Cumhuriyet’in en belden aşağı, tarihin dehlizlerindeki olayların en fazla sömürüldüğü, en ağıra en yakın küfürlerin edildiği ilk seçimin sonuçlanmasına beş gün kaldı!
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir, hesabı, bu beş günde can havliyle daha hangi şaşırtıcı söylemlere imza atılır, bilemiyoruz!
Başbakan dün Kazlıçeşme’de, dinimizi ve dinimizin yüce şahıslarını öyle bir seçim malzemesi yaptı ki, ben bunun bir eşini, Milli Görüş Gömleği’ni sırtından ölene kadar çıkartmayan, rahmetli Erbakan Hoca’da bile yaşamadım!
Her biri “veli” yani “Allah Dostu” olarak kabul edilen Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri, Karaca Ahmet Hazretleri, Yuşa Hazretleri, dünkü seçim kürsüsündeydi!
Kasımpaşa’da yatmakta olan Uşşakiler’in Piri Hüsamettin Uşşaki Hazretleri’ni niye unuttu, anlayamadım!
Padişahlarımız; Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Abdülhamit Han da, dün kürsüdeydi!
Şairleri sayarken, Nazım Hikmet’i neden akıl edemedi acaba?
Ondan yarar gelmeyeceğini düşündü herhalde!
Dün kürsüde, iki kişi arasındaki alacak verecek hesabı ve tahsilat meselesi de vardı!
Başbakan, CHP’li Kayseri Milletvekili’nin, AKP’li Elitaş’a olan 240 milyonluk kira borcunu ödemesini de talep edince, kulaklarıma inanamadım!
Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin, mahalle bakkalına veresiye borcu varsa hemen ödesinler, bu beş gün içinde seçim meydanında açıklanıverir de, cümle âleme madara olurlar, adları batakçıya çıkar!
Politika pazarında iktidarın en çok canını sıkan hadise, The Economist dergisinin, CHP’ye oy tavsiyesinde bulunması!
Başbakan bi kızdı, bi kızdı!
CHP’yi yurt dışındaki çetelerin işbaşına getirmeyi amaçladıklarından başladı, Kılıçdaroğlu’nun İsrail ile işbirliğinden çıktı!
Başbakan panikte!
Neymiş?
The Economist Çetesi, CHP’yi tezgâhlıyormuş!
Vay anasını sayın seyirciler, gol oldu!
Sanırsınız ki, her Türk vatandaşı İngilizce biliyor ve seçimde kime oy vereceğini belirlemek üzere, abonesi olduğu The Economist’in yeni sayısını getirecek postacının yolunu gözlüyor!
The Economist’in Türkiye’de “CHP’ye oy verin” tavsiyesi, seçmen üzerinde ancak davulcu yellenmesi kadar etki yapar!
Onu da kimse duymaz, davulun gürlemesi esnasında!
Peki abi, Başbakan’ın daha milletvekili bile değilken, 2002’de Başkan Bush ile Beyaz Saray’a kabul edilmesine ne demeli?
ABD Başkanı’nın, görev başındaki bir Türk Başbakanlar ile 20 dakika yerine, 23 dakika görüştüğü zaman, “lütfedilen” bu üç dakikalık fazlalılığı, burada milli bayram havası içinde kutlayan biz değil miyiz?
Üç dakika fazlalık bile büyük milli gurur vesilesi olurken, o günlerde hiçbir resmi sıfatı olmayan Erdoğan’ı, Başkan Bush tavla atmak için mi çağırmıştı Beyaz Saray’a, yoksa destek vermek için mi?
Başkan Bush’un adamları, Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirdiğinde, ne tepki gösterebilmişti, Erdoğan?
Bush, dünyanın en büyük çetesi ABD’nin başında değil miydi o zaman ki, şimdi The Economist, çete oluyor!
Haaaa, eğer The Economist dünya ekonomik çetelerinin sözcülüğüne savunduysa, o zaman Erdoğan’ın, aynı derginin geçmişte kendisine verdiği desteğe ne diyecek?
Aslında, buradan bizim her lidere ders çıkıyor!
Elin herifi, seni işine geldiği kadar destekler, sonra da çöpe atıverir!
Bu arada, ya The Economist Çetesi, aynen şimdi BMW makam aracına binen Yaşar Büyükanıt’ın 27 Nisan muhtırası gibi, ters tepki uyandırmak amacıyla o makaleyi yayınlayıp, aslında çaktırmadan AKP’ye yarar sağladıysa!
Bizim halka bu tip uyarılar ters teper, malûm!
Meselâ, 6 Kasım 1983 seçimleri öncesi, şimdi mahkemeye sevkedilen Evren Paşa’nın, “ANAP’a oy vermeyin” deyip, bilerek ya da bilmeyerek milleti Özal’a yönlendirmesi gibi!
Gelelim, İsrail ile Kılıçdaroğlu muhabbetine!
Mavi Marmara’nın, Filistin’e gönderilmesi, büyük bir “cesaret örneği” ve “insani görev” olarak, gösterildi vatandaşa!
Hiçbir itirazım yok!
İyi de, sonuç ne oldu?
Herifler gemiye indi ve iyi niyetle orada yer alan vatandaşlarımızın, canına kıydı!
75 milyonluk koca Türkiye Cumhuriyeti’nin koca Başbakan’ı, 7 milyonluk ufaklık İsrail’in bu harekâtına karşı, şimdi neredeyse tüm komuta kademesini içeri tıktığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üç uçağını oraya gönderemedi mi?
Sen İsrail çetesine karşı, üç uçak havalandıramıyorsan, Davos’ta “Van minit” desen ne olur, demesen ne olur!
Bugün, Bahçeli’nin Diyarbakır mitingi var!
Seçime ise beş gün var!
Bakalım göreceğimiz daha neler neler var?
Haaaa, bir de PKK’nın 15 Haziran’da, kendi verdiği ateşkesi bozma meselesi var!
Seçime beş gün, ateşkesin bozulmasına sadece sekiz gün var!
Hadi bakalım, cümleten hayırlı haftalar, inşallah!
|