Elini bedenimden çek!

03 Haziran 2012 Pazar, 08:25

Özlem Akarsu Çelik/ AKŞAM

Erkek siyasetçilerin kadınların yatak odasından çıkması, bedenlerinden elini çekmesi gerekiyor! Kürtaj konusu tartışılacaksa bunu kadınlar yapar, erkekler değil!
Suskun milyonların, siyasetçileri nasıl pervasızlaştırdığına tanık oluyoruz.
'3 çocuk doğurun' tavsiyesine hak ettiği tepkiyi vermediğimiz için bugün 'tecavüze uğrasanız da doğuracaksınız' sözlerini işitiyoruz.
Muhafazakar iktidar, 'kadın düşmanı' yüzünü hiçbir zaman saklamadı ki! Emekçi düşmanı yüzünü saklamadığı gibi... Referandum öncesi 'grev hakkı' tanınacağı sözünü verip bugün THY'de greve gidenleri işten atan bu zihniyet, 'tecavüz bebeğini doğurun, devlet ona bakar' derken Adana Pozantı Cezaevi'nde tecavüze uğrayan çocukları unutmamızı mı bekliyor?
Kendisini protesto ederken polis tekmesiyle bebeğini kaybeden hamile kız öğrenciye sahip çıkmayan Başbakan, hamilelerin hamiliğine nasıl soyunuyor? Uludere'de öldürülen çocuklar için yürekleri taş kesilenler neden fetüs fetişistine dönüştüler?
Ali Babacan, Ekonomiden Sorumlu Bakan iken 'Kadınların evde oturması iyiye işaret; kocaları iyi kazanıyor ki, kadınlar çalışmak zorunda kalmıyorlar' demişti. Başbakan, kadın sivil toplum örgütleriyle 'ilk ve son' buluşmasında adeta meydan okumuş, 'Kadın erkek eşit değildir' diye buyurmuştu. Başbakanlık'a 3 eşli adamı danışman atayan bu iktidar şimdi bize diyor ki, siz kadınlar için en iyisine biz karar veririz.
Hadi oradan! Edep yahu!
Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Merkezleri'ni kapatıp, kadınların doğum kontrolüne ulamışını engelleyeceksiniz, sonra 'Cennet anaların ayağı altındadır' hadisini hatırlatıp gözyaşı dökeceksiniz! Cennetin anahtarı sizin avucunuzda olsa bile o eli sıkmayız artık!
5 aylık hamileyim ve analığı da kadınlığı da sizden öğrenecek değilim! Yarın, sizi protesto edecek binlerce kız kardeşimle birlikte sokakta olacağım.



Anarşistler'den mektup var!
'İleri demokrasi'nin 'olağanüstü yargısı'ndan ve 'güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet'ten herkes nasibini alıyor. Son kurban, astım hastası olduğunu belirtmesine rağmen polisin yüzüne biber gazı sıkarak ölümüne sebep olduğu 31 yaşındaki Çayan Birben oldu. Sorumlular asla yargı önüne çıkarılmazken muhalifler, her an açık hedefler...
1 Mayıs'ta İstanbul'da bir grubun banka ve işyerlerine saldırmasını fırsat bilen polis, 60 anarşisti gözaltına almış, İstanbul Özel Yetkili 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi 9 kişiyi tutuklamıştı. Medya, 1 Mayıs'ta toplanan yüz binlerin amacına gölge düşüren o görüntüleri yayımlamanın heyecanını gizlemezken, Ak Parti karşıtı İslamcı entelektüel İhsan Eliaçık'ın kızının da gözaltına alınanlar arasında olması işi daha da renklendirmişti! Oysa asıl malzeme haber dahi olmayan polis sorgusundaydı. Kropotkin'in tüm kitapçılarda satılan eserleri örgüt dokümanı muamelesi gördü, 'Tek tip örgüt ayakkabısı' arandı. Cinsel yönelimi nedeniyle aşağılananlar oldu. Kimileri, 'İsim vermezsen 30 yıl yersin' tehdidiyle yalan ifadeye zorlandı. Sonuçta terör örgütü bulunamadı, Anarşistler 'kamu malına zarar vermek'ten tutuklandılar.
Metris T Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki 9 Anarşistin kaleme aldığı 'kamuoyuna mektup'un özeti, 'ileri demokrasi'nin, 'terör örgütü' yaratmaktaki maharetine ışık tutuyor.
'...Tutuklanan iki arkadaşımız üniversitedeki finallerine giremedi; okulları uzayacak. Okuldan uzaklaştırılabilir ya da atılabilirler. Bir arkadaşımız üniversite sınavına hazırlanıyordu. Yüksek Lisans yapan arkadaşımız tezini ise yazamayacak. 3 arkadaşımızın işten çıkartıldıkları haberi geldi. Kimseye yalvarmıyoruz, kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi için yazıyoruz. Terörle Mücadele şubesinde bize isnat edilen suçlama terör örgütü adına kamu malına zarar vermekti. Anarşizmin düşünce yelpazesinin çok farklı uçlarında yer alan ve birçoğu birbirini ilk defa nezarethanede gören bu insanlar, terör örgütü oluşturmak ve birlikte eylem yapmakla suçlanırken bazılarına ısrarla örgütün lideri oldukları kabul ettirilmeye çalışıldı. Polislerin iddia ettiği gibi bir lideri olmasının anarşizmin doğasına aykırı ve imkansız olması gibi trajikomik mantıksızlıklar bir yana, bu suçlama birçoğu birbirini hiç tanımayan insanları aynı terör örgütüne üye olmakla itham etmesiyle de ayrı bir gülünçlük kazanmaktadır