Kemalizm’i küremek isteyenler

17 Ağustos 2013 Cumartesi, 09:41

Yasemin ÖZDEMİR GÜLER

Aslında bu hükümetin Kemalizm’i ülkeden küreyecek enerjisi tükenmiştir\' diyerek televizyon ekranlarından hükümet eleştirisi yapan BDP milletvekili tam olarak Kemalizm mi demek istemişti yoksa laiklik mi emin olamadım??? Yakın hatta çok çok yakın geçmişimize şöyle bir baktığımızda “Marjinal gruplar” diye adlandırılan ve hükümet aleyhtarı eylemler içinde yer alan kişi ve grupların hepsinin Atatürk ilke ve inkılaplarını savunuyor olmaları, ilkelerin içinde de hükümetin en çok canını acıtan laiklik savından vazgeçmeyişleri değil mi bu kadar gürültüyü çıkartan? Hükümetin tüm planları ucundan kıyısından laiklik ilkesine gelip dokunmuyor mu?

Laikliğe vurulabilecek en büyük darbeyi kadınlar üzerinden vurmaya çalışan hüküm edenler, asınla bakılırsa bitip tükenmek bilmeyen bir enerji ile çalışıyorlar. Önce etek boylarına dikkat çektiler ardından ruj renklerine, yatak odalarına girdiler “üç çocuk yapın, hatta dört olsun” söylemleri ile, doğurmak istemeyen, kürtaj yaptırmak isteyen kadınları ise yine devlet eliyle cezalandırma yöntemine başvurdular.

Hamile kadınların ne zaman sokağa çıkacakları, hangi kıyafetleri giyecekleri, hangi zaman aralığında nerelerde dolaşabilecekleri de önemli bir gündem oluşturdu geçtiğimiz günlerde. Laik anlayışı çerçevesinde yaşamını sürdürmeye çalışan kadınlara bir darbe de kamu kurum ve kuruluşlarında başörtülü kadınların çalışmasını kolaylaştırmak için yürütülen çabalarla vuruldu.

Devlet kurumlarından dini inanışları uzaklaştırmak ve insanları “inanan-inanmayan” ayrımından muaf tutmak amacıyla gösterilen tüm gayretlerin havaya uçacağı, kadınların “inanan-inanmayan” diye ayrılarak ötekileştirileceği ve belki de yine devlet eliyle cezalandırılacağı günler çok yakında.

Günümüze bu biçimde geçici müdahalelerle şekil vermeye çalışan hükümedenler gelecekte koşulsuz şartsız itaat istedikleri için geçtiğimiz yıl başlattıkları 4+4+4 eğitim sistemi sayesinde mini mini birlerin “dininin ve kininin peşinde”, biat kültürünün tam içinde “çapulcu, ayyaş, serseri… (kusura bakmayın diğer berbat ithamları hatırlayamadım)” olmadan kucaklarına düşmesini hayal ediyorlardı. Olmadı, proje şimdilik boka battı, tuvalete düştü üstüne de sifon çekildi. Hem de kelimenin tam anlamıyla durum aynen böyle oldu.

Geçtiğimiz yıl tüm itirazlara rağmen küçücük çocukları hiçbir altyapı çalışması yapmadan İmam Hatiplere de ön vermek adına neredeyse zorla okula alan hükümedenler bu kez sert kayaya tosladı. Henüz tuvalet eğitimini bile tamamlamamış olan minicik çocuklar, okulların altını üstüne getirdi. Adeta ağlama duvarına dönen okul duvarlarından avaz avaz bağırtılar eksik olmadı, çocukların büyük bölümü okuma yazma öğrenemeyerek sınıfta kaldı, öğretmenler öğretmen olduklarına pişman oldu.

Kemalizmi ya da Laikliği bu ülkeden küreyeceğim derken kafasına kocaman bir kürek yiyen Milli Eğitim Bakanı okula çocuğunu göndermemek için rapor peşinde koşan aileleri “siz çocuklarınıza geri zekalı diyorsunuz” diyerek eleştiren Başbakan eliyle değiştirildi, yerine biat kültürünü içine sindirmişliği ile hepimize örnek olabilecek yepyeni bir bakan atandı. Yeni bakanımız öylesine kesin bir teslimiyet duygusuna sahip ki, bakanlığı ile ilgili alınacak kararlar, geliştirilecek projeler, çıkarılacak genelgeler hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor yani tam başbakana göre bir bakan.

“4+4+4 sisteminde her şey yolunda, bu yıl işimiz daha kolay” diye açıklamalar yapan sayın bakanı, hemen ertesi gün kendi bakanlığının yalanlaması ve “bizim proje tuvalete düştü üstüne sifon çektik” biçiminde bir genelge yayınlayarak, 60-66 aylık çocukların okula gönderilmesi girişimini 69 aya çektiklerini açıklamaları da sanırım sözlerimi doğruluyor. Olsun sayın bakan durmuyor ve laikliğin sonunun geldiğine yönelik açıklamalarını sürdürerek İmam Hatip Okullarına çok büyük ilgi olduğunu, özellikle kız çocuklarını bu okullara göndermek isteyen velilerin çoğunluğu oluşturduğunu söylüyor. Allahtan şimdilik sadece üç, beş kişinin müracaat ettiği bu okullar yoğun talep görmüyor. Ancak, SBS adı verilen sınavdan düşük not alıp hiçbir okula yerleşemeyen ve başka alternatifi kalmadığı için İmam Hatiplere yönelen öğrenciler nasıl bir kalabalık oluşturur bugünden kestirmek güç.

Fakat görünen o ki, hükümetin Kemalizm’i ve laikliği küreyecek enerjisi tahmin edildiğinin aksine bir türlü tükenmiyor hatta geleceğe yönelik yatırımlar yapılmaya devam ediliyor.

Laikliğin bu topraklar üzerinden silinmesi BDP’lileri çok etkiler mi, bilemiyorum. Ama bildiğim daha doğrusu gördüğüm bir şey var ki, -bunu küçücük yaşta okula başlamak zorunda kalan ve tüm psikolojileri alt üst olduğu halde haklı davalarından vazgeçmeyen, haklılıklarını bildikleri tüm yollarla anlatmaya çalışan geçen yılın birinci sınıf öğrencilerinden öğrendim- haklı olmak ve inatla haklılığını savunmak en büyük silah.