Belden aşağı vuruşlar, siyaseti zehirliyor

09 Mayıs 2011 Pazartesi, 08:08

MURAT YETKİN/Radikal

Bu zehirli havadan kısa vadeli çıkar umanlar, bu kılıcın yarın kendilerini de keseceğini hesap etmeli.

Özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, kapalı buluşmaların yasadışı kaydı konusu yeni değil. Ancak 2005 yılından itibaren önce güvenlik ve yargı, sonra da siyaset alanında giderek daha çok sancıya yol açan bir etken haline geldi.
Güvenlik ve yargı alanında Ergenekon, Balyoz gibi bir ara savcılar iddianamelerini mahkemeye sunmadan dava dosyalarındaki konular ortaya dökülmeye başlamıştı.
Bu belgelerin, dava hâkim ve avukatları görmeden gazetecilerin eline geçmesini, polis ya da savcılık tarafından sızdırılma ihtimali -tabii bir de odasina girip gizlice almak- dışında bir gazeteci tarafından elde edileceğini düşünmek saflık olur.


Etik açmaz
Neticede, henüz mahkemeye yansımamış belgeler sızdırılmak suretiyle kamuoyunun hazırlanması amaçlanmış, bu psikolojik harekât hazırlayıcıları tarafından yargı sürecinin bir parçası haline getirilmiştir. Bu arada görevi halkın haber alma hakkını meslek kuralları içinde yerine getirmek olan haberciler de etik açmazlar içine itilmiş; kimileri bu nedenle kendilerini de yargı önünde bulmuşlardır.
Yasadışı kayıtların siyasi sürece müdahale eder şekilde gündeme gelmesi ise güvenlik ve yargı alanında olduğundan hem daha acımasız hem de belden aşağı vuruşlarla daha tehlikeli bir seyir izlemeye başladı.

Baykal’a komplo
CHP’nin bir önceki genel başkanı Deniz Baykal böyle bir kaset komplosuyla istifa etmek zorunda kaldı. Komplo sözü kullanılabilir, çünkü ortada bir defadan fazla kullanılmış bir gizli kamera var ve mahkeme kararı yok.
O zaman AK Parti cephesinden gelen kınama mesajlarının yerini, 12 Haziran parlamento seçimlerine giden süreçte, işin tadını çıkarma ve cömertçe kullanma eğiliminin aldığını görüyoruz; Başbakan Tayyip Erdoğan mitinglerde bu temayı sıkça işliyor. Seçim süreci ilerledikçe, ki şunun şurasında bir ay kadar bir zaman kaldı, özellikle de cinsel içerikli bu tür kayıtlar MHP yöneticileri hakkında birer birer internet ortamına sunuluyor. Belli ki birileri süreç içinde, belki de o kademelerde bu tür bir zaafı fark edip gerekli düzenlemelerle üzerine giderek kayıtları biriktirmiş ve seçim yaklaştıkça peyderpey ifşa ediyor.
Anayasa değişikliği üzerine 12 Eylül 2010 halkoylamasının ardından, AK Parti yönetiminden, MHP’nin 12 Haziran’da yüzde 10 barajının altında kalacağı yolunda iddia ve tahminler ortaya atılmamış olsa, bugün bu kadar spekülasyon da yapılmazdı.
Belki de o yüzden, Baykal kendisini hedef alan kaset ortaya çıktığında hükümeti doğrudan işin arkasında olmaktan çok, bu işe göz yummak ve ortaya çıkarmamakla suçlarken ve partisinden gelen iddialara karşın ‘Pennsylvania’yı, yani Fethullah Gülen hareketini bu işin dışında tutmaya özen gösterirken, MHP lideri Devlet Bahçeli öyle yapmadı. Dün İstanbul’da yaptığı konuşmada da görülebileceği gibi, partisine yönelik bir komplo olduğunu ve komplonun arkasında AK Parti hükümetiyle ‘okyanus ötesi’ güçlerin -ki Bahçeli bununla ABD yönetimini de ima ediyor- bulunduğunu öne sürdü.

Proje ve kaset
Bu, işin bir cephesi. İşin biz seçmenleri daha fazla ilgilendiren cephesinde, siyasi atmosferin bu tür kaset savaşları yöntemleriyle giderek nefes alınamayacak denli zehirleniyor olması var. Yıllarca Türk siyasetinde projeler konuşulmuyor şikâyeti vardı. Şimdi projeler uçuşuyor, ama yine projeler değil, şimdiye dek hiç rastlanmayan türden çirkinlikler, liderlerin birbirine ‘beline sahip değil’, ‘alçak’, ‘hırsız’ demesi konuşuluyor.
Yeni oy kullanacak 18 yaşında gençler, bu zehirli havayı soluyarak sandığa gidecekler ve siyasetin itibarının yükselmekte olduğu iddialarına işte o kadar itibar edecekler. İnsanı siyasetten soğutan, zehirleyen bu atmosferden kısa vadeli çıkarları için medet umanlar, iki yanı keskin bu kılıcın yarın bir gün kendilerini de keseceğini hesap etmeli. Eski meseldir; kılıçla yatan, kılıçla ölür.