Soner Yalçın ve ODA TV hakkında dün akşam TV’lerde yaygaralaştırılan iftiraları izledikçe, geçmiş olsun Türkiye’ye….
Hani ‘büyük resim’ deriz ya.. O’nun ölümü..
Tarihçi, tarihi nasıl anlamamız metodunu da bilmek zorundadır, hani ‘ayrıntılara boğulursa..’ deriz ya..
Diyelim Kanuni sefere çıkarken atı tökezlemiş ya da nezle olmuş.. Atı’nın sakatlanması ya da nezle olması hikayeyi anlatırken zenginlik katar, o kadar.. Ancak atının sakatlanmasını yüzlerce sayfa anlatırsanız, Kanuni’nin niçin sefere çıktığını, nereye sefer yaptığını yani ‘tarihin nasıl olduğunu’ gözden kaçırırsınız. Ki, Kanuni’den önce ve sonra da Osmanlı ‘batıya seferler’ düzenlemiştir ve bu büyük gerçek unutturulmuş olur..
Bizler yaşadığımız topraklarda hangi yazarın yazısı ve konuşmasını beğenmediysek bunları canlı canlı onlar karşımızdayken harbiden yüzlerine karşı söyledik, dostluklarımız arkadaşlarımız pahasına en sevdiklerimizin yüzüne karşı yanlış bulduğumuz her şey, işte kitaplarımızdadır.
Ama bir şeyi gözden kaçırmadık, diyelim Türkan Saylan’ın evi basılırken de bir takım iddialar vardı, PKK’yla bağlantılarmış.. Hanefi Avcı da başka ayrıntılar ortaya koyuldu. Doğu Perinçek te başka.. İlhan Selçuk ta başka.. Erol Manisalı da başka.. Kanadoğlu’nun evi basılırken başka, Ulusal Kanal basılırken başka, Avrasya TV basılırken başka ‘ayrıntılar’ başka ‘hikayeler’ uydurulup önümüze koyuldu..
Herkese ve her şeye ‘bahaneler’ uydurmak şimdi çok kolay..
Ülkemizde (artık ülkemiz diyebilir miyiz?) ‘yandaş medya’ ülkemizin kayıtsız şartsız işgalini perdelemek için elli ayrı TV kanalında ‘insanlık suçu’na ortak oluyor..
Büyük resme bakalım. Bu isimler niye alındı?
Irak İşgali sırasında ‘büyük mitingler’ yapıldı ve Amerika karşıtlığı ‘başlangıç’ milad oldu.
Oysa ‘Savaş’ insanlık suçudur, yandaş medya bu İnsanlık Suçu’na topyekün ortak oldu. Öyle ki hem Amerikan ordusunu öven yüzlerce yazı hem de Türk Ordusu’na niçin Irak’a Amerika’yla kol kola savaşa girmiyorsun diye hakaret yazıları..
Ve sonuç, Irak’ta milyonarca insan öldürüldü..
Amerika’yla ‘at pazarlığı’ yapanlar tarihte eşi benzeri görülmedik ‘savaş pazarlığını’ dünyanın gözleri önünde yaptı, yani bize şu kadar dolar verin biz de savaşa girelim, diye..
Saddam’ın Türkiye elçisi, ki, birkaç gün sonra Irak işgal edilip makamı terk edip kayboldu, at pazarlığı yapıldığı gün, yaşadığımız toprakların tarihinde en ağır hakareti ülkemizle alay ederek yaptı, basın mensuplarına şunları söyledi gülerek ve eğlenerek: ‘AKP’ye Amerika’nın verdiğinden çok parayı biz verelim, savaşa girmesin..’
Savaş insanlık suçu’dur ve savaşa destek verenlerin hepsi bu insanlık suçu’na ortaktır.
Ancak AKP’nin medyası ve elindeki ‘dekor’ yazarlarıyla bu insanlık suçu ört bas edilmeye çalışılıyor, üstelik Türkiye’deki Arap medyası da şimdi baş tacı ettikleri Tayyip Erdoğan’ın Irak’ta milyonlarca insanın öldürülmeye başlandığı günlerde Amerika’yla neler konuştuğunu Orta-Doğu’ya göstermiyor..
Milyonlarca Arab’ın öldürülmesine ön ayak olanlar bugün Orta-Doğu’ya ‘ileri demokrasi modeli’ diye takdim ediliyor.. Kim ediyor, yandaş medyanın dekorları..
Dekor nedir? Dış görünüşü süslemektir, nakıştır grafiktir tabeladır örtmektir tanıtımdır…
Bu büyük ‘insanlık suçu’nu örtmek için yandaş medyanın yazarları elli ayrı TV’de dekor olarak kullanılıyor..Makamında derdest edilen İlhan Cihaner’den ağrına gidip şakağına kurşun sıkıp intihar edenlere kadar herkese her şeye bir ‘bahane’ uydurdular..
Oysa gerçek bambaşka..
Haiti Adaları reisi İngilizler için söylemişti: ‘İngilizler toprağımızın özünü aldılar, bize gölgeleri kaldı..’
Barışlar, ODA TV, Sonerler, Türkan Saylanlar, hepsi toprağımızın özü, bu toprakların hakiki servetleriydi, şimdi ey Türkiye elinizde yalnız ‘gölgeler’ kaldı..
Fiji Adaları’nda eskiden yerliler krallarının ‘tanrı’ olduğuna inanıyordu, yemeleri içmeleri evleri her şeyleri ‘tanrıları’ içindi, yetmedi..
Sabah kalktıklarında ‘krallarının’ dünyayı yaratmalarını bekleyip kralları dünyayı yaratır sokağa öyle çıkarlardı..
Artık sokağa çıkmak için, TV’yi açmak için, yazı yazmaya başlamak için, ‘kralınızın’ dünyayı yaratmasını bekleyeceksiniz..
Sanat Tarihi’ne pek meraklıyımdır, Dost Kitabevi’nden çıkan Gölgeler’in Tarihi’nde anlatılır, eskiden Azizler sokaktan geçerken duvar diplerinde bekleyen sakatlar kamburlar körler topallar Aziz’in gölgesinin üstlerine vurmasını beklermiş, ki, ‘şifaymış gölge’.. Aziz’in gölgesi kimin üstüne düşerse iyileşir mesela körlerin gözü açılırmış..
Tayyip Erdoğan iktidarının kanatları hepinizin üstüne gölgesini düşürdü, açıldı dilleriniz, açıldı gözleriniz…
Unutmayın, gölgesinde yaşamak yalnız şifa getirmez, bir de gölgelerin dölleyici tohumlayıcı gücü vardır, olmayan bir şey nasıl tohumlar, şöyle, (açın İncil’i okuyun, Meryem’e gelip Cebrail söyler..) yüce kudretin gölgesi üstüne vuracak ve Tanrı’nın oğlunu dölleyecek..
Ey dekordan ey gölgeden yazarlar, sayenizde topraklarımızda döllendi mi Tanrı’nın Oğlu..
|