Biliyorum, o kadar çok önemli gelişme oluyor, gerçekler parlak sözlerin veya öfkeli polemiklerin arkasına gizleniyor ki “acaba hangisi en önemli olay” diyorsunuz duyunca.. Mesela “açılım” süreci muhalefet partilerinin “silah bırakmamış bir terör örgütü ile devletin pazarlığa oturması yanlıştır” tepkilerine rağmen başlatılıp Öcalan ve BDP o süreçte “yeni anayasada yapılmasını istedikleri” birçok talebi öne sürerken ve bunlar tartışılırken birdenbire “sanki bunlar olmamış gibi” seçim sürecinde ortaya çıkarılan “iktidar partisi-BDP çekişiyor” görüntüleri önemli... Eğer BDP’yi “halka şikayet edecek kadar” ortada sorun varsa BDP’nin de, Öcalan’ın da daha önce söz ettikleri “devletle başarılı görüşmeler”in ne olduğunu açıklaması ve pek kızgın olmaları beklenirdi. Ama durum öyle değil, ne olup da sadece Başbakan’ın onlara kızgın olduğu, daha önce Arınç karşılıklı verilen sözlerden gayet emin şekilde “Habur’dan daha çok PKK’lı gelecek” derken ne olup da tekrar başa dönüldüğü anlaşılmış değil ve çok önemli olay.
Geçenlerde bir meslektaşımız liberallerin ağzından “bu çekişme havasının seçimde milliyetçi oyları almak için yaratıldığını, seçimden sonra tamamen değişeceğini” yazdı. Peki, eğer BDP’ye “seçim sonrası için” anayasal değişiklik içeren sözler verildiyse, bunları gizlemek üzere kavga havası yaratılıyorsa (ki bunu haftalar önce ‘bu çekişme, hatta PKK saldırısı bile inandırıcı değil, göstermelik’ diye yazmıştım) milleti aldatmak değil mi bu? Hem de anayasanın ‘değiştirilemez maddelerini’ değiştirecek adımları halktan gizlemek değil mi?
SEÇMEN İKİNİZİ KARŞILAŞTIRABİLMELİ!
Bu konu var, kasetleri kimin kullandığı ile ilgili iddialar var, Mavi Marmara gemisi ve İsrail’le ilgili karşılıklı (AKP ve CHP’nin) suçlamalar var, bugüne kadar hep AKP iktidarına destek vermiş olan yabancı medyanın seçim öncesi “AKP kazanırsa Türkiye demokrasisi ortadan kalkar” şeklinde değişen görüşleri var ki nedenleri kesinlikle tartışılmalı, yolsuzluk iddiaları var, gazetecilere-iş adamlarına-sivil toplum kuruluşlarına “tehdit ifadeleriyle siyasi baskı” var, kısacası milletin anlayamadığı, miting meydanlarında karşılıklı atışlar altında gizlenen çok konu var.
Yurt içinden ve dışından “Demokrasi ile yönetilen bütün ülkelerde liderler, başbakan veya başkan adayları halka bu şansı verir, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu şu son günlerde mutlaka ekranda karşı karşıya gelmelidir. Tek tek haber programlarına çıktıklarında miting konuşmasından farksız oluyor, reklam gibi konuşuyorlar, Başbakan Erdoğan neden bunu reddediyor anlayamıyoruz, acaba sorulmasını istemediği sorular mı var” diyen istekler, sorular geliyor. Her yerde de bu konuşuluyor.
BOKS BİLMEYENİN KARŞISINA ÇIKILIR!
Hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben her TV kanalında tartışmaya hazırım. Ben boksör değilim, karate bilmem, kavga da etmem. O zaman neden çıkmıyor karşıma” sözlerini yazanlar bile var.
Seçmene “liderlerin birbirlerine soru-cevapları”nı izleme hakkının ellerinden alındığı” duygusu veren, hangi partinin projeleri daha gerçekçi olduğunu, tabii liderleri de karşılaştırma fırsatını ellerinden alan bu durumu değiştirmek Tayyip Erdoğan’ın elinde.. Milli iradenin hak ve isteklerine ne kadar önem verdiğini de böylece gösterebilir.
Bakalım yapacak mı?
*****
Temiz deniz isteyen otel!
Aslında konuyu 29 Mayıs’ta Çırağan Otel’in Saray Bahçesi’nde verilen bir Pazar kahvaltısında öğrendim, seçim süreci nedeniyle aradan zaman geçti ama yazmadan geçmeyeceğim.
Bildiğiniz gibi Rahmi Koç tarafından kurulan TURMEPA-DenizTemiz Derneği yıllardır Türkiye denizlerinin kirlenmemesi, gelecek kuşaklara temiz denizler bırakabilmek için 94 yılından bu yana gönüllü bir uğraş veriyor. Kurulduğunda 29 üyesi olan derneğin şu anda 1000’e yakın üyesi var ve Hopa’dan İskenderun’a kadar uzanan 8333 km’lik kıyı şeridinde çok sayıda gönüllüsüyle denizleri yaşatmaya çalışıyor.
GÜNDE 2.5 MİLYON TON ATIK!
Bu kahvaltıda konuştuğum TURMEPA Başkanı Tezcan Yaramancı; “Sadece İstanbul’a günde 2 milyon 600 bin ton atık döküldüğünü, halkın deniz kirliliğine karşı savaşı sahiplenmesi gerektiğini” söyledi. Neyse ki önce bütün giderlerin karşılanması Dernek’ten beklenirken, sahil belediyelerine yaptıkları uyarılardan sonra şimdi ilk kez Göçek Belediyesi “denizin temizlenmesi”ni ihaleye çıkarmış. Beklenen, diğer belediyelerin de bunu örnek alması.
Örnek alınacak bir olay daha duydum o gün ve “helal olsun, demek böyle şirketler de var” dedim. Tezcan Yaramancı, Bodrum’da 2013’te bir otel projesi olan ASTAŞ Holding’in kendilerini arayarak “denizin temiz tutulması” için işbirliği teklif ettiğini, TURMEPA’nın onlara danışmanlık yapacağını anlattı. Sahilde otel yapmak isteyen, lokanta açmak isteyen, teknesi olan herkes bu sorumluluğa sahip olsa bugün denizlerimizi kaybetme tehlikesiyle karşılaşmazdık. TURMEPA ile birlikte ASTAŞ’ı ve Vedat Aşcı’yı kutlamak lazım.
BÜYÜLEYİCİ BİR MEKAN!
Bu arada... Saray Bahçesi’nde bembeyaz tentenin altında yine beyaz renkte dekore edilmiş mekan, masmavi Boğaz’ın kenarında, güzel bir bahar sabahı o kadar büyüleyici, öyle cennet gibi duruyordu ki ‘Ben burayı hiç görmemiştim’ deyivermişim. Yakınımda bulunan Ronit Gülcan açıkladı; VAKKO tarafından sadece bu davet için yapılmış, sonra kalkacakmış. Yani portatif, harikaydı doğrusu. Nişan, düğün gibi özel günler için ideal, görmeyenlere hatırlatmış olayım...
|