Deniz Baykal'ın "kaseti" çıktığında, sözkonusu olanın bir siyasetçi olması dolayısıyla olayın kamusal bir nitelik kazandığını, bu noktada meseleye "özel hayatın gizliliği" açısından bakılmasının tali planda kalması gerektiğini düşünmüş ve düşüncemi ifade de etmiştim.
O sıralar medyada, "Bu kaseti kim ya da kimler çekti ve yayınladıysa derhal bulunsun" söylemleriyle atbaşı giden, olayı AK Parti'yle ilişkilendirme denemeleri o raddeye varmıştı ki, mesele neredeyse, Baykal'ın hiç suçunun olmadığına kanaat getirme noktasına evrileyazmıştı.
Doğrusu bendeniz de, bir müslümanın düşmana ait bile olsa bir sırrın, bir günahın, bir ayıbın peşine düşmesi ve onu faş ve deşifre etmesini doğru bulanlardan değildim, ancak bu durum böyle diye Baykal'a ak kaşık muamelesi de çekecek değildik.
Hem çok pardon ama, vaktiyle "sokaktaki vatandaş" diyebileceğimiz, topluma hesap verme merciinde filan bulunmayan Müslüm Gündüz'ün evine kameralarla dalıp don gömlek görüntülerini anahaber bültenlerinde döndüre döndüre yayınlayanlar, bu yolla darbe yapılmasına zemin hazırlayanlar, sözkonusu Baykal gibi tanınan bir siyasetçi olunca mı özel hayatı hatırlamıştı? Bence, bik bik yapabilme hakkı elde edebilmek için bile, biraz daha tutarlı olmaları gerekirdi.
Sonuçta, Baykal CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti, kurmayları kademeli olarak tasfiye edildi ve sözkonusu kaset skandalının kime yaradığı da ortaya çıktı.
Bendeniz, ilkesel olarak hala aynı düşünüyorum, hem insanların günahlarının peşine düşüp bunları deşifre etmeyi doğru bulmuyor, hem de toplumun taleplerine cevap vermek, dertlerine derman olmak maksadıyla yola çıktığını iddia eden, toplumun değer yargılarını bol bol ve tepe tepe kullanarak o toplumdan oy isteyen insanların, verdikleri görüntüyle taban tabana zıt bir ahlak anlayışına sahip olmalarını ciddi bir tutarsızlık ve samimiyetsizlik olarak görme eğilimindeyim. Toplumun da böyle gördüğüne inanıyorum.
MHP'deki kaset skandallarına gelince... Elbette böyle çirkin olaylara karışan isimlerin, hem toplumun yerleşik ahlaki yargılarından, genelgeçer davranış kalıplarından beslenen MHP gibi bir partiye mensup olup, hem de oylarına talip oldukları muhafazakar kitlelerin "kaldıramayacağı" böylesi edimler içine girmeleri dolayısıyla istifa ettirilmeleri doğru bir karar.
Amma velakin geldiğimiz noktada, birbiri peşisıra patlayan bu kasetler, günahın, ahlaksızlığın bir şantaj unsuru olarak kullanılması anlamına geldiği kadar, aynı ahlaksızlığın yaygınlaştırılması, normalleştirilmesi işlevini de görüyor. İlk kasetin, yani Baykal'ın kasetinin oluşturduğu toplumsal infialle, sonuncusuna dair ortak tepkisizlik arasındaki derin uçurumu gören herkes ne demek istediğimi anlar.
Ve en tehlikeli olanı da, bu tür olaylara karşı geliştirilecek alışkanlık olur.
İşin çok önemli bir ayağı da şu; evet kasetler marifetiyle MHP'nin baraj altında kalması sözkonusu olabilir ve bu da en çok AK Parti'nin işine yarayabilir; yeni Anayasa'yı tek başına Meclis'ten geçirtecek bir vekil çoğunluğuna erişmesine olanak sağlayabilir, amenna.
Ama kaset skandallarının kimin işine yarayacağı sorusundan yola çıkarak, "suçlu tespiti" yapılabiliyorduysa, neden Baykal'ın kasetinden dolayı CHP'nin yeni yönetimi Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin, Süheyl Batum gibi isimler suçlanmadı peki?
Elbette kasetlerin yol açacağı sonuçlar birilerinin işine yarayacaktır, ama bundan dolayı hükümeti ve "Okyanus aşırı" demek suretiyle Gülen Hocaefendi'yi ve cemaati suçlamayı makul kılacak, elde sui zandan başka ne var?
Bana kalırsa bu kasetler, hem MHP'yi baraj altında bırakmak, hem seçimden sonra MHP'nin üst yönetiminin yeniden dizaynını sağlamak, hem de MHP'nin rakiplerini, en çok da iktidarda olan partiyi töhmet altında bırakmak ve bu töhmet dolayısıyla kamuoyunun kafasında bir takım soru işaretleri bırakarak oylarını düşürmek amacını, yani bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyor.
Çünkü Baykal kasetinin amacı CHP'nin yeniden dizaynıydı ve MHP kasetlerinin amacı da belli ki MHP'yi hem baraj altında bırakarak yönetimi sarsmak, hem de (tüm kasetler MHP'nin üst düzey yöneticilerine ait) bu sarsıntı nedeniyle seçimlerden sonra Bahçeli yönetimini tümden değiştirmeyi hedefliyor. Bunu isteyenler de AK Partili olmak bir yana, AK Parti'nin alternatifsizliğinden rahatsız olanlar olabilir ancak.
Sonuç; devletin, devlete hükümet eden AK Parti'nin bu skandalları çözüme kavuşturması gerekiyor. Bu kasetlerin kim ya da kimler tarafından çekilip servis edilmediğini bulmadan çünkü, üzerine dikilmiş olan sorgu dolu gözlerden asla kurtulamayacak...
|