Seçim sonuçları birkaç olguya birden bakmayı gerektiriyor. Uzmanları bu analizleri yapıyor. Ama görmekten kaçamayacağımız gerçek şu ki; yüzde 45’lik bir kitle bütün hırsızlık, yolsuzluk ve daha da önemlisi otokrasiye rağmen Erdoğan’a oy vermekten vaz geçmedi. Erdoğan karşısındaki yüzde 55’lik kitle ise kendi içinde bir sürü handikabı taşıyor. Bu kitlenin önemli bir çoğunluğunun Batı’da oy verdiği CHP’nin büyükşehirlerde aldığı sonuç da ortada. Örneğin “Çare Sarıgül” efsanesinin bittiğine tanık olduk. CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül, her ne kadar CHP oylarını arttırmış görünse de, o oyların önemli bir kısmının kendi oyu olmadığını biliyoruz. Sarıgül’e sempati duymayan, gözü kapalı Sırrı Süreyya Önder’e oy verecekler bile, AKP’ye hiç olmazsa İstanbul’da bir darbe vurabilmek isteğiyle Sarıgül’e oy verdi. Bunu bir kenara not etmek gerek.
Ankara’da da CHP’nin büyükşehir adayı Mansur Yavaş’a giden oylar, tabanın kendiliğinden oluşturduğu bir ittifakın oyu olsa da, Yavaş’ın önemli bir fark yarattığını belirtmek gerekir. MHP’li kimliğine rağmen pek çok farklı kesimi etrafında buluşturabilmesinin temel nedeni; bugünlerde en çok ihtiyaç duyulan adalet arayışındaki kararlılığı oldu.
Hiçbir dönemde olmadığı kadar bu seçimde ortaya çıkan hileler, oy çalmalarla yaşadığımız en şaibeli seçim karşısında sürdürdüğü hak arayışı, Yavaş’a desteği arttırdı. Bu destek, CHP’ye rağmen oldu. Hatta öyle ki; iki gün ortadan yok olan Sarıgül, sosyal medya üzerinden yapılan eleştirilerden sonra ortaya çıkıp, adeta kerhen, ‘şaibe’den falan söz etmeye başladı. Yani ‘Gezi ruhu’ inisiyatifi ele aldı ve adeta CHP’yi oylarına sahip çıkması için zorla ittirdi. CHP Gezi’de almadığı dersi buradan almalı. CHP değişmek zorunda. “Mış” gibi yapmak kimseyi ikna etmiyor. Görüldüğü gibi, ne kendisine oy verecek kitleleri ikna edebilmiş durumda, ne de oylarını almak istediği kesimleri.
CHP’nin görüp göreceği en çok oy budur. Bunun liderlikle, hitabetle falan ilgisi ise en az etkili kısmı. Asıl olarak, Gezi ruhunun demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi taleplerini karşılamaktan hâlâ çok uzak. Doğu’dan ve Orta Anadolu’dan oy alamayan bir partinin, artık ciddi bir ideolojik silkinmeye ihtiyacı olduğunu, damarlarındaki ulusalcı kalıntıları temizlemeden yol alamayacağını bunca yıldır görmemeleri de ideolojik körlükten olsa gerek.
AKP’nin hızla boşalttığı demokrasi, özgürlük ve eşitlik alanını bile fırsat bilip, doldurmaya teşebbüs etmeyen bir parti, sosyal demokrat bir parti olamaz. Mesele budur.
Örneğin, Ceylanpınar’da günlerdir terör estiriliyor. Neredeyse zorla seçimi alan AKP’li belediye başkanı, ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan küçük bir orduyla, halkı tehdit ediyor. El Nusra’cılarla ve yeni paramiliter gruplarla halk sindirilmeye çalışılıyor. Ve CHP bunu görmezden geliyor. Yalnız Ankara’da, Yalova’da, İstanbul’da, Üsküdar’da değil Doğu’da da AKP seçim sonuçlarını değiştirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Bunu ilk dillendirmesi gereken CHP şimdiye kadar ağzını bile açmadı.
Seçim öncesi “BDP-HDP ittifakı bize zarar verir” diye, MHP ile ittifakı tercih eden CHP’ye en doğru yanıt Bahçeli’den geldi. CHP’nin gri çizgisine atıf yapan Bahçeli, “CHP içinde kimle ittifak yapacağız. Her biri ayrı düşüncede” diyerek, en son başkanlık seçimiyle ilgili ittifak önerisini de reddetti. Kaldı ki, MHP her zaman AKP’nin en kritik anlarında devreye girerek yolunu açmış bir partidir. Bunun sayısız örneğine Meclis çalışmalarında tanık olduk. Biz öğrendik CHP öğrenemedi.
Şimdi önümüzde “Yarı başkanlık-başkanlık” seçimleri var. Uzatmaya gerek yok. Twitter yasağını kaldıran Anayasa Mahkemesi de belli ki en kısa sürede yürütmeye uyarlanacak ve rejim değişikliği tamamlanmış olacak.
BDP’nin, bu rejim değişikliğine destek vermesi ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Zaten seçimin hemen sonrasında Kürt coğrafyasında fiilen yaratılan OHAL, AKP’nin ‘Barış süreci’ni hep ‘süreç’ kısmında bırakacağının göstergeleri. Bir başka önemli unsur da, HDP ile Batı’ya açılmaya çalışan Kürt siyasetinin yapacağı böyle bir hata, bu hayallerin tümden suya düşmesi demek olacaktır. HDP için tek seçenek, kentlerin, ilçelerin, mahallelerin en ince damarlarına kadar örgütlenmek ve HDP’yi dili, üslubu ve argümanları ile de Kürt kimliği algısından çıkarıp, gerçekten Türkiyelileştirmektir. Ezcümle her şey yeniden başlamalı.
|