İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

YAZAR YAZI

Cemaatin dayanılmaz “cazibesi!..”

Cemaatin dayanılmaz “cazibesi!..”

19 Şubat 2012 Pazar, 07:59

Reha Muhtar/VATAN

Bu söyleyeceklerimin MİT ile savcı ve emniyet arasında yürüdüğü söylenen olaylarla hiçbir ilgisi olmayacak...

Kim ne oyunlar oynuyor, altından ne çıkacak, yakında ortaya çıkacak...

Fakat Fethullah Gülen cemaati çok başka bir nedenden bu tartışmanın kolayından bitmesini sakın beklemesin...

Gazetelerdeki yazar takımı, “yazı tıklatmanın günümüze yönelik mucizevi formülünü” buldular bu tartışma sayesinde...

Dikkat edin, internet sitelerinde çok tıklanan yazıların başlıklarında ya Fethullah kelimesi, ya Gülen kelimesi ya da Cemaat ifadesi var...

Bu üç kelimeden birini kullandınız mı, yazınız doğal dopingle “hit”lenmeye başlıyor...

Yazarlar için doğal rating artırıcı “hap” Cemaat’ten ya da Fethullah Gülen’den söz eden ifadeler kullanmak...


***


Bunu bir kez kavradılar...

Artık bundan vazgeçmeleri mümkün değil...

Ne yapıp edip bu kelimeleri geçiriyorlar yazıların başlığında, olmadı, mutlaka görünen bir yerlerinde...

Fethullah Gülen cemaatinin oy oranını bilmem...

Fakat okuma, yazma ve izlenme oranını biliyorum...

Tahmin ettiğinizden çok fazla...


***


12-13 yıl kadar önceydi...

Show Haber’i yapıyordum...

Mesut Yılmaz Başbakan’dı...

Dakika dakika ratinglere bakıyor, analiz ediyordum...

Tayyip Erdoğan o sırada bir siyasi parti bile kurmamıştı...

Bir partinin başında bile değildi...

Bir parti kurması bile gündemde değildi...

Fakat ne zaman ki Tayyip Erdoğan’ın meydan konuşmasını veriyordum, ratingler zıp zıp zıplıyordu...

Tayyip Erdoğan bir politikacının göremeyeceği ratingleri görüyordu...


***


Bir gazeteci toplumdaki kıpırdanmalara hoparlör olmak durumundadır...

En azından ben öyle düşünürdüm...

Televizyon gazeteciliğinin demokratlığı zaten o noktadadır...

Halep oradaysa, arşın buradadır...

Televizyonda kimin olduğu hemen belli olur...

Başbakan Mesut Yılmaz’ın çevresinden haber geliyordu kulağıma o günlerde:

“Bize karşı garezi var o arkadaşın... Onun için kullanmıyor haberlerimizi...”

Oysa hadi o gün Başbakan’dı Mesut Yılmaz, açıktan söylemek inandırıcı olmazdı...

Şimdi iktidarda değil, bütün açıklığıyla söyleyeyim...

“Hiçbir garezim yoktu kendisine... Sadece izlenmiyordu haberleri yeterince...”


***


Tayyip Erdoğan ise belediye başkanlığını bırakmak zorunda olduğu halde, izleniyordu ve ben izlenen o haberleri vermekte hiç cimri davranmıyordum...

Rating patlaması yaptığı için değil (çünkü hiçbir politikacı rating patlaması yapmazdı) ancak, izlenilirliği olduğu için, ilgi duyulduğu için (çünkü yine hiçbir gerçek televizyoncu ilgi duyulan bir olaya kayıtsız kalamaz)...

Ancak nasıl ki Mesut Yılmaz’ın çevresi “Bize garezi var” diye düşünüyordu benim için...

Tayyip Erdoğan’ın çevresindeki danışmanlar da bana karşı “belli olmaz” mesafesini tutuyor ve canlı yayın konusunda beni “öteki” buluyorlardı...


***


Bir gün, Tayyip Erdoğan’ı yeni partiyi kurmayı düşündüğü günlerde canlı yayın Ateş Hattı’na çıkarmak istedim... Medyada tamamen ambargolu olduğu günlerdi...

Bir aydan fazla uğraştım canlı yayına gelmesi için...

Danışmanları gelmesini istiyorlardı...

Fakat Ateş Hattı’nın seyirci kitlesine karşı önlem olarak “Tam dokuz danışmanının yanı başında oturmasını” istediler...

Onlara stüdyo düzeninde bunun olmasının mümkün olmadığını, Tayyip Erdoğan’ın kendisinin olacağını, danışmanlarının da tribünde oturacağını söyledim...

İkna olmadılar...

İlla ki yanında oturacak diyorlardı...

“Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi gibi görüntü verir, olmaz” diyordum...

- “İki kişi olsun yanında... Geri kalan tribünde olsun...”

Nuh diyor, Peygamber demiyorlardı..

O kadar uğraşmıştım...

Haberlerini fazla görmediğim Başbakan Mesut Yılmaz’ın danışmanları “Bize bir garezi var” diyorlardı...

Haberlerini fazla gördüğüm Tayyip Erdoğan’ın danışmanları ise “Bir hinlik var bu işte” deyip, dokuz kişi yanında oturmalı diye diretiyorlardı... Sonunda çok istediğim o yayın gerçekleşmedi...

İçimden bir parça koptu...

Ben de koptum...


***


O günlerde Tayyip Erdoğan’ın ratingi çok yüksekti...

Muhtemelen hâlâ öyledir bilmiyorum...

Fakat bugün zaten dokuz yıldır Başbakan ve çok güçlü...

O gün belagatının dışında hiçbir gücü yoktu ki...

Ratingler başka ve gerçek bir demokrasidir...

Toplumsal dinamiklerin, çoğulcu trendlerinin dip dalgalarını gösterir...

Ratingleri yıllarca tukaka edenler, “toplum mühendisliği yapmak isteyendiler...”

Tukaka ederek, rating alan programları toplum gözünde ucuzlaştırdılar...

Rating’i itibarsızlaştırarak, kendi mühendisliklerine “alan” açtılar...

Gayet derin, çok hesaplı ve taammüden faşizm esanslı, kurbanı ve celladı belli bir projeydi...


***


Yedi yılın sonunda televizyon haberlerini bıraktığımda “Artık her şeye sahip oluruz” diye düşünmüşlerdi...

Heyhat!.. Hayat!..

Dört ay sonra, hayat “toplum mühendisliğinin değil, evrenin mühendisliğinin bu hayatta geçerli olacağını” anlatacaktı onlara...

Hayat kimseye kendisini kontrol ettirmez...


***


Şimdi yapılan, var olan toplumsal ratingin altyapısını sağlamlaştırmaktır...

“Sandıktaki ratingler bir kazaya gitmesinler” diye...

Bu anlamda haklıdır rating sahipleri...

Her şeyi kontrol etmeye kalkmadıkları, hayata tamamen egemen olmaya çalışmadıkları müddetçe... Çünkü evren kendi rolünü zaten kimselere vermiyor...


*****


GÜNÜN ANLAMLI SÖZÜ

BİR ŞEYİ YAPARKEN YARIN DUYACAĞINIZ PİŞMANLIĞI DÜŞÜNÜN!..

Kurnazlıkla, akıllarına koydukları insanların “hayatını karartmaya, onları perişan etmeye, sürüm sürüm süründürmeye çalışan” gaddarları görüyorum...

Kendilerini nasıl güçlü zannediyorlar...

Hayata ve olaylara hakim oldukları zannına kapılıyorlar...

Güçlü olduğunu düşünerek, geçmişin intikamlarını aldığını zannetmek “evrenle oyun oynamak” demek oysa ki...

“Evren” kendi bedelini kendi ödetiyor...

Size o intikamı aldırtmıyor...

Siz kendiniz intikam alıyorsanız, onun bedelini bir gün mutlaka bir yerde ödüyorsunuz...


***


32 yıldır gazetecilik yapıyorum...

On binlerce olaydan oluşan canlı bir laboratuvarın içinde geçirdim hayatımı...

Gazeteciler, mesleklerini yaparken “çok fazla ah” alırlar...

Mesleğin biraz da natürüdür (doğasıdır) bu...

Çok “ah” alanların hayatı bir daha kolay kolay iflah etmez...

Hiç beklemedikleri bir yerden “bedel” ödetir evren onlara...

33. yılına bugünlerde girdiğim meslek hayatımda yaptığımın içimi acıttığı, egoma yenildiğimi düşündüğüm olay sayısı herhalde bir elin parmakları kadardır...

O birkaç olayın bedelini ya evren bana kesti, ya da içimdeki bir his bana kendi cezamı kendime verdirdi...


***


Hayatın intikamını kendim almaya kalktığım günleri çok gerilerde bıraktım...

Yapılanları teker teker deşifre ediyor sonra olayları hayatın akışına bırakıyorum...

Onları yapanlar vicdanlarıyla baş başa kalıyorlar...

Böylesi daha iyi oluyor...

Evren kendi karmik yasasını bizlerin bir dahli olmadan, kendi doğal haliyle uyguluyor...

Biz kimseye bilinçli olarak zarar vermiyoruz...

Evren kendi adaletini kendi buluyor...

Bu Pazar sizin için seçtiğim Deapak Chopra’nın sözlerini iyi okumanız dileğiyle...


***


“Doğru seçimler yapmanıza yardımcı olabilmek için evrenin çok ilginç bir mekanizması vardır...

Bu mekanizma bedeninizde oluşan duyularla ilintilidir...

Bedeniniz iki çeşit duyu deneyimler...

Biri rahatlık, diğeri ise huzursuzluk ve tedirginliktir...

Farkında olarak şimdi bir seçim yapın ve bedeninize odaklanıp, bedeninize sorun...

Eğer bedeniniz rahatlık mesajı gönderiyorsa, bu doğru bir seçimdir...

Eğer bedeniniz huzursuzluk ve tedirginlik mesajı gönderiyorsa, bu uygun bir seçim değildir...

Bazı insanlar bu huzursuzluk ve rahatlık hissini solar plexus’ta yani karın boşluğunda hisseder...

Çoğu insan ise yoğun olarak kalbinde...

Kalbinize ne yapmanız gerektiğini sorun...

Doğru cevabı sadece kalp bilir...

Birçok insan kalbin aşırı duygusal ve yumuşak olduğunu düşünür...

Oysa kalbin çok güçlü sezgileri vardır...

Bütünleyicidir, olayların iç yüzünü bilir...

Olaylar arasında kolay bağlantı kurabilir...

Kazanma kaybetme derdi yoktur...

Kozmik bir bilgisayarmış gibi çalışır...

Bazen baştan mantıklı görünmese de her zaman mantıklı bir düşüncenin asla ulaşamayacağı derecede doğru ve keskin seçimler yapar...


***


Karma yasasını daha fazla para kazanmak, zenginlik yaratmak ve tüm iyi şeylerin istediğiniz zaman size akması için kullanabilirsiniz...

Fakat önce geleceğinizin şu an ve her an yapmakta olduğunuz seçimlerle oluştuğunu farkına varmalısınız...

Bu farkındalığı sürekli yaşamaya başladığınızda ‘Karma Yasası’nı uygulamaya başlamışsınız demektir...

Peki ya geçmiş ‘karma’lar, sizi şu an nasıl etkiledikleri konusu ne olacak?..

Geçmiş karmalar için yapabileceğiniz üç şey var...

Birincisi karmik borçlarınızı ödemek...

Birçok insan farkında olmadan bunu yapar...

Siz de bu yolu tercih etmek isteyebilirsiniz...


***


Bazen bu borçların ödenmesinde çok büyük acılar çekilir...

Fakat ‘Karma Yasası’, ‘Evrende hiçbir borç ödenmeden bitmez’ der...

Evrenin muhasebe sistemi mükemmeldir...

Enerjisi devamlı bir değiş tokuş haliyle çalışır...

Yapabileceğiniz ikinci şey karmanızın şeklini değiştirmek veya arzu ettiğiniz bir deneyime dönüştürmek olabilir...

Bu çok ilginç bir süreçtir...

Karmik borcunuzu öderken kendinize sorabilirsiniz...

‘Bu deneyimden ne öğrenebilirim?..’

‘Bu bana niye oluyor ve evrenin bana verdiği mesaj nedir?..’

‘Bu deneyimi diğer insanların yararı için nasıl kullanabilirim?..’

Bunu yaparak aslında bir fırsat tohumu arıyorsunuz ve bu ‘fırsat tohumu’ sizin ‘darmanız’dır...

Yani hayatınızın amacıdır...”

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız