Kadın, sırtından bıçaklansa, ölümle tehdit edilse bile korunamıyor.
Polis ilgisiz, savcı önyargılı, hakim umarsız.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Türkiye’de kadına karşı şiddet raporunun başlığı:
"Kocandır, döver de sever de!"
Türkiye’de 90’lı yıllarda işkenceyle ilgili raporlar ve haberler yayınlanırken, yetkililer kayıtsızlığını korudu. Aynı kayıtsızlık, bugün kadına ve kız çocuklarına karşı şiddette de karşımıza çıkıyor. Kanunlar düzenlendi ama uyan yok. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Kavaf’ın Ayşe Paşalı cinayeti için 'münferit' demesi gibi, hakimden polise, savcıdan medyaya, kadına şiddet söz konusu olduğunda sıkı bir direnç ve umarsamazlıkla karşı karşıyayız.
İnsan Hakları Örgütü, ülkemizin aile içi şiddetten koruma sistemindeki sorunları göz önüne seren bir rapor yayınladı. Buna göre yasadaki eksiklikler ve uygulamadaki sorunlar nedeniyle birçok şiddet mağduru, mahkemece verilen koruma kararları ve kalabilecekleri sığınma evleri gibi hayat kurtaran koruma tedbirlerinden acil durumlarda faydalanamıyor.
Şiddetin belgesi var!
‘Kocandır, Döver De Sever De: Türkiye’de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim’ başlıklı raporda, kadın ve kız çocuklarının eşleri, partnerleri ve diğer aile bireylerinin elinden gördüğü vahşi ve uzun süreli şiddet olaylarıyla mağdurların korumaya erişim mücadelelerini belgeliyor.
Rapor, Van, İstanbul, Trabzon, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da yapılan görüşmeler ve incelenen dava dosyalarıyla, toplam 40 kadının öyküsüne ve avukatlar, kadın örgütleri, sosyal hizmet çalışanları, hükümet yetkilileri ve diğer uzmanlarla yapılan görüşmelere dayanarak hazırlandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısı, aynı zamanda raporun yazarı olan Gauri van Gulik “Türkiye, kadınların insan hakları konusunda örnek olacak nitelikte bir reform yaptı. Ama polis memurları, savcılar, hakimler ve sosyal hizmet görevlilerinin sistemi kağıt üzerinde değil, uygulamada örnek sistem haline getirmesi gerekiyor” diyor.
"İhmal var hakim bey!"
4320 sayılı ailenin korunması hakkındaki kanun, boşanmış ve evli olmayan kadınları tamamen dışarıda bırakıyor. Rapora göre birçok kadın, polis memurlarının kendileriyle dalga geçtiğini ve koruma kararı almalarına yardımcı olmak yerine onları eve geri gönderdiğini söylüyor.
Ayrıca savcı ve hakimlerin koruma kararı çıkarmak için yavaş davrandığını ya da yasada gerekmese de kanıt talep ettiklerini dile getiriyorlar. Rapor, Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle ilgili yeni bir bölgesel sözleşmeyi kabul etmek üzere toplanacağı bir dönemde yayınlandı. Türkiye, sözleşmeyi 11 Mayıs’ta imzalayacak. Bakalım bundan sonra harekete geçilecek mi?
NELER YAPILMALI?
* Türkiye’nin aile koruma kanununu dini nikahla evlenmiş, evli olmayan ve boşanmış kadınlara da koruma kararı alınabileceğini açıkça belirterek kanundaki eksiklikleri gidermesi gerekiyor.
* AKP milletvekili Fatma Şahin, 7 Mart’ta meclise Aile Koruma Kanununda değişiklik yapılması için bir kanun teklifi önergesi verdi. Teklif hâlâ mecliste görüşülmeyi bekliyor. Değişiklikler kabul edilirse koruma tedbirleri evli olmayan, ancak bir ilişki içinde olan kadınları da kapsayacak.
* Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’nın karakollarda ve aile mahkemelerinde, kadınları sosyal hizmetlere sevk edebilecek ve koruma talepleriyle ilgilenebilecek uzman personelin çalıştığı birimler oluşturmasına ihtiyaç var.
* İçişleri Bakanlığı, yasaya uygun davranmayan veya aile içi şiddet mağdurlarına kötü davranan polis memurları, savcılar ve hakimlerin şikayet edilebileceği bir mekanizma da oluşturmalı.
* Koruma kararı sisteminin izlenmesi ve sistemin nasıl kullanıldığına dair daha spesifik ve kamuya açık verilerin oluşturulması da gerekiyor.
* Daha fazla sığınma evinin açılması şart. Hem İçişleri, hem de Adalet Bakanlıklarının polis memurlarının eğitimini geliştirerek devam etmesi şart.
* Savcı ve hakimlerin de 4320 Sayılı Kanun'un pratik gerekleri ve her memurun süreçteki rolleri hakkında eğitime tabi tutulması, ihtiyaçlar arasında.
42
Türkiye’deki kadınların tamamının, eş ya da partnerlerinden fiziksel veya cinsel şiddet görme oranı (yüzde olarak)
SIĞINMA EVi REZALETi
* Belediyeler Kanunu’na göre 50 bin veya üstü nüfusa sahip olan her belediyenin sığınma evi kurması gerekiyor; ama hükümet bu gerekliliği karşılamada yetersiz.
* İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuştuğu kadınlar, var olan bazı sığınma evlerin koşullarının kötü ve güvenlik prosedürlerinin yetersiz olduğunu söyledi.
* Hatta bazı sığınma evindeki personel şiddet uygulayan kişilerin içeri girmesine izin verip kadınları da barışmaları için teşvik ediyor.
|