EVVELA, Diyanet İşleri Başkanı Muhterem Mehmet Görmez’in Eriklibaba cemevini, tarihsel adıyla Eriklibaba dergâhını ziyaret etmesini alkışladığımı belirtmek istiyorum.
Bu ziyaretin sembolik ve manevi değeri büyüktür. Bu ziyareti Prof. Görmez’in ‘sivil kıyafet’le değil, makamının kisvesiyle, başında sarığıyla yapmış olması bilhassa anlamlıdır: ‘Sünni İslam’ tarihte ilk defa ‘Alevi İslam’ı ziyaret etmekte, yüreğini açmaktadır!
Alkışlamamak mümkün mü?
Bir mekânın ibadethane olup olmadığına, ona inananlar karar verir. Alevi Müslümanlar böyle inandığı için laik devlet de cemevlerini ibadethane olarak tasdik etmelidir. Fakat bunu Diyanet’in onaylaması için zorlamayı da doğru ve pratik bulmuyorum.
Prof. Ali Bardakoğlu’nun başlattığı süreçte, Prof. Görmez cemevini ziyaret ederek, Kürtçe vaaz vererek, Peygamberimizin hadis külliyatı üzerinde ‘usul’e uygun yeni çalışmayı düzenleyerek... İslam anlayışımızda “merhamet, muhabbet” gibi değerleri ön plana çıkararak... Zihin ve kalp gözlerimizin açılması için çalışıyor. Allah razı olsun.
PKK ve partiler
Türkiye’de birbirimizin gırtlağına sarılmayacaksak birbirimize zihin ve kalp pencerelerimizi açmamız şarttır. Seçim kampanyaları ise iç karartıyor maalesef.
Dün Ak Parti’nin “Kürt açılımı”nı destekleyenler, bugün benzer bir açılımı CHP yapmaya başladığında bu partiyi PKK işbirlikçisi diye suçlayabilirler mi?!
Bizler AKP’nin “Kürt açılımı”nı uzun vadede ateşi düşürür, dünyada da böyle yapılıyor diye mi desteklemiştik? Yoksa sadece AKP’nin tasarrufu diye mi?!
Dün CHP ve MHP maalesef hükümeti “PKK’nın projesini uyguluyor” diye suçlamışlardı! Bugün ise AK Parti, CHP ve MHP’yi “PKK ile aynı safta” bulunmakla suçluyor!
İki tavır da eşit derecede yanlış ve sorumsuzdur.
Sadece ilkesizlik değil... Daha kötüsü, böylesine hayati bir meselede partilerimizin günlük taktiklerinin ön plana geçmesidir! Çözüm için partiler arası mutabakat ihtiyacının seçim kampanyasına feda edilmesidir!
Halbuki, Kuzey İrlanda meselesinde çözüm üretilirken, iktidar da muhalefet de böyle davranmamıştı; ikisi de politik olgunlukla davranmıştı.
Ümit Özdağ ve PKK
Ümit Özdağ’ı gençliğinden beri tanırım. Anlaşamadığımız bazı konular vardır. Fakat şu bir gerçektir ki, MHP içinde, Kürt meselesi üzerinde araştırmalar yapmış, etnik meseleler konusunda teorik literatürü incelemiş tek kişidir!
İstanbul 2. bölge adayıdır ve umarım Meclis’e girer; MHP adına bu konuda vukuflu konuşabilecek bir isimdir.
Özdağ, görüşleri gittikçe demokratikleşen bir Türk milliyetçisidir.
Ve PKK’nın tehditleri sebebiyle, koruma polisiyle dolaşmaktadır.
Böyle bir Özdağ, “PKK ile masaya oturdu” diye suçlamaya maruz kalıyor!
İşin aslının ne olduğunu kendisi CNN Türk’te anlattı.
Ben şunu derim ki, gittikçe ateşi yükselen Kürt meselesi, PKK’lılarla Özdağ gibi bir Türk milliyetçisinin masaya oturabileceği bir itidal seviyesine ve çözüm kıvamına gelse keşke!
Ülkücü gençler
Yüz, yüz elli kadar ülkücü gencin, bir yazıdan dolayı Star gazetesine gidip cam çerçeve kırmalarını kınıyorum.
Meram anlatmanın ‘şiddet’ten başka yolu yok mu? Mail göndermek, siyah çelek bırakmak vs... Niye şiddet?
Burada temel bir sorun var: Ülkücü gençler “kırk yiğitle Çin sarayını basan Kürşat” efsanesinden artık kurtulmalı, Ziya Gökalp’i, Sadri Maksudi’yi, Ali Fuat Başgil’i, Mümtaz Turhan’ı, Erol Güngör’ü okumalıdır!
Ülkücü gençler, Çin’in nasıl olup da yıllarca yüzde 10’un üzerinde kalkınmayı başardığını araştırmalıdır.
Gençler için olsun, seçim kampanyaları için olsun, bunları yazıyorum ama maalesef biliyorum ki, Karl Popper’in deyimiyle “siyaset rasyonel bir teorem değildir.”
Bizde duygular, hatta duygu patlamaları rasyonelliği daha bir bastırıyor maalesef.
|