Tehlikeli tırmanış

06 Mayıs 2011 Cuma, 08:16

MURAT YETKİN/radikal

BDP'nin seçimleri boykotu tartışması ateşle oynamak gibi. Bu yalnızca seçim güvenliğini değil, sonuçlarını da tartışmaya açar.
Önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim konvoyuna yönelik saldırının arkasında PKK’nın olduğuna dair bilgi dün Kastamonu Valisi tarafından verildi.
Vali Erdoğan Bektaş, PKK’lıların aslında Başbakan’ı değil, oradan geçecek olan herhangi bir polis aracını bekliyor olabileceklerini söyleyerek ilginç bir açı da getirdi.
Ama bu açıklama ne Başbakan’ın ne de kamuoyunun algısını değiştirdi.
Aslında gün boyunca PKK’nın yayın organı Fırat Haber Ajansı tarafından yapılan yayınlar, Kastamonu saldırısının örgüt tarafından yapılmadığı yolunda bir yalanlama, bir izlenim de vermemişti.
Bu saldırının öncesinde iki önemli gelişme vardı.
Birincisi, Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla İmralı Cezaevi’nden yaptığı açıklamada, hükümeti kendisiyle yaptığı gizli görüşmeler üzerinden Kürt sorununun çözümü konusunda ayak sürümekle suçlamasıydı.
İkincisi, geçen ay Suriye sınırında öldürülen 7 üst düzey militanın ardından, geçen hafta Tunceli’de güvenlik güçlerince girdikleri çatışmada öldürülen 7 militanın PKK ve aynı tabanı paylaşan BDP saflarında meydana getirdiği asabiyet idi.
Asabiyet Kastamonu saldırısıyla daha da arttı. Bir tür cephe örgütü sayılabilecek Demokratik Toplum Kongresi’nin eşbaşkanı Aysel Tuğluk dün “Sıfır noktasına yakınız” diye bir açıklama yaptı ve kendi üstlerine daha da gelinmesi halinde bunun vahim sonuçları olacağını söyledi.
Ardından DTK’dan 12 Haziran seçimlerini boykot edebilecekleri tehdidi geldi.
Bu aslında siyaset kulislerinde bir süredir konuşulan bir mevzuydu. Hatta BDP destekli bağımsız adayların, onları seçimden çekilmeye zorlayan PKK’lılar ile seçime girmeye zorlayan daha ılımlı taban arasında sıkışıp kaldığı yorumları yapılıyordu.
Böyle bir boykot, Türkiye’deki seçim güvenliğini tehlikeye atmakla kalmayacak, seçim sonuçlarını tartışmaya açarak siyasi gerilimi tırmandıracak, ateşle oynamak anlamına gelecektir.
Çünkü DTK ya da kitabın ortasından söylersek PKK’nın boykot kararı aldığı seçim ortamında, özellikle de Doğu ve Güneydoğu’da diğer parti seçmenlerinin sandığa gitmesi ve serbestçe oy kullanması, özellikle de kırsal kesimde pek kolay olmayacaktır.
Şimdiden Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’a yapacağı seçim gezisi üzerinde yorum yapılmaya başlanması bunu gösteriyor.
Başbakan Erdoğan’ın dün Osmaniye’de yaptığı konuşmada BDP’nin PKK kaynaklı şiddet eylemleriyle iç içe olduğunu söylemesi ve BDP sözcülerine bir siyasi parti olarak söz hakkı veren medya organlarını propagandaya alet olmakla suçlaması bu karşılıklı tırmanışın devam ettiğinin işareti.
Kabul etmek gerekir ki, Başbakan’ın seçim konvoyuna yapılan saldırı, halkın büyük çoğunluğunun sinirlerini germiş, tepkisine yol açmış, asabını bozmuştur ve saldırının muhatabı olarak Başbakan’ın da bu durumdan etkilenmemesi mümkün değil.
Ancak öyle anlaşılıyor ki Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümünü 12 Haziran seçimlerinin ardından yapmayı düşündüğü yeni anayasaya bırakma niyeti, PKK ve onunla aynı tabanı paylaşan örgütlerce kabul görmemiştir. Yine anlaşılıyor ki, başkanlık sistemi odaklı bir anayasa yapımı, Kürt sorunu bir tarafta bırakıldıkça, bütün diğer engeller halledilse dahi pürüzsüz olmayacaktır.
Seçime neredeyse bir ay kala yaşanan bu tehlikeli tırmanış karşısında soğukkanlı davranabilmek her zamankinden daha önemli hale gelmektedir.

Halit Çelenk’in ardından
Türkiye’nin simge haline gelmiş hukukçularından avukat Halit Çelenk dün vefat etti. Çelenk, insan hakları mücadelesinin simgelerinden biriydi.
Kamuoyu onu, 39 yıl önce bugün, 6 Mayıs 1972’de idam edilerek öldürülen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın avukatı olarak tanıdı.
Yıllarca savunulması en zor sanıkların, vakaların avukatı olarak mahkemelere çıktı; kendisi de baskılar, acılar yaşadı. Yine de hep kimsesizlerin kimsesi, savunulmaktan çekinilenlerin savunucusu olmayı sürdürdü.
Değerli büyüğümüz Halit Çelenk ile 1990’da Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucu heyeti içinde bulunmak benim için bir şerefti. Mekânı cennet olsun.