CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın kendisine karşı yönelttiği saldırıya dün de yanıt vermedi. Altını imzaladığı Sosyalist Enternasyonal kararını savunmadı. Bu kararın PKK’nin mücadelesi ile uzak yakın hiçbir ilgisi olmadığını, Başbakan’ın kendisine “anti-PKK” silahıyla saldırmasının büyük bir iftira olduğunu dile getirmedi.
Başbakan ne demişti? Tekrar okuyalım:
“Şu anda PKK terör örgütünün mücadelesini özgürlük mücadelesi olarak gösteren bildiriyi imzalayan Kılıçdaroğlu, sana yazıklar olsun. Bakın bundan çark edebilir. İmza yaş kuru diyebilir. Çark konusunda sınırları aştı dünya çapında bir fenomen haline geldi. Türkiye’deki bir terör örgütünün mücadelesini Filistin’deki mücadeleyle özdeşleştirmek talihsizliktir. Allah CHP seçmenine yardım etsin.”
Dün yazdım. Sosyalist Enternasyonal’in “bildirisinde” Başbakanın uydurduğu hiçbir ibare yer almadı. Bu bildiride “PKK terör örgütünün mücadelesi özgürlük mücadelesidir” diye bir cümle yok. Sosyalist Enternasyonal’in “Türkiye’deki bir terör örgütünün mücadelesini Filistin’deki mücadeleyle özdeşleştirdiği” iddiası külliyen yalan. Bildiride buna dair tek bir satır yok. Başbakan, CHP Genel Başkanını yalan söyleyerek suçluyor.
Dün aktarmıştım. Tekrar aktarayım. BDP’nin de katıldığı toplantıda, Kılıçdaroğlu’nun altına imza attığı bildiride, konuya ilişkin yazılanlar sadece ve sadece aşağıdaki ifadelerden ibaret. Tekrar okuyalım:
“İsrail ve Filistin sorununa benzeyen Kürt sorununa çok taraflı çözüm gerekiyor. Irak, İran, Türkiye, Suriye ve Kürt halkı ile BM ve uluslararası kuruluşlar çözüm için çok taraflı bir çerçevede çalışmalı. Kürt sorununun çözümü, hakların korunması, Kürt halkının güvenlik ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik özel çalışma grubunun uluslararası yasalara göre yeniden kurulmasına Sosyalist Enternasyonal Kongresi’nce karar verilmiştir.”
Başbakan işte bu “kararı” tahrif etmiş, kararda olmayan “cümleleri” varmış gibi göstermiş ve CHP Genel Başkanı’na bu bildiriyi imzaladığı için “yazıklar olsun” demiştir. Suçlamaları baştan aşağıya yalandır, uydurmadır, bildiride onun iddia ettiği hiçbir şey yoktur.
Buna rağmen Kılıçdaroğlu susmuştur. Başbakanı yanıtlamamıştır.
Neden acaba?
Bu sorunun yanıtını bildiride yer alan “karar”ı analiz ettiğimizde buluruz.
Birincisi, Sosyalist Enternasyonal “Kürt sorunu İsrail-Filistin sorununa benziyor” demiştir. Filistin sorunu, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesiyle ortaya çıkmıştır ve Filistin’in bağımsız devletini kurma talebi BM tarafından kabul edilmiştir.
İkincisi, Sosyalist Enternasyonal Kürt sorununu “tüm parçaların” sorunu olarak görmüş ve “çok taraflı çözüm”den söz etmiştir. Enternasyonal bu “çok taraflı” çözümden, tüm tarafların, yani Irak, İran, Türkiye ve Suriye ile bu parçalardaki Kürtlerin, “Birleşmiş Milletler’le ve uluslararası kuruluşlarla” “çözüm” için çalışmaya vurgu yapmıştır.
Üçüncüsü, Enternasyonal, bu çözüm yönünde bir “çalışma grubunun” kurulması kararını almıştır.
Bir sosyal demokrat, yukardaki kararı tereddüt etmeden onaylar. Kılıçdaroğlu da onaylamış, imza atmıştır. Ve bir sosyal demokrat onayladığı ve imzaladığı kararı açıkça savunur. Kılıçdaroğlu savunmamıştır.
Eğer CHP, Genelbaşkanının imzaladığı Sosyalist Enternasyonal’in Kürt sorunuyla ilgili kararını samimiyetle savunursa, bu parti, “Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde özerklik” ilkesini kabul eden kendi tarihine yeniden dönmüş ve sonraki Kürt isyanlarını bastırma tarihinin de esaslı bir özeleştirisini yapmış olacaktır.
Ve bu durum, artık “devlet partisi” olma niteliğini, “askeri vesayet” güçlerinin tasfiyesi ile birlikte kaybeden CHP’nin, Ecevit’in “ürkekçe” ve “kararsızlıkla” denediği, gerçek “halkçı” CHP haline gelmesine de yol açacaktır.
O zaman CHP, Kürdistan’da değil, ama Fırat’ın Batısında alternatif haline gelecektir; “savaşa son vereceğiz, barış getireceğiz, Kürt-Türk kardeşleşmesini sağlayacağız, AB hedefine yöneleceğiz ve böylece Kürtlerin yaşadığı bütün ülkeler için Türkiye’yi demokratik bir çekim merkezi haline getireceğiz, bölgesel barışın yolunu açacağız” diyen gerçekçi bir alternatif haline gelecektir.
Böyle bir program elbette sosyal-demokrat “reformcu” bir program olur. Olsun. Şimdi süren devrimci mücadele bizi ya “demokratik ulusların, Ortadoğu demokratik ve komünal ortak evine” götürür, ya da bu mücadelenin “yan ürünü” olarak bir dizi reforma yol açar...
Fırat’ın Batısı ile Doğusu arasındaki ittifakın temeli de zaten böyle bir şeydir...
Nevar ki, Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Kılıçdaroğlu Kemalist milliyetçilikten “sosyal demokrat reformizme ve enternasyonal dayanışma anlayışına” geçmekte tereddüt ediyor. İmzaladığı bildiriyi tahrif eden Başbakan karşısındaki susuşu, CHP’yi “gerçekçi bir alternatif” haline getirme konusunda, “devletçi” gelenekten kopma zorluğunu yansıtıyor.
Hülasa; Başbakan “zırvalamıyor”, boş yere “yalan” söylemiyor. O “tehlikeyi” görmüştür. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun kendi imzasını “savunamayacağını” fark etmiştir. Bindiriyor.
CHP nasıl kurtulur. İmzasına sahip çıktığı zaman..
|