen Cemaati kuşkusuz ki bunların en etkilisi olmuştur.
1983 seçimlerinde ANAP’ı destekleyen Fethullah’çılar, öncelikle askeri liseler, polis kolejleri ve astsubay okullarında örgütlenmeye başladılar.
Fethullah Gülen Cemaati inanılmaz bir örgütlenmeyle yurtiçi ve yurt dışında okullar, yurtlar, üniversiteler, işyerleri, gazeteler, televizyonlar ve radyolar kurdu.
Kontrolsüz bir servet ve güce ulaşan Fethullah Gülen, siyasette etki alanını genişletti. Özellikle Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Hikmet Çetin gibi politikacılarla yakın ilişki kurdu. Dargın olduğu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ödül vererek barışıldı...
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
Öncelik olarak ışık evleri ve yurtlarda yetiştirilen ‘Işık Süvarileriyle’ yeni bir toplum yaratmayı amaçladılar.
Yaratılan yeni toplumda İslami düzen hâkim olacaktı. Bu da laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni sona erdirip yerine şer’i kanunların geçerli olacağı İslami devleti kurmakla gerçekleşecekti.
BOP projesi kapsamında başlatılan ‘Ilımlı İslam’ modeline hizmet için kendi yarattıkları karanlığı aydınlatmak (!) amacıyla kurulan hücreler,‘ışık evleri’(!) ve yurtlarda/okullarda beyni yıkanan gençler iş başına geldikçe ülkenin iklimi değişmiş, kimyası bozulmuştur.
22.Temmuz seçimlerinde AKP’yi destekleyip % 47 oy almasını sağlayan Fethullah Gülen Cemaat anlayışı ve tüm tarikatlar artık ülkede iktidardadır.
Ülke ciddi tehdit altında ve tehlikededir.
The Economist dergisinin 10 Mart tarihli sayısında yeni peygamber olarak tanımladığı ‘The Hocaefendi’nin’ Cemaati ülkeyi bir ur gibi sarmıştır.
Fethullah Gülen Hareketi, bir Amerikan Planının parçasıdır. Gülen’in gücü ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ projesinde üstlendiği rolden kaynaklanmaktadır.
Saidi Nursi çizgisindeki Fethullah Gülen’i, ABD’ye taşıyan ve Pennsylvania’ya götüren uçak bile CIA tarafından ayarlanmıştır.
CIA’nin bir üst kurumu gibi çalışan ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Stratejik Uluslararası Araştırmalar Merkezi ‘CSIS’ 1962’de Georgetown Üniversitesi’nde kurulmuştur.
Bu kurum Amerikan devletine ve özellikle petrol ve silah şirketlerine hizmet vermektedir.
Dış ülke yöneticileriyle, bürokratlarıyla, Amerikan çıkarlarına dolaylı yada dolaysız hizmet verecek akademisyenlerle bağlar kuran Etütler Merkezi (CSIS) Fethullah Gülen’in en büyük destekçisidir.
Turgut Özal Başbakanken ‘kendi okulunu kendin yap’ kampanyasını başlatınca Fethullah Gülen, kendisine yapılan okul açma önerisine karşı çıkmış ve gerekçe olarak:
“Atatürk büstü konmadan okul açılamaz. Okul açıp Atatürk’ün büstünü koyarsak millet bize ne der? Allah bize gazap verir” demiştir.
Daha sonra amaçladıkları planın parçası olarak kararını değiştirmiş, ışık evleri, yurtlar, okullar, vakıf üniversiteleri, yayın organları, medya ve ticarethanelerle ülkeyi bir ağ gibi sarmış ve amaca giden yolda ne yapmaları gerektiğini de şöyle ifade etmiştir:
Müritlerine; “O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır” diye uyarmış ve takiye yapmalarını istemiştir.
Artık Fethullah Gülen’in, 91 ülkeye yayılan okul, kültür merkezi, dil kursu ve üniversitelerinde dört bin öğretmen görev yapmaktadır. Okullarında farklı uluslardan 100 bin öğrenci eğitim görüyor...
Gülen'in okullarının birçoğunda yurt bulunuyor. Karma olmayan bu yurtlarda namaz kılma, belirli televizyon kanallarını izleme, verilen vaazlara katılma şart koşuluyor.
Altın Nesil hedefini gerçekleştirmek isteyen Fethullah Gülen’e göre ışık evlerinde yetişenler ‘medrese insanını’ aratmayacak nitelikteymiş.
Devrim kanunlarından olan Tevhid - i Tedrisat Kanunu’nu eleştiren ve bugünkü eğitim sisteminin “dejenere” olduğundan bahseden Gülen’e göre, “Medreseler ne zaman yıkıldıysa millet o zaman yıkılmıştır.”
Laik devlet okullarında yetişen öğrencileri “anlamsız nesillerdir” diye niteleyen Gülen, dil devrimine de karşı çıkıyor.
Fethullah Gülen, imam hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin açılmasını, ‘kendi kültür ve dinamiklerimize dönüş’ olarak yorumluyor.
Işık Evleri Fethullah Gülen’e göre kapılarına kilit vurulmuş zaviyelerin, kışlaların, tekkelerin görevini yapan evlerdir.
Bilindiği gibi Fethullah Gülen, ‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesine göre, 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis istemiyle yargılanmıştır.
Savcının iddianamesinde:
“Devletle uzlaşmacı ve barışçı bir politika izleyen, toplumun bütün kesimleri ile diyalog kurmakta sakınca görmeyen Fethullah Gülen Grubunun başta milli eğitim ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir.
Sahip olduğu okul, yurt ve dershanelerinde yetiştirdiği eğitilmiş kadroları ile Atatürk ilkeleri ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırarak şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan Fethullah Gülen gücünü iki kaynaktan almaktadır.
1- Oluşturmuş olduğu büyük sermaye imparatorluğu,
2- Son yıllarda dozajını gittikçe artıran ve zaman zaman teşekküle yardım boyutlarına ulaşan siyasi destek.
Fethullah Gülen Türkiye’de Atatürk düşmanlığının simgesi haline gelmiş bulunan ve Atatürk’e ‘Deccal’ demek küstahlığını gösteren Said-i Nursi’nin yolundan gitmektedir!
Fethullah Gülen’in oluşturduğu örgüt yukarıda izah olunduğu gibi devletin laik yapısını yıkmak amacıyla kurulmuş olup, istişare kurulu, bölge imamları, şehir imamları, semt imamları, ev imamları gibi illegal yapılanmayla bütün ülkeyi bir ağ gibi sarmıştır.
Yine bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arz eden örgüt halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır.”
Savcının iddianamesinde de belirttiği gibi:
Yıllardır fark edildiği halde görmezden gelinen hatta siyasetçiler tarafından kollanan, teşvik edilen ve karşılığında oya tahvil edilen bu yapılanma AKP iktidarıyla ete kemiğe bürünmüş ve en tepe noktalara kadar tüm kurumlarda etkili olmuştur.
Artık ülke adım adım din devletine ve nüfusunun yarısı olan kadınlar da esarete doğru götürülmektedir.
Halkın çoğunluğu bu gidişten endişe duymakta ve korku içindedir. AKP iktidarı seçimlerde aldığı oyun anlamını kavrayamadığı için azgınlaşmış, kanun, kural ve hukuk tanımaz olmuştur.
Bu tehlikenin ülkenin temelini dinamitlediğini, içerde ve dışarıda tehlikeli angajmanlara girerek telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağını gören Yargıtay Başsavcısı, hazırladığı iddianame ile Anayasa Mahkemesi’nde AKP için kapatma davası açmıştır.
Ancak demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasi partileri kapatmanın çözüm olmadığını yakın tarihimiz bizlere göstermiştir. Bu nedenle artık köklü ve kalıcı çözümler üretmek zorunluluğu beceriksiz siyasetçiler yüzünden tüm yurttaşların görevi olmuştur.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin; çağdaş/uygar/ özgürlüklerden yana/ batıyla bütünleşmiş/ eşitlikçi ve adil/ hak arayan ve örgütlü, kadın,erkek eşitliğine dayalı bireyler ve bağımsız/saygın/ kalkınmış güçlü bir ülke olmasını isteyen tüm yurttaşların; Osmanlı Devleti’nin kurulduğu kent olan Bursa’da yaktıkları ateşten meşalelerini tutuşturup elden ele dolaştırarak tüm yurdu aydınlatmaya başlamalıdırlar.
Çağdaş Eğitim Meşalesi Tüm Yurtta Yakılmalı....
Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, “Bir ulusu, özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da, köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir” dereken, ihanetler sonucu ülkenin bu günkü gibi kaotik bir durum yaşayabileceğini düşünmüş ve bizleri uyarmıştır.
BOP projesi kapsamında Ilımlı İslam Devletini kurdurmak isteyen ‘emperyal güçlerin’ maşası olmuş yerli işbirlikçilerinin tarikatlar eliyle egemen oldukları eğitim sisteminin, ülkeyi kamplara ayırıp toplumu ötekileştirdiği herkesin tespitidir.
Bu tehlikeyi gören ve çare üreten Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir avuç aydın bir araya gelip 1995 yılında Bursa’da Çağdaş Eğitim Kooperatifini (ÇEK) kurmuşlardır.
Bursa’da Çağdaş Eğitim Kooperatifi kurulurken:
Dünya görüşü, siyasi düşüncesi ve çözüm önerileri farklı olan ancak Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, çağdaş, laik ve demokratik bir Türkiye isteyen 23 özverili yurtsever insan bir araya gelip bir ateş yakmıştır.
Geleceğin aydınlık Türkiye’sine; çağdaş, laik, demokrat, Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında, özgür düşünen, bilimin ışığında sorgulayan, üreten, sorumluluk bilinciyle davranan, kadın erkek eşitliğine inanmış yüzünü batıya dönmüş, bağımsızlık karakteri olan, güçlü ve kalkınmış Türkiye’yi yaratıp “Yurtta Barış, Cihanda Barış” diyen önderinin ardından giden bir gençlik yaratma amacıyla ÇEK’i kurarak bir insanlık projesi ortaya çıkarmışlardır.
Temel Hedefleri:
-Çağdaş eğitim-öğretim ve yan kuruluşlarını açmak ve işletmek.
-Kuruluş felsefesine uygun, başarılı ve daha çok gereksinimi olan öğrencileri barındırmak ve okutmak. Hayata atılmalarına yardımcı olmak.
-Velilere, personele ve tüm üyelere eğitsel ve kültürel etkinlikler yaparak (ÇEK) felsefesini benimsetmek.
-Amaçların gerçekleşmesi için ulusal düzeyde politikalar üretmek ve benzer amaçlı kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak.
-Etkin ve kapsayıcı olmak için finansman gücü artırmak.
Kuruluşu:
Ülkenin içine düşürüldüğü tehlikeyi görüp dert edinen tüm yurttaşların katkılarıyla “ Ne olacak bu memleketin hâli?” dertlenmeleri ve boş yakınmaları yerine güç birliği yapmışlardır. Ellerini kendi gücü oranında taşın altına sokmuş, çözüm üretmeyi amaç edinmiş sorumluluk sahibi insanların katkı ve destekleriyle 25 temmuz 1995 yılında Çağdaş Eğitim Kooperatifi (ÇEK) kurulmuştur.
Niçin Kooperatif?
Çünkü her ortağın söz ve karar sahibi olabildiği, katılımcı, denetime açık, demokratik işleyişi bulunan kuruluşlar olduğu için tercih edilmiştir.
Bu gün 1463 üyesi 44 personeli ve 541 öğrenci sayısı ve yıllık cirosu 1.400.000 YTL olan ve aydınlık yarınlara yol gösteren bir kurum olmuştur.
ÇEK, yerelden ve yeniden bir aydınlanma projesidir.
Eğitim anlayışı:
Anayasal doğrultuda TC yurttaşlarının,
İnsan haklarına saygılı, ulusal değerlerden yana tavırlı, ‘laik, sosyal devlet’ yanlısı, hukukun üstünlüğünü benimsemiş, ülkesini düşmanlarına pazarlamayan, vatanına ihanet etmeyecek bireyler yetiştirmeyi amaçlamıştır.
ÇEK, yeni kuşağın iyi yurttaş (ümmet değil) iyi birey (tebaa, mürit değil) yetişmesini ve dine, etnik kökene değil yurttaşlık temeline dayalı bir anlayışta eğitilmelerini amaçlamıştır.
Ulus devlette egemenlik ulusundur. Ulusal egemenliğin koşulu ise ulusal birlik, ulusal kültür ve ödünsüz eğitim birliğidir.
Bu nedenle Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği) yasası ödünsüz uygulanmalıdır.
Çağdaş Eğitim Kooperatifi, nasıl büyüdü?
Aydınlık yarınları yaratmaya inanmış, sayıları 1600’lere varan ve farklı siyasi düşünceleri olan üyelerin özverili katkılarıyla.
Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ödünsüz savunucusu eski Cumhurbaşkan’ımız Ahmet Necdet Sezer Beyefendi ve eski Bursa valileri başta olmak üzere, tüm yöneticiler, bürokratlar, politikacılar, iş adamları ve hayırseverlerin katkılarıyla.
Ayrıca küçük büyük demeden yardımlarını esirgemeyen, bu günkü gidişattan gelecek kaygısı taşıyan onurlu tüm yurttaşların katkı ve destekleriyle tüm yurtta örnek alınacak bir konuma gelmiştir.
ÇEK’in başarısını gören, hedeflerine inanan hayırsever yurttaşlar ciddi oranda bağışlar yapmaktadır. Laik Cumhuriyeti yıkmayı amaçlayan karanlık güçlerin panzehiri olan bu projeye inanmış, faklı dünya görüşlerine ve farklı siyasi yapılara mensup tüm duyarlı yurttaşlar karınca kararınca ellerini taşın altına koymuşlardır.
ÇEK Eğitim Yerleşkesi’nin temelleri 3.Mart gibi anlamlı bir günde atıldı.
Ilımlı İslam’ı ülkede egemen kılmayı amaçlamış olan BOP’un eş bakanı ve ülkeyi yönettiğini (!) düşünen Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan!
Cumhuriyetimizi kuran Atatürk’ün koltuğuna oturması için dindarlığı en büyük referans olan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu günümüzde:
Tüm kurumları işgal edip kadrolaşan ve tercih edilmelerinin; İmam Hatipli oluşları ve eşlerini türbana dolamayı başarmış olmalarında aranan bürokratların bulunduğu bu ortamda, YÖK’ün başına getirilen kifayetsiz, yasa tanımaz, hukuk bilmez AKP güdümündeki bir zat Çağdaş Üniversitelerimizde ve eğitim sisteminde kaos yaratmıştır.
Ülkede yaratılan kaotik duruma izin vermeyen Anayasa mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve karşı devrime müsaade etmemek için mücadele eden sivil toplum örgütleri, Barolar ve en başta da Çağdaş Eğitim Kurumları olma özelliğini henüz yitirmemiş olan Üniversitelerimiz ve Rektörlerimiz yapılmak istenen karşı devrime direnmekteler.
Karşı devrime ısrarla direnen, çağdaş eğitimden ve laik düzenden ödün vermeyen Uludağ Üniversitesi’de çok önemli bir projeye ÇEK ile birlikte imza atmıştır.
Araştırmacı Gazeteci Yılmaz Akkılıç, büyüğümüzün köşesinde örneğini verdiği gibi:
“Uludağ Üniversitesi, Öğretim Birliği Yasası’nın kabulünün seksen dördüncü yıldönümü dolayısıyla ‘Çağdaş Eğitime Geçiş Haftası Etkinlikleri’ düzenledi.
Etkinliklerin ilk gününde, Üniversitemizle, aydınlanma devrimi emekçilerinin imece kuruluşu Çağdaş Eğitim Kooperatifi (ÇEK) arasında varılan anlaşma gereği, üniversite sınırları içinde yükselecek olan ‘ÇEK Eğitim Yerleşkesi’ temel atma töreni yapıldı.
Yerleşke de bir ilköğretim okulu ile bir lise, ayrıca bunlarla ilgili hizmet binaları bulunacak.
Amaç belli:
Tarikat yurtlarının her yanı sardığı, eğitimin olabildiğince dinselleştirildiği, tarikat müritlerinin bakanlık kadrolarını doldurduğu, üniversitelerin türbana dolandırılmak istendiği bir süreçte, Atatürk’ün tutuşturduğu meşaleyi hep yanık tutacak, her türlü dogma ve gerici baskılara dirençli gençler yetiştirmek…
Hiç kuşkusuz karşıdevrimci karanlığa karşı, ‘Laik ve Çağdaş Cumhuriyet’ten’ yana olanların bir “ortak direniş” simgesidir…
Bu ortak direnişin ilk adımını birlikte atan UÜ’i Rektörü Prof. Dr. Sayın Mustafa Yurtkuran’la UÜ Senatosu üyeleri, ÇEK Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mümin Ceyhan’la, Yönetim Kurulu üyeleri ve ÇEK imecesinin ortakları, Atatürk’ün Cumhuriyet’i emânet ettiği Türk Gençliği ülküsüne katkı sağlamak onurunu herhalde yüreklerinde duyacaklardır. Bu, alacakaranlığa karşı aydınlığın savaşımıdır çünkü…”
Karanlığı Durdurup, Aydınlık Yarınlara Çıkabilmek İçin Tüm Ulusa İmece Çağrısı...
Ülkemizin özellikle ekonomik, sosyal ve siyasal yönden zor koşullardan geçtiği, Cumhuriyet’in devrim yasalarından biri olan ‘Öğretim Birliği’ ilkelerinden hızla uzaklaşıldığı şu günlerde:
Karanlıkla, gerilikle savaşımın yolunun eğitimden geçtiğinin ayırdında olan; ‘Anaokulu’ndan Üniversite’ye’ eğitim kurumları açmak ve işletmek amacıyla kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi, hedeflerini tüm yurtta yaşama geçirmek için tüm ulusu bu meşaleyi kendi ilinde/yöresinde yakmaya, elden ele dolaştırıp geleceği aydınlatmaya çağırıyor.
Tarikatların karanlığında kullaşan, gelecekleri karartılan, tüm yavrularımızı içinde İlköğretim Okulu, Lise, Öğrenci Yurdu, spor alanları ile sosyal tesisler bulunan Eğitim Yerleşke’lerinin temellerini kendi illerinde atmak için ellerini taşın altına koymaya davet ediyor.
Çünkü tarihin akışını durdurmak, ülkemizi Ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlerle mücadelede Çağdaş Eğitim Kooperatifi, örnek ve yaşama geçirilebilir doğru bir projedir.
İllerinizde Atatürk ilke ve devrimlerine inanan, Cumhuriyet kazanımlarını korumak isteyen, Sivil Toplum Örgütleri’ni, Basın Kuruluşlarını, Siyasi Partileri çağdaş, demokrat, laik ve yüzü aydınlığa dönük 7’den 70’e tüm insanları kuracağınız ÇEK’ler için İMECE’ye davet ediniz.
Bu konuda yapacağınız tüm atılımlar/girişimler için Bursa’da Çağdaş Eğitim Kooperatifinin yönetimi ve tüm üyeleri en büyük destekçiniz olacaktır. Bu nedenle bu uygarlık projesini yerinde görüp kazanımlarına tanık olmanız için en kısa zamanda sizleri Bursa’ya davet ediyorlar.
İrtibat için:
Tel No: Tel: 0224-4832183 Fax: 0224-4833636
e-posta: cagdas@cagdas.org.tr
Değerli bağışlarınız için: T.C. İş Bankası Çekirge Şubesi
Şube Kodu : 2208 Hesap No : 465 182 Bursa.
Güler Buğday
|