İçişleri Bakanı Atalay çok önemli bir söz etti.
Türkiye’deki “basın özgürlüğü ABD’den de ileri!..”dedi.
Doğrusu çok sevindim.
Biz farkında değilmişiz!..
Geçmişte 100’ü aşkın gazetecinin öldürüldüğü,
Bugün 60’şa yakın gazetecinin hapiste olduğunu bir an unuttum!..
Karikatüristlerin dava edildiği,
Yorumcuların jet hızı ile tazminata mahkûm olduğu,
“Mal varlığı milyarı geçti” diyen gazetecinin” şimdi Silivri de bulunduğunu” açıklayan Başbakanı hatırlamadım..
Her gün aydınların tehdit edildiği,
Köşe yazarlarının azarlandığı,
Patronlara “parasını sen veriyorsun.Onu sen susturacaksın yoksa sonucuna katlanırsın!.”denildiği aklıma gelmedi!..
Yandaş basının her vesileyle karşı gördüğü meslektaşlarını ihbar ettiği,
O ihbarı da yetkililerin değerlendirerek “gereğini yaptığını” görmezlikten geldim..
Ama;
Birden, OdaTV sahibi gazeteci yazar Soner Yalçın ve 3 arkadaşının
hala emniyette tutulduğunu, Evinin ve iş yerinin didik didik arandığı aklıma geldi.
Hayal aleminden uyanmak zorunda kaldım!..
Mehmet Metiner’e ölüm fermanı kesildiği için “kendimce dalga geçmekten“vazgeçtim!..
****
Gerçeği bir kez daha gözler önüne seren ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin açıklaması üzerine İç İşleri bakanı Atalay “basın özgürdür!” vecizesini dillendirmiş! ..
Anlaşılan o ki, hepimizin bildiğini bir yabancının söylemesi kanına dokunmuş!..
Gül gibi geçinip giderken, ABD Elçisinin daha ayağının tozu ile iktidarı eleştirmesi,”pişmiş aşa su katmaktan” başka bir şey değil!”diye düşünüyor bakan!
****
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye ile ABD’yi karşılaştırmak “ortalama zekâya sahip olanların açıklıkla gördüğü “trajikomik” bir durum!
Atalay’ın yaptığı, demokrasi ve özgürlükler talebine karşı olan ” anlayış kirliliğini” saklama çabası!..
****
Her ne kadar kendine özgü bir demokrasi anlayışı varsa da
ABD’nin üzerinde yükseldiği en önemli ayak “basın özgürlüğüdür!.”.
ABD kendini eleştirmekten geri kalmaz.
Özeleştiri geleneği şeffaflaşmanın ilk adımı olarak kabul edilir!..
O nedenle basın özgürdür!
ABD de basın her türlü yazıyı yazar!…
İstediği soruyu sorar!..
Dileği yorumu yapar!..
Yolsuzlukları dile getirir…
Usulsüzlükleri haber olarak verir…
Bakanların yalanını,
Kongre üyelerinin dolanını ortaya çıkarır…
Yargıçlara, Yüksek mahkemeye söz söyler…
Dahası ABD Başkanına hesap sorar!...
Kimse “gık” diyemez!..
****
Basın ahlak ve etik kurallarına uyduğu sürece,
Bırakın yargının önüne çıkarılmayı,en ufak incitici söze muhatap bile olmaz!..
Evinin ve iş yerinin aranması,belgelere CD’lere,kitaplara,notlara el konulması hiç akla gelmez!..
Gazeteciden belge,not,kaynak sorulmaz!..
Onların gizliliği yasal haktır!..ABD Hukuk anlayışının teminatındadır!
****
Yani Bir Başkan çıkıp da “bu nasıl yazı! sen bu soruyu soramazsın!.
Patron bunu at!..diyemez!..
Derse ne olur?..
Yerinden olur!.. Yargılanır!.
Dahası halk onu ve partisini cezalandırır!..Siyaseti bırakmak zorunda kalır!..
Çok örnekleri var!..
“Domuzlar Körfezi çıkarması”,“Watergate skandalı,””Monika olayı”
gibi olaylar basın yolu ile ortaya çıkmış,haberleri engellemek isteyen siyasiler dönemlerini kapatmışlardır!..
*****
Biliyoruz ki “Türkiye de basın özgürlüğü yok!..”
Mevcut iktidar döneminde bu gerçek daha da kökleşmiştir..
Basın özgürlüğü muhalefet yapma imkanı ile orantılıdır!..
İktidarın “Lehinde yazılan her yazı alkış alırken, aleyhte olanlar çok sert muameleye maruz kalmakta!..Adeta aşağılanmakta.İtibarsızlandırmak için çaba gösterilmektedir!..
****
Baskı had safhada..
Baskı sadece dinleme,takip etme,sözlü saldırı ya da siyasi azarla sürmüyor!..
Aynı anda polis,yargı ve tutukevi de devreye giriyor!..
****
Bugün yasalara karşı,usulleri hiçe sayan haberler “yandaş medyada” yayınlandığında hiç ses çıkarmayan yetkililer,Başbakan ve hükümetle ilgili haber ve yorumlara,hatta karikatürlere sert yaptırımlar uygulamaktalar!..
Gazete, TV, Radyolardan sonra “internet sayfaları da “ aynı muameleye tabi tutuluyorlar!
****
Tabii bu kadar yoğun baskı aynı zamanda “oto sansürü de” beraberinde getirmekte!...
Bir çok yazar yorumlarını ortadan yapmakta,suya sabuna dokunmamaya çalışmaktadır!..
Muhalefetin sesi kısılmıştır!..
Siyasi Partiler meşreplerine uygun kanallarla halka ulaşabilmeye çalışmaktadır!..Onların etkisi de görecelidir!
Demokrasiyi korumak adına dengeyi sağlamak görevi TRT’ye düşüyor!.
Oysa,Muhalefet Partileri,toplumsal muhalifler ve STÖ,Devletin kurumu TRT de yeterince yer bulamadıklarını söylemekteler!...
İktidarın gücü bu kulvarda da fazla!...
TMSF aracılıyla elde edilen onlarca medya kuruluşu, adeta aynı merkezden yayın yapmaktalar!
Ayrıca iktidar tarafından kollanan yayım kuruluşları da az değil!
****
Oda TV yazarları ve Soner Yalçın’a yapılanlar basın özgürlüğünün ,alenen olmadığının son örneğidir!..
Ergenekon davası açıldıktan 3 yıl sonra,yayınladıkları videolar, yazılar nedeni ile “terör örgütüne üyelik ve halkı kışkırtmak” suçlarından gözaltında tutulması sadece basına baskı olarak alınmamalı, aynı zamanda hukuk devleti olmadığımızın da ortaya çıkışı olarak değerlendirilmelidir…
Binlerce sayfalık iddianameleri ve yüz binlerce sayfa eklerinden sonra hangi belgeler dışarıda kalmış doğrusu pek anlaşılmıyor!
Demokrasiyle,hukukla ve devlet ciddiyeti ile hiç bağdaşmayan bir durum karşımızda sırıtıyor!..
“düşünce ve ifade özgürlüğünün katledilmesi de çabası!..”
****
Soner Yalçın bir gazeteci!.Araştıran soruşturan bir yazar!..
Her şeyden önce düşünen,gözlemleyen,yorumlayan ve üreten bir kişi..
Elinde silahı yok!..Kalemi var!..
Yazdıkları düşündükleri sizi sarmayabilir ama bir aydın olarak değerlendirmelerinize ışık tutar!..
Onun gibilerini terörist olarak değerlendirmek, devlet, siyasi iktidarlar,yargı ve insanlık adına “yüz karasına” dönüşür!...
Ve bu durumda fatura İktidara kesilir!
Ve görülen gerçek de o dur!
Bakın bunu yeni gelen bir ABD büyükelçisi hemen anlamış!..
Belki aradan zaman geçseydi o da alışırdı!..
****
Ancak iktidar için vahim olan daha da haber var!..
ABD Dış İşleri Bakanlığı, elçisi Ricciardone’nin arkasında duruyor!..
Dün ABD de Bakanlık,“Türkiye de basın özgürlüğü olmadığı” anlamında bir açıklama yaptı!
Ayrıca Ricciardıne sözlerinden caymadı! Veciz bir şekilde “ben yabancıyım ve böyle gördüm!”dedi!
****
Gelelim Mehmet Metiner’e !
Ne hazindir günümüzde,“düşündükleri ve konuştukları” için bir gazeteci ölüm tehdidi alabiliyor!..
Bu eşkiyalıkdan başka bir şey değil!..
Madalyonun diğer yüzü ise, bugün, bu ülke, bir aydının hedef olmasına umursamazlık içinde, sergilediği baskıcı anlayışla adeta müsaade ediyor!.
Bir koruma polisi görevlendirmek sorunu çözmüyor..
Bir aydını can korkusu içinde bırakmak bizlere yakışmıyor!…
Biliyorum Metiner bu tehditleri pek önemsemiyordur..
Ama düşüncesinden dolayı hedef olan insanların gözünde devletin egemenliği tartışır! Bu acıklı durumu unutmayalım!
****
Düşünen, yazan, konuşan insanların hedef olması ülkedeki baskı ikliminin yarattığı bir sonuçtur!..
Basın özgürlüğünün olmaması,
yasaklı düşünce ve ifadenin devlet ve devleti yönetenler tarafından olağan hale getirilmesi herkese şu hakkı veriyor!..
“Beğenmediğim düşünürü öldürebilirim!…”
Üstelik bunu bir hak olarak da görebiliyor!..
İktidar basının sesini keserse,en büyük şiddeti devlet uygularsa,
başkalarının da bu durumdan “kendilerine vazife çıkarması” normalleşir!..
****
Kısaca Atalay’ın söylediklerine gülmemek lazım..
Çünkü “Acınacak durumumuza ağlamak” gerekiyor!...
|