MHP’ye yönelik kampanyanın hedefi, partiyi barajın altına itmek. Ancak milliyetçi oyların temsil edilmediği bir parlamentonun yeni anayasada uzlaşma yakalaması zor değil mi? 2011’de yeni anayasa yapılırken MHP de BDP de masada olmalı
Hayatta ölsem aklıma gelmezdi günün birinde MHP’ye acıyacağım, bel altı operasyonlarla Meclis dışına itilmesini itiraz edeceğim, hatta Devlet Bahçeli’nin haline üzüleceğim...
Ancak ortada hakkaniyete uymayan bir tablo var. Referandum sürecinden bu yana MHP’ye yönelik birkaç cepheden sürdürülen kampanya, seçime beş hafta kala temel hedefini belirlemiş gözüküyor. MHP üst düzey yöneticilerinin özel hayatlarıyla ilgili birbiri ardına servis edilen seks kasetleri, akıllıca planlanmış ve tek bir merkezden götürülen mükemmel bir koreografinin eseri.
Ve tek amacı var: MHP’yi baraj altında bırakmak.
Birileri bu uğurda aylarca MHP’lileri izlemiş, görüntülemiş, zamanlamasını planlamış. Belli ki zamanında Deniz Baykal’a bedel ödetmek isteyenler, bu kez de Devlet Bahçeli’yi hırpalamayı, 2011 sonbaharından itibaren yeni anayasa ve Kürt sorununun tartışılacağı Meclis’in dışında tutmayı kafalarına koymuş durumda.
Şu ana kadar seks kasetleri nedeniyle sadece birkaç üst düzey MHP’li yönetici tasfiye edildi; ancak Ankara kulislerinde kasetlerin arkasının geleceği, başka milletvekili ve parti yöneticilerin de hedef alındığı söylentisi yaygın. Proje, sadece MHP’yi barajın altına düşürmek değil; aynı zamanda kurultaya zorlamak ve Bahçeli’nin tasfiye edileceği farklı bir yönetimle yola devam etmesine neden olmak.
MHP masada olmalı
Bu sütunu takip edenler, MHP’nin temsil ettiği siyasi çizgiye en ufak bir sempatim olmadığını bilir. Ayrıca ezelden beri o partide de CHP’de olduğu gibi bir değişim ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bu dönemde MHP’nin Meclis dışında kalması yanlış olur. Türkiye’de siyasetin sağlıklı işleyebilmesi, temsilde adalet sağlanabilmesi için toplumda derin kökleri olan milliyetçi çizginin de meşru zeminlerde olması gerekir. Nasıl ki yıllardır BDP çizgisindeki Kürt hareketinin Meclis çatısı altında olması gerektiğini savunup, yüzde 10 barajına bu yüzden karşı çıktık, bugün de yeni anayasa yapılırken MHP’nin dışarda değil Meclis’te, o masanın etrafında olması gerekir.
Bu, işin siyasi adalet boyutu. Bir de özel hayatın gizliliği meselesi var.
Kasetteki görüntü ve eylemlerin ahlaken savunulur tarafı yok. Ancak şantaj ve kaset dehşeti altında yürütülen demokratik mücadele de meşru sayılamaz. Devlet imkanlarını kendi toplumsal mühendislik projeleriyle birleştiren kasetçiler, yeni bir Türkiye hedefi güdüyor. Bir ideal peşinde statükoyu değiştirmeyi istiyorlar. Ancak ortada, teknoloji dışında yeni olan bir durum yok. Karşı çıktıkları eski derin devlet de aynı böyle yöntemleri, böyle iddianameleri, bu komploları kullanırdı. Yıllar önce Diyarbakır’da güvenlik güçleri, o dönemin meşhur bir siyasi şahsiyetinin evlilik dışı ilişkisiyle ilgili bilgi ve ses bandını gazete bürolarına servis etmiş, sonra da bunun gazetelerde çıkmasını beklemişti. Şimdi tek fark, yöntem olarak ses bandı değil dijital kaset, gazete değil İnternetin kullanılması.
İktidarla ilgisi yok ama...
Ankara’da herkes, kaset işinin Ak Parti’yle alakası olmadığını ve hükümetten gelen bir talimatla gerçekleşmediğini biliyor. Ancak Ak Parti iktidarı, MHP’nin baraj altında kalması halinde milletvekili sayısında büyük bir artış yaşayacaktır.
Hükümet çevrelerinde ve hükümete yakın medyada MHP’ye en ufak bir acıma yok. Tam tersine “Kavgada yumruk sayılmaz” havası hakim. Başbakan Erdoğan da iki haftadır yaptığı konuşmalarda ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini, ne de MHP’nin kaset meselesini miting meydanlarında malzeme yapmaktan çekinemeyeceğini hissettirdi: “Son zamanlarda Sayın Bahçeli de çıkmış, ‘AK Parti iktidarı insanların özeline giriyor’ diyor. Niye? Çünkü kendi adamlarının da bu tür kasetleri çıkmaya başladı, ondan rahatsız olmaya başladı. ‘İnsanların özeline giriyorlar’ diyor. Yahu böyle özel olur mu Allah aşkına? Peki özeldi de bu milletvekillerini niçin istifa ettirttin? Çünkü başına geleceği biliyor da onun için.
Bu tür, bu toplumun ahlak değerlerine, bizim eskimez değerlerimize ters düşenler noktasında, herkes, işte hacı Bektaş-ı Veli’nin ifadesiyle, eline, diline, beline hakim olacaksın.”
Erdoğan’ın “eline beline dikkat” uyarısı, bundan sonra çıkacak kasetlerde de özel hayatın ihlali değil, ahlaki değerleri öne çıkaracağının göstergesi. Bu vurgu, toplum mühendislerine yeni kasetler için ilham verebilir.
MHP’nin ikilemi
MHP’ye dönersek... Dün görüştüğüm MHP’liler, oldukça afallamış durumdaydı. Çoğu yazılmak üzere açıkça konuşmak istemedi. Sert ifadelerden kaçındılar. Bir yandan karşılaştıkları şantaj furyasına, komploya isyan etmek, diğer yandan da muhafazakar bir parti olarak kasetteki gayrimeşru eylemleri savundukları izlenimi yaratmak istemiyorlardı. Partinin baraj konusunda ne kadar kırılgan bir durumda olduğunu da açıkça telaffuz etmekten çekiniyorlardı.
Genel Başkan yardımcılarından Oktay Vural, “Bize tuzak ve komplo kuranların var olduğunu biliyoruz. Zaten 12 Eylül referandumunda eski ülkücülerin kullanılması da bu siyaset mühendisliğinin bir parçası. Amaç MHP’yi marjinalleştirme ama bu duruşumuzu etkilemez” dedi.
Adil Gür: “Etkilenirler”
Peki gerçekten etkilemez mi? Partinin neredeyse bütün anketlerde yüzde 10 barajının sadece birkaç puan üzerinde olduğunu düşünürseniz, MHP’nin kasetlerden etkilenmemsi mümkün değil.
Dün görüştüğüm araştırmacı Adil Gür de bu görüşteydi. Adil Gür’e göre kasetler, bazı ülkücüler tarafından tabanla bağdaşmayan ya da ülkücü camiada benimsenmeyen isimlerden kurtulmak için “fırsat” olarak görülse de, İç Anadolu, Akdeniz ve Ege’de MHP’ye kayma ihtimali olan, patiye oy vermeyi düşünen kararsız seçmenin kafasında da soru işareti yaratacaktır. Gür, “Bu olayların MHP’ye zarar vermemesi mümkün değil. Zaten puan olarak rahat değiller, birkaç puan düşmeye tahammüllü olan bir parti değil” diyor.
Meydanlarda üslup her geçen gün daha da sertleşiyor.
Kılıçdaroğlu’nun ses kasedi olabilir mi?
İlk duyduğumda inanmadım; ancak ikinci, üçüncü kez farklı yerlerden aynı bilgiyi aldığımda, ateş olmayan yerden duman tütmez dedim. Siyasi kulislerde ne zamandır sadece MHP değil seçim öncesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bir kasedinin yayınlanacağı söylentisi var.
Yok, yok, tabii ki söz ettiğim müstehcem içerikli bir kaset değil. İddiaya göre birilerinin elinde CHP liderinin referandum öncesinde CHP’li Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci ile telefon görüşmesinin kaydı var. Hatırlarsanız Avcılar belediyesi, referandumda başörtüsünü “rahibe“ kıyafetine benzeten bir afiş skandalıyla gündeme gelmiş, belediye “Genel Merkez’in bilgisi yok” diye suçu üstlenmişti. İddiaya göre konuşmada Kılıçdaroğlu belediye başkanına konudan haberdar olmadığını ve bu durumu bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklayacağını belirttikten sonra, kendisinden bununla çelişen bir demeç vermemesini tembihliyor.
Peki böyle bir kaset yayınlanırsa ne olur? Kılıçdaroğlu daha önce telefonlarının dinlendiğini söylemiş; ancak artık skandallara skandal demeyen memlekette kimsenin kılı kıpırdamamıştı.
Ancak bu kez durum farklı. Ana muhalefet liderinin telefonlarının alenen dinlenmesi, seçmenini rahatsız edebilir. Görüştüğüm herkes, böyle bir kasedin geri tepeceğini, CHP aleyhine değil lehine bir mağduriyet yaratacağı fikrinde. Kim bilir belki de bu yüzden hâlâ ortada kaset yok.
Cumhurbaşkanı Nerede?
Meydanlarda her geçen gün saldırganlaşan üslup, vatandaşı rahatsız eder hale geldi. Siyasetin dili bozuldukça, seçime ilgi azalıyor, miting haberlerinin rating’i düşüyor. Cumhurbaşkanı Abdullh Gül, geçen yıl bir kaç kez üslup uyarısı yapmıştı. Şimdi bunu tekrarlamanın zamanı değil mi??Üslup biraz düzelmezse, seçim sonrası siyasi partiler nasıl bir araya gelip yeni anayasa yapacak?
|