CHP konusuna devam ediyorum.
Seçim öncesi dönemde, aday adaylarının başvuru yaptığı zamanlarda birkaç kez CHP Genel Merkezi’nde bulundum ve beklerken orda saatler süren gözlemler yaptım.
Gördüklerim benim için berbat şeylerdi.
Sevgisiz bir ortam, samimiyetsiz bir ortam.
Memur zihniyetli bir ortam.
Bir sürü aday adayı gelmiş, kapıda bekleşiyor.
Ağırlıklı olarak mesela Gürsel Tekin’le görüşmek isteyenlerdi benim gördüklerim.
Bir defa…
Bekleyenlerin beklemesine veya bekleyip de sonuç alırlarsa, yani görüşebilirlerse içerde birkaç dakikadan fazla kalmasına engel olmakla görevli adamlar.
Her birinde, “Biz yeni kralın adamlarıyız”ın özgüveni.
Ve, çok da kaba tipler.
Sanki babasının bakkalının kapısının önüne araba park etmesin diye bariyer koyan tipler.
Şimdi.
Ya, vaktin ve/veya isteğin yoksa bu insanlarla görüşme yapmayacaksın…
Veya da oraya gelen insanlara senden iş isteyen tacizci muamelesi…
Ya, diyeceksin ki, “Görüşme yapılamamaktadır” veya “Görüşme gereksizdir”
Veya da bunu adaba, siyasi işlerliğe ve de ruh estetiğine uygun yapacaksın.
Oraya gelenler torpil isteyen kişiler olsa bile, partinin genel merkezinde, “tacizciye karşı inzibat çavuşları” manzarası yaratılmasına müsaade etmeyeceksin.
Büyüyen, büyümek isteyen ve siyasi kaderi ciddiye alan insan, bu tür manzaralara sıcak bakmayan ve daha da ötesi bu tür bir manzaranın partisinin genel merkezine yapışmasına müsaade etmeyendir aynı zamanda.
İddia sahibi bir muhalefet insan yönetimi, samimiyet, sevgi ve sıcaklık konusunda iktidar partisinden her zaman çok çok daha becerikli olması gereken partidir.
Sonra….
Bu dönemde İstanbul’da da bir aday adayı toplantısı izledim.
İl başkanı insanlara çocuk muamelesi yapıyor.
Aynen şöyle.
Salon heyecansız, belli.
İl Başkanı bu duruma içerliyor ve şöyle diyor…
“Hadi, söz verin ve tekrarlayın…
CHP’yi birinci parti yapacağız.”
Sözleri komik, bunu salondaki adamlar ve kadınlar da görüyor.
Ama kerhen tekrarlıyorlar.
İl Başkanı tatmin olmuyor…
“Hadi, daha yüksek sesle…”
Hitap ettiği adamların kimi 60, kimi, 50, kimi 40 vs.
Allah aşkına bir siyasi parti böyle ivme alır mı ve muhalif bir parti siyasal söylemini, “Biz birinci olacağız” üzerine oturtur mu?
Maneviyat nerede?
Seçimi almak istemeye yönelten prensip nerede?
Ruh nerede, yürek nerede, inanç nerede?
Dünyanın hangi muhalif siyasi hareketi yürekleri doldurmadan ilerleyebilmiş?
Üstelik hitap ettiğin adamlar ne kadar isteksiz, yavaş vs. olsa bile…
O yaşta insanlara o dille, ikna etmeye çalıştığın ilkokul çocuğu muamelesi ile yaklaşılır mı?
Onlar bilmiyor mu CHP’nin birinci parti olamayacağını?
Veya da içlerinden, “Senin telaffuzun 1. olma yönünde çünkü 1. olursa senin de şahıs olarak önün açılacak.” demiyorlar mı?
Yine, sonra…
Öylesine komik bir başka şeye de şahit oldum ki…
Anneler gününde…
İl başkanı ayrı, il başkan yardımcısı ayrı, kadın kolları başkanı ayrı, aday adaylarına anneler günü mesajı yolluyor.
Her bir mesajın altında kendi isimleri.
Yani isimleri görünsün ve akıllara kazınsın diye çok lüzumsuz ve komik mesaj atma muhabbeti.
Üstelik de adayların çoğu da erkek ve eşek kadar adamlar.
Üç kişinin ayrı ayrı bu adamlara anneler günü mesajı atması ne kadar komik.
O mesajı alan herkes o mesajları itici de buluyordur, bundan eminim.
Çünkü bu tür mesajlar bir de herkes kendisine çalışıyor imajı veriyor.
Ya, Allah aşkına, bu tür bir “çalışma” biçimi ile siz kaç oy almayı planlamıştınız hakikaten?
Yoksa % 40 bile az mı olurdu bu teşkilat ve bu mesajlarla?
Bana da sorarsanız size oy veren seçmen o kadar bağlıydı ki bu ülkeye…
Zaten hazırdı kalbinde taşıdığı o sevgiyi o mühre vurmaya.
Yoksa sizin bu çalışmanız için zırnık çıkmazdı o sandıklardan.
Hele şimdi, bunu anlamaya çalışın önce bir bakalım.
Ben yazmaya devam edeceğim sonra.
|