Bir zamanlar bu soru muhalif gazeteciler, bizler için sorulurdu. Hatta sorulmakla kalmaz, isimler verilirdi. Filanın eli kulağında, tutuklanacak.. Falanın işi bitti, haftaya kovulacak.. Feşmekan da zaten kendisine iş bakmaya başladı..
Bir zamanlar, bu “duyumların” sahipleri dosttu, müttefikti. Bizleri birlikte hedef gösterirlerdi. Halimize birlikte gülerlerdi. Erdoğan’a / patronlara / yöneticilere birlikte şikâyet ederlerdi.
Başlıktaki soruya bakıp “sorma, hedef gösterme sırası sana mı geldi” demeyin. Hayır, asla!
Ama olup biteni de görmezden gelemiyor insan. Cemaat medyasının etrafındaki çemberin her geçen gün nasıl biraz daha sıkıldığını.. Kimi isimlerin birer birer “nakillerini” yurtdışına aldığını.. Kulislerde neler konuşulduğunu sizler de bilin istedim.
Evet, sıra cemaat medyasında. Öyle görünüyor.
İlk ve en önemli işaret, Taraf Gazetesi’nin yazarlarından ve Cemaat’in önemli kalemlerinden (eski polis) Emre Uslu oldu. Operasyon işareti alınınca ortalardan kayboldu. Daha sonra, havuz medyasında “Amerika’da bir markette alışveriş yaparken” haberi eşliğinde izi bulundu.
Aynı sıralarda, bir başka isim daha Okyanus ötesine nakledildi! İpek Grubu’na ait.. Ama asıl olarak Cemaat’in Zaman dışındaki en önemli gazetesi diye bilinen Bugün’ün Ankara Temsilcisi, bir anda Washington yolcusu oluverdi.
Açıklamaya bakarsanız, Adem Yavuz Arslan, İpek Grubu’nun büyüme stratejisi çerçevesinde bir görev yüzünden bırakmış Ankara’yı.
Ama bilen biliyor.
Adem Yavuz Arslan, yıllarca ekranlarda Cemaat’in medya sözcüsü gibi ağırlandı, konuştu.
En kritik haberler ya da kulis notları onun imzasıyla yayınlandı.
Ergenekon, Balyoz gibi hassas davalarda polis fezlekelerini ilk kez onun köşesinde okuduk.
İşte böyle bir isim, böyle bir dönemde “biraz da yurt dışında faaliyet göstereyim” diyecek.. Ankara temsilciliğini bırakıp Washington’a yerleşecek.. Öyle mi!
“KÖKÜNÜ KURUTACAĞIZ”
Emre Uslu da, Adem Yavuz Arslan da Ergenekon / Balyoz sürecinde çok kritik görevler üstlendi. Bugün “kumpas” olduğu açık biçimde anlaşılan dosyalar onlar tarafından ya servis edildi ya da kampanyaya dönüştürüldü.
Her iki ismin de bugün ABD’de olması rastlantı değil.
Belli ki, Cemaat operasyonunda sıranın er ya da geç medya ayağına da geleceğini öğrendiler..
Ya da zaten öğrenmeye bile gerek yok, görünen köyü gördüler.
Nitekim, o köyün kılavuzlarından Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, daha dün yazdı. Hem Cemaat medyasını hem de genel olarak Erdoğan muhaliflerini neler bekliyor, açıkça kaleme aldı. EĞER Erdoğan Köşk’e çıkarsa başımıza gelecekleri “müjdeledi”:
“11 Ağustos’la beraber bu eski medya düzeni son kalıntılarına kadar tasfiye edilecektir. Kamuflaj medyası dönemi bitecek, herkesin pozisyonunu açık ve net ortaya koymak zorunda olduğu şeffaf bir düzen gelecektir.”
Net değil mi! Kütahyalı, Erdoğan’ın “bitaraf olan bertaraf olur” sözünü hatırlatıyor. “Tarafınızı açıkça belli edin kardeşim” diyor. Uymayanları da şimdiden uyarıyor:
PERSONA NON GRATA
“Paralel örgüt (NTV’nin patronu) Ferit Şahenk’i uydurma kanıtlarla Yazıcıoğlu suikastı davasına bile dahil etmeye kalktı ama, Şahenk bu şekilde kafeslenen arkadaşı (HaberTürk’ün patronu) Turgay Ciner gibi korkup teslim olmadı ve demokrasinin yanında yer aldı. Ciner ise bu süreçte öyle tuhaf öyle alengirli işler yaptı ki şu an Devlet nezdinde persona non grata (istenmeyen şahıs) haline geldi. Ciner adeta intihar etti. Böyle müntehir kişiler arkadaşlarına da fayda değil sadece zarar getirirler. Bu da Ferit Şahenk tarafından iyi bilinmeli..”
Gördünüz, değil mi! Tarafsız olmak yetmiyor. Hatta Erdoğan’ın yanında olmak bile yetmiyor. kayıtsız koşulsuz destekleyeceksiniz. Dahası, sevmedikleriyle arkadaşlık dahi yapmayacaksınız..
Bilmeyenler için not düşmekte fayda var: Ciner, AKP-Cemaat geriliminde önce iki tarafı birden idare etmeye çalıştı. Hatta, dinleme kayıtlarından öğrendik ki, yayın politikasını Erdoğan’ın “köstebeği” Fatih Saraç’ın emir ve talimatlarına bıraktı.
Ancak, gerilimin savaşa dönüşmesinin ardından Ciner, muhalifler safına geçti. Yazarları da, Köşk seçiminde Erdoğan’a oy vermeyeceklerini açıktan yazıyor. İktidara çeşitli vesilelerle yükleniyor.
Ciner Gülenci midir, bilmiyorum. Erdoğan’ın “madem ki yanımda değil..” diye öyle gördüğünden eminim.
Rasim Ozan Kütahyalı’nın da tasfiyeden dem vurup sözü Ciner’e getirmesine bakınca da, 11 Ağustos sonrası yaşanacakları kestirebilirim.
Evet, yıllardır gerilimle yaşıyoruz. Ama zaman zaman söylediğim yazdığım gibi EĞER Erdoğan Köşk’e çıkarsa, bugünleri “iyi günlermiş” diye arayacağız.
Hele biz gazeteciler!
YİNE DE ENSEYİ KARARTMAYALIM!
Yazımı okuyunca içiniz yine kararmıştır, eminim. Siz yine de moralinizi bozmayın. Evet, belki gerçekten de çok zor günler gelecek. Ama hep birlikte mücadele edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ün mirasını yok etmelerine izin vermeyeceğiz. Onun için, siz siz olun.. Gerçekleri fark edin.. Ancak moralinizi bozup enseyi karartmayın!
GÜNÜN TWEETİ!
Kuzey Irak yangın yeri. IŞİD’in saldırılarında ölen sivillerin artık sayısı bile belli değil. Türkmenler, Ezidiler, Hıristiyanlar dağlara kaçıyor. Bölgede en hazırlıklı grup Kürtler. IŞİD’le çatışıyor. Bu arada Barzani’nin IŞİD’le savaşma hazırlığı içinde olduğu haberleri geliyor. Ve derken… Bölgenin bu hale gelmesinin birinci derecede sorumlularından Dışişleri Bakanı Davutoğlu tweet atıyor:
“Irak’ın istikrara kavuşması için tüm taraflarla istişarelerimizi sürdürüyoruz.”
Şaka gibi. Ne yazık ki değil!
|