|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
Lider imajlarına dair serbest atışlar
16 Mayıs 2011 Pazartesi, 06:45
Ahmet Hakan/Hürriyet
|
|
TAYYİP ERDOĞAN:
- Hitabet: Sesini düşürdüğünde gayet iyi ama fazla bağırıyor. Bir de anlatırken 7 yaşındaki bir çocuğa anlatır gibi anlatıyor. Bu da ahalinin zekasını küçümsediği sonucunu doğurabilir ki hafazanallah!
- Kılık kıyafet: Klasikten şaşıp yeni denemelere yelken açarsan ya yükselirsin ya düşersin. Klasikte gayet iyi... Ama sıra yeni denemelere gelince işin rengi değişiyor. En iyisi açık kahverengi ve kareli diyeyim, gerisini söylemeyeyim.
- Beden dili: Özgüveni arttıkça beden dili de oturdu. “Kostak yürüyüş”, neredeyse onun malı haline geldi. Konuşmasına uyum sağlasın diye sadece ellerini değil bütün bir vücudunu gayet dengeli bir şekilde kullanıyor.
* * *
KEMAL KILIÇDAROĞLU:
- Hitabet: Ses tonu iyi... Meydanları dalgalandırmaya başladı. Tek kusuru şu: Bir manifesto ortaya koyacakmış gibi yapıp o manifestoyu ortaya koyamamak... Bunu da başarırsa “oldu” bilin.
- Kılık kıyafet: Okuldan çıkınca boynundaki kravatı çıkarıp cebine koyup özgürlüğe doğru yelken açan lise talebesi gibi giyiniyor... Allah’tan havalar ısındı da yakalı kazaklardan vazgeçti.
- Beden dili: Yakından gözlemledim, en az 8 farklı selam verme biçimi var. Şu kadarını söyleyeyim: Türbanlılar için özel bir selam bile geliştirmiş. Konuşurken bazen ellerini ne yapacağını bilemiyor ama hiç sorun değil, çünkü bu onu sempatik kılıyor.
* * *
DEVLET BAHÇELİ:
- Hitabet: Gözlerini sabit bir noktaya dikip sıfır mimiksiz konuşmalarıyla etkili olması mümkün değildi ama Allah’tan “pesküvit” imdadına yetişti. Böylece hiç beklemediği anda, hiç beklemediği yerden bir “sempati” halesi oluşturdu.
- Kılık kıyafet: Tekdüze ama tertipli... İddiasız ama uyumlu... Renksiz ama ağır başlı... Hani eskiden “varsın yamalı olsun ama temiz olsun” yaklaşımı vardı ya... Kıyafetleri bende hep o yaklaşımı çağrıştırıyor.
- Beden dili: Beden dili üzerine hüküm verebilmek için her şeyden önce bir beden diline sahip olması gerekir ama kendisinin ne yazık ki bu türden bir dili yok. Tabii eğer konuşurken hiç kıpırdamadan mimiksiz bir şekilde durup bazen sadece ellerinden birini havaya kaldırması, bedenin dili sayılmayacaksa...
Tuncay ile Balbay
MUSTAFA Balbay için günler çok hızlı geçmeye başlamıştır sanırım.
12 Haziran’da seçilecek, ardından tutukluluğunun son bulması neredeyse garanti gibi...
Tatlı bir heyecan içinde olduğu hissediliyor Balbay’ın...
Kişiye özel mektuplar eşliğinde kitaplarını gazetecilere gönderiyor, İzmir haritasına bakıp özgür kalacağı günlerin hayalini kuruyor, seçmenlerine ulaşmanın türlü yollarını deniyor falan...
Tecridin yükü onun açısından biraz olsun hafifledi diyebiliriz.
* * *
Peki ya Tuncay Özkan?
İstanbul Birinci Bölge’den bağımsız aday oldu ama kazanma umudu pek yok.
Tuncay’ın içinde bulunduğu tecrit koşulları ise felaketmiş:
Daracık bir odada kalıyormuş.
Uyandığında bir kolu duvara, öbür kolu tuvalete değiyormuş.
Bir tür “ayağımı uzatırım parmaklık / elimi uzatırım soğuk duvar” durumu...
Günde sadece üç kez, küçük bir parmaklıktan yemek uzatan gardiyanın kolunu görüyormuş.
Bunun dışında silme insansız...
Tecridin yol açtığı stres yüzünden vücudunda yaralar çıkmış.
* * *
Adalet duygumu inciten, zedeleyen bir durumdur bu...
İsterse günde 40 kere “Ergenekoncu” desinler.
2011 yılında uygulanan bu insanlık dışı tecride karşı mücadele etmek boynumun borcu olsun.
O ‘danışman’, ödünsüz bir İslamcının oğlu imiş
BİLENLER bilir:
Atasoy Müftüoğlu, radikal İslami görüşleriyle tanınan bir yazardır.
Muhafazakârlığı eleştirir, tevhit ilkesine önem verir, evrensel İslami hareketlerin savunuculuğunu yapar.
Ama bunun yanında...
Atasoy Müftüoğlu denilince akla... “Vakar” sözcüğü gelir, “ödünsüzlük” gelir, “yüksek ahlak” gelir, “tevazu” gelir, “kendini göstermekten kaçınmak” gelir.
* * *
Bilmiyordum, yeni öğrendim:
Meğer Twitter’da sağa sola hakaretler yağdıran Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Yusuf Müftüoğlu, Atasoy Müftüoğlu’nun mahdumuymuş.
Şu iki şeye pek memnun oldum:
BİR: Düzenle-rejimle başı hiç de hoş olmayan bir yazarın oğlunun düzenin en tepe noktasına “danışman” olmasına...
İKİ: “Baba” ile “oğul” arasında meydana gelen ideolojik farkın kimseler tarafından yadırganmamasına...
Eğer “Baba” ile “Oğul” arasında ortaya çıkan o muazzam “edep farkı” söz konusu olmasa idi, hayıflanacak hiçbir şey kalmayacaktı.
Kabahatin birazı da sizindir Devlet Bey
EĞER kendilerine “Farklı Ülkücü” adını veren o karanlık odak sizi alenen ve resmen tehdit edebiliyorsa...
Eğer kendilerine “Farklı Ülkücü” adını veren o karanlık odak sizi “Şu tarihe kadar çekil yoksa yeni kasetleri servise koyarız” diye şantaja maruz bırakıyorsa...
Kabahatin birazı da sizindir Devlet Bey...
- Siz partideki demokratik kanalları tamamen kapatırsanız...
- Siz beğenmeyen gitsin tavrını geçer akçe haline getirirseniz...
- Siz parti dışındaki ülkücülerin sayısının, parti içindeki ülkücülerin sayısından bile fazla hale gelmesini mesele etmezseniz.
- Siz partiyi bir “birleştirme platformu” yapmak yerine itiraz edenin gönderildiği bir yapı haline getirirseniz.
- Siz kimin nereye getirildiğine dair sağlam bir kriter ortaya koymazsanız.
- Siz şeffaflığı, saydamlığı öldürüp dedikodulara geçit verirseniz...
Bir birikim yaratırsınız: Patlamaya hazır bir bombanın birikimini...
Bir sıkışmışlık yaratırsınız: Patlaması kaçınılmaz bir sıkışmışlık.
* * *
Tamam...
Kim oldukları meçhul, kime hizmet ettikleri bilinmeyen, kendilerine “en hakiki ülkücüler” havası veren kişiler, kalleşçe yöntemlerle hareket eden karanlık bir odağın elemanlarıdırlar.
Kınıyoruz, lanetliyoruz.
Ama fakat lakin...
Koskoca bir partinin lideri olarak sizden de “Ben nasıl oldu da karanlık bir odağın şantajlarına ve tehditlerine bu denli açık hale gelebildim?” sorusunu sormanızı bekliyoruz.
Saptamalar yaptım
- Mesut Yar, kilolu iken daha şeker görünüyordu.
- Bir şehirde 34 yıl boyunca bir tane bile miting yapmamış bir partinin, yapılacak seçimde iktidara oynaması gerçek olabilecek bir hayal değildir.
- Azerbaycan bayrağının stat kapısından içeri alınmamasının utancını, Eurovision’da birinci olan Azerbaycan ekibinin sahneye çıkarken Türk bayrağı taşımasıyla yaşamak varmış kaderde.
- Ebru Gündeş’in bebeğini yurtdışında doğurmama kararını kahramanlık olarak yansıtmak beni ürkütüyor.
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|