Gizli tanık keşfi ile önüne geleni tutup kolundan cezaevine götürmenin yolunu bulan siyasi iktidar oldukça şen görünüyor.
Her biri kodlanmış isimlerle anılan bu gizli tanıkların yüzünü biz hiç görmüyoruz. Arkadan bir ses veriliyor bu ses kime ait bilmiyoruz. Onlar konuşuyorlar ve savunmasını yapmak isteyen sanıklar bu hiç görmedikleri malum tanıkların söyledikleri üzerinden kendilerini savunmaya çalışıyorlar.
“Sen şurada yasadışı bir eyleme katılmışsın” suçlamasına “hayır katılmadım” demeniz bir şey değiştirmeyecektir. Çünkü gizli tanık sizin orda olduğunuzu söylemektedir ve orada olmadığınızı kanıtlama işi size kalmaktadır.
Emniyet bu şahısları ya da muhbirleri ‘Kalem’, ‘Nokta’, ‘Demir’, ‘Toprak’, ‘Yeşil’, ‘Yakamoz’ vb isimlerle kodlayıp kodlayıp hukukun emrine vererek aslında bir yandan da kendi elini temizlemektedir. Bir şeyi kanıtlama ihtiyacı duymamaktadırlar. Hâkimler bu tanıkların ifadeleriyle mahkeme sorgusu yaparken “Biz ne yapıyoruz, bu ne rezalettir” diyemeyecek kadar inisiyatifsizdirler.
Rezillik, bir kurumun kucağından öbür kurumların kucağına geçerek büyümekte ve bunu kanıksayan herkesin çocuğu olarak sevilmektedir.
Yüzlerce insan bu malum tanıkların verdikleri ifadeler ile aylardır, yıllardır yargılanıyorlar. İçeride bir başka dram, dışarıda bir başka dram yaşanıyor. Özgürlükleri alıkonulan, eşlerinden, çocuklarından, işlerinden, okullarından, sevdiklerinden koparılan insanların masumiyetlerinin gizli tanık insafına bırakılmasını, birileri “yargı işini yapıyor” diyerek meşrulaştırırken, içeride olanın kendileri olmayışının rahatlığıyla hak, hukuk üzerine atıp tutmayı da hiç ama hiç es geçmiyorlar.
Bu parodiyi perde arkasından bir gölge oyunu şeklinde sergileyerek adil bir yargılama yaptıklarını ilan edenler aslında sadece hukuksuzluğun gişesini yapıyorlar.
12 Eylül’ün bile aklına gelmeyen bu gizli tanık buluşu ile insanların operasyonel kobaylar olarak kullanılmasına tanıklık ediyoruz. Bu mesele o kadar cıvıdı ki, emniyet delil bulma ihtiyacı bile görmüyor. Delil mi arıyorsun al sana gizli tanık…
İşi büyüttüler ve KCK adı altında yürüttükleri operasyonların temelini yine gizli tanıklar üzerine kurarak, ucu açık operasyonların önünü açtılar. Daha da vahimi, çocukları tutuklamak için yine bu tanık ifadelerini ceplerine koyarak yaptılar operasyonlarını ve yapmaya devam ediyorlar.
Mersin’de gizli tanık ifadelerine dayanılarak Ocak ayı içerisinde yapılan operasyonlarda 50 çocuk gözaltına alınıyor, 30 çocuk sorgulamaların ardından bırakılıyor ve 20 çocuk ise yine bu ifadeler neticesinde tutuklanarak cezaevine konuluyor.
Dışarıda çocukları korumak için “sevgi evleri kuracağız” diyerek gezinen devlet; içeride korumakla yükümlü olduğu çocuk mahkumların ırzına geçilmişliğinden çoktan haberdarmış lakin, arada gümbürtüye gider üstü kapanır, unutulur diye düşünerek gıkını da çıkarmamış.
Gizli tanıklarının yüzünü, sesini, ismini, cismini her şeyini tam korumaya almayı başaranlar, söz konusu onların aracılığıyla tutuklanıp cezaevine konulanlar olunca hiç oralı olmuyorlar. Günler, aylar, yıllar birbirini kovalayarak sadece yaşamı aşındırmıyor aynı zamanda dışarıya çıktıklarında bile bir ömür boyu taşıyacakları acı izleri beraberinde büyütüyor.
Emniyet için her derde deva bu gizli tanıklık işini hukuk sistemimizde son ayak oyunu olarak, AKP’nin, tüm muhalifleri dört duvar arasına tıkmak, kirletmek ve kamuoyunu yönlendirmek için kullandığı bir araç olduğu çok açık. Tanık koruma programlarını geliştirerek adil bir yargılama ve tanıklık sistemi işletmek yerine, istediği gibi konuşturabileceği, yönlendirebileceği ve kullanabileceği gizli tanıklık sistemine sarılmayı bilinçli olarak tercih ediyor. Hem siyasi operasyonları hem de muhaliflerini yok edecek kirli hileler için birer maşa olarak elinde tutuyor bu uygulamayı.
28 Şubat postmodern darbesini örgütleyenler ve uygulayanlar kötüydüler ama siz de onlar kadar kötüsünüz. Onlar tüm anti demokratik yöntemleri uygulayarak, yüzlerce, binlerce insanın geleceğini karartılar. Siz de kararttınız, karartmakla yetinmediniz, bir daha ayağa kalkmasınlar diye devletçe abandınız. Onlar bir gece ansızın evlerini basıp, genç, yaşlı demeden kelepçeleyip karakollara taşıdılar, yerlere yatırıp hakaretler ettiler. Uydurma fezlekeler, dosyalar ile mahkemelere çıkardılar, aradıkları kişileri bulamayınca rehin olarak çocukları aldılar. Herkes bir diğerine öcü gibi bakıyordu o vakitler, kimse konuşmak istemiyor, yan yana görünmemek için kaçacak yer arıyordu. Ve bugün siz yapıyorsunuz kat be katını. Kendiniz gibi düşünmeyen herkesi talan ediyor, cezaevlerine dolduruyorsunuz. Çoluk, çocuk, genç, yaşlı demeden gözaltına alıyor gizli tanık ifadeleriyle tutanaklar hazırlıyorsunuz. Tehdit ediyorsunuz, farklı bir ses, farklı bir dil, farklı bir yazıya karşı tahammülsüzsünüz ve nefret ediyorsunuz hak ve özgürlük diyen herkesten. 28 Şubat sonrasında ordunun elini öpmek için sıraya giren ve ilticacı olmadığını kanıtlamaya çalışanlar bugün en büyük müttefikleriniz olarak yanı başınızdalar.
Ve yarın iktidar el değiştirdiğinde sizin için bulunacak gizli tanıklar. 28 Şubat'tan devraldığınız ve sizden sonrakilere devredeceğiniz tek şey zulüm olacak ve siz de yarattığınız cellâda derdinizi anlatmaya çalışırken bulacaksınız kendinizi.
Sizi duyacak olan yine ezdiğiniz o muhalifler olacak.
|