Klavyede dokunduğumuz her tuşun -istenirse- takip edilebildiği bir çağdayız. Cumhurbaşkanı, internet sitelerinde, rahatsızlık veren okur yorumlarından şikayetçi olabiliyor.
Takma isim bile onları kurtarmıyor üstelik. Yorumcular yakalanıp 'adalete' teslim edilebiliyor.
Polis, yeryüzünün en aşağılık suçu 'çocuk pornosu'na, internet yoluyla tevessül edenleri, 'enseleyip' mahkemeye gönderebiliyor. (Bu yönde haberler okuduğumuzda hayranlık ve takdir duyguları yaşıyoruz. )
An geliyor; darbe suçuna kalkıştığı iddia edilenlerin bilgisayar kayıtları; el bombası ve mühimmat kadar güçlü delillere dönüşebiliyor. (Ergenekon ve Balyoz davaları, ceza ve bilişim hukuku ilişkisi açısından doktora tezine adaydır)
Peki bütün bunlar nasıl olabiliyor?
Kullanılan bilgisayarın IP numarası sayesinde... Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bilişim teknolojisi alanında yaptığı yatırımlarla birlikte; internete bağlı her bilgisayarın, konumunu ve kullanıcısını tespite yarayan IP numarası, bugün artık, suç ve suçluların ortaya çıkarılmasında, T.C kimlik numarasıyla boy ölçüşür hale geldi.
Böyle bir tablo içinde, hukuk devleti adına beklentilerimizi daha yüksek sesle dile getirmemiz gerekiyor.
MHP'yi sarsan görüntüler, iki hafta içinde dört istifayla sonuçlandı. Tam sekiz aydır, yani referandumdan bu yana 'baraj altında kalıp kalmayacağı' tartışılan muhalefet partisi, bir ay sonra yapılacak seçimlere dört eksik adayla katılacak. Üstelik bu istifalar, ödenen bedelin, sadece görünen kısmını oluşturuyor...
Zira yasadışı kaydedilip yayımlanan özel hayat görüntülerinde, 1,2,3,4 diye numaralar varmış. Bir tür 'arkası yarın' mesajıyla, iç içe birden fazla suç işleniyor: Özel hayat görüntüleri, gizlice kayda alınıyor. Suç olmasına karşın internette yayımlanıyor. Bir de üstüne, şantaj mesajı ekleniyor.
Bu kirli tablo, bir dizi acil soruyu gündemimize taşıyor:
Darbe iddiaları, çocuk pornosu suçu söz konusu olduğunda; hızlı ve etkin çalışabilen bir sistem, iş; siyaseti belden aşağı tasarlamaya yeminli odaklara gelince, neden arıza veriyor?
Neden, o görüntüleri kaydeden ve yayanlar -öteden beri- bulunmuyor ya da bulunamıyor?
Neden İçişleri, Adalet Bakanları, hukuk devleti adına bu konuyu kendilerine dert etmiyor? (Ya da ediyorlarsa bile, kimsenin haberi olmuyor? )
Başka odaklar, aynı kirli yönteme, iktidar partisi için kalkışmış olsa emniyet ve savcılık güçlerinin refleksleri, hukuki takibin seyri böyle mi olurdu?
Ve belki de en önemlisi; nasıl oluyor da röntgenciler, kendilerini bu kadar konforlu, bu kadar güvende hissedebiliyor?
Deniz Baykal'ı genel başkanlık koltuğundan eden görüntülerin üzerinden, tam bir yıl geçti. Olay hala karanlık... Eğer o olayın failleri bulunsa, biz o faillerin fotoğraflarını isimleriyle birlikte gazetelerde görebilsek, işledikleri suçtan dolayı cezalandırılmış olsalardı, muhtemeldir ki bugün, MHP görüntülerini tartışıyor olmazdık
|