Görüntüler muhteşem. Her il, her ilçe, her mahalle Newroz alanına döndü. Bu nasıl bir kararlılık, bu nasıl bir coşku, bu nasıl bir korkusuzluk. İnsan hem gurur duyuyor, hem aklı şaşıyor.
Neydi o Amed görüntüleri! Aşk olsun! Havadan, karadan saldırılara rağmen, nasıl bir kararlılıktı, o meydana yüzbinleri toplayan! Dünyada başka bir örneği var mı? Böylesine muhteşem bir örgütlülük, böylesine kararlı bir duruş, böylesine politik bilinç, böylesine özgürlük tutkusu, siyasi iradesine böyesine bir bağlılık... Var mı bir başka örneği gerçekten. Ben duymadım, görmedim, bilmiyorum.
Aşk olsun! Helal olsun! Selam olsun!
Bu satırları Osmaniye’den yazıyorum. Az önce Newroz mitinginden geldim. Bahçeli’nin memleketinde, AKP ve MHP’nin ikişer vekil çıkardığı, BDP’nin çok da fazla oyunun olmadığı bir ilde, ayın 20’sinde Newroz’umuzu kutladık, mesajlarımızı verdik. Dünya yıkılmadı! Tek bir olay olmadı. Demek ki, olabiliyormuş. Demek ki, halkın bayram kutlama iradesine saldırılmadığında, halk da buna uygun bir kutlama yapabiliyormuş.
Televizyon açık, bir yandan da Newroz görüntülerini izliyorum. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş en önde, yanında Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, il başkanları, yöneticileri coşkuyla, kararlılıkla Newroz alanına doğru yürüyorlar.
İki gün önce de Gültan Kışanak Kazlıçeşme Meydanı’nın önüne gelebilen kitlenin en önündeydi. Televizyonda haberler akıyor, Mersin’de, Cizre’de vekillerin gaza maruz kaldığını görüyoruz.
Kır saçları hem kendisinin hem de halkın direnişinin sembolü haline gelen Ahmet Türk şimdi Batman’da hastanede.
Bu halkın eşbaşkanları, vekilleri, belediye başkanları, yöneticileri tıpkı halk gibi kararlı ve militan. Halk da tıpkı vekiller, belediye başkanları gibi kendisini sorumlu kılıyor ve özgürlük yürüyüşünün en önünde yürüyor.
İstanbul’dan sonra Mersin’de de ve Bölge’nin her bir noktasında da Newroz direnişi sürüyor. Bugünün Kawaları bugünün Dehaklarını dize getiriyor.
2012 Newroz’u tüm görüntüleriyle, tüm mesajlarıyla, tüm coşkusu ve kararlılığıyla tarihteki yerini şimdiden aldı.
Hükümetin tezi neydi? Şunu söylüyorlardı: “BDP’nin içine KCK yerleşmiş, hem BDP’lileri hem halkı baskı altına alıyor, onlara zorla eylem yaptırıyor. Onları tutuklarız, ortada ne BDP kalır, ne halk.”
Önce ortalıkta beş yüz rakamı dolaşıyordu, sonra bin beş yüze çıkardılar. Bin beş yüz kişi tutuklandığında BDP susacak, halk evine kapanacaktı. Olmadı. Sayıyı yedi bine çıkardılar. Yedi bin kişi tutuklandı. Peki ne oldu? İşte bugün milyonlar ayakta. Şiddete, gaza, coba tilili çekerek yürüyor. Mesajını net veriyor: “Benim bayramımı yasaklayamazsın, benim irademi yok sayamazsın, benim özgürlük yürüyüşümü durduramazsın! Ben Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü, demokratik özerkliğimi kendi ellerimle sağlayacağım” diyor.
Özgürlük yürüyüşünü, faili meçhullerle, Diyarbakır zindanlarıyla, işkenceyle, köy yakmayla durduramadılar. Şimdi de durduramayacacaklar.
Son söz: Ahmet Türk’ün canına kastedenler! Elleriniz kırılsın!
Hacı Zengin’i katledenler, bayramını kutlamak isteyenlere gazla saldıranlar, gözaltına aldıklarını öldüresiye dövüp küfredenler, bu emri verenler, Newroz’u yasaklayanlar, bu yaptıklarınızın hesabını öbür dünyayı beklemeden, bu dünyada vereceksiniz. Hem de çok yakında! Bu halkın özgürlük yürüyüşünü durduramayacaksınız.
|