AKP Hükümeti, ABD güdümlü bu gerici darbe girişiminin sorumluluğunu birkaç kişiye yıkıp, paralel devletin her iki ayağını da aklayacak ve meseleyi kapatacaktır. Görevden el çektirilenler görevlerine iade edilecek...
361
FACEBOOK PAYLAŞIMI
24.10.2016 23:35 Karakter boyutu :
Türk siyaseti bir sorunun unutulup-kapanmasını istiyorsa, onu komisyonlara havale eder... Bunun örneği; Susurluk Raporu, Alevi Çalıştayı, Çözüm Süreci, Akil Adamlar ve benzerleridir.
Bu yüzden bağırarak gelen gerici isyan kalkışması komisyona havale edildiği an ‘kapatacaklar’ dedim! Öyle ya, yetkilerini bir dinci çeteye peşkeş çeken sorumlular kabak gibi ortadayken, “hadi bu soruna dair bir komisyon kurup, bağlantılarını çözelim” denilmesini siz nasıl anlarsınız?
Yukarda söz edilen komisyonlar, ele aldığı hiçbir sorunu çözmemiş, sorunlar katmerleşmiş, bugüne gelinmiştir. Kaldı ki, bizim siyasi geçmişimizde komisyonlar, çözüm amacıyla değil, siyasilerin top çevirdikleri, toplumun ilgisini-dikkatini çektikleri, “kuşa bakın” deyip, sorunu gündemden düşürmek-kaçırmak amacıyla kullandıkları araçlardır.
Nitekim Meclis Araştırma Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu dünkü demecinde; 'Sanki gizli bir el komisyonun çalışmasını engelliyor gibi hissediyorum” diyor. “AKP'nin darbe gerçeğiyle ilgili korkusu olduğunu ve açığa çıkmasını istemediğini” belirterek, 'O geceyi açıklayamıyorlar. MİT Müsteşarını, Genelkurmay Başkanını, Adil Öksüz'ü, enişteyi açıklayamıyorlar.' diyor.
Çok haklı elbette… Neden darbenin siyasi ayağı es geçiliyor?
Çünkü siyasi iradenin, FETÖ meselesini tüm boyutlarıyla çözüp yargılamak gibi bir niyeti yoktur. Çünkü siyasi irade sistemi değiştirmeyi kafasına koymuş, adım adım hedefe gitmektedir. Çünkü bu hedef FETÖ’yle birlikte tespit edilmiş, FETÖ’yle AKP iradesi iç içe geçmiştir.
ÇÜNKÜ ‘MENZİL' REJİM DEĞİŞİKLİĞİDİR, MEZHEP DEVLETİDİR!
Bu yüzden yargı, fiilen devlet erki olmaktan çıkarılmış, siyasetin kesin denetimine alınmıştır. Korkutulmuş, sindirilmiş, görevini yapamaz duruma getirilmiş, ordu ve tüm devlet bürokrasisi gibi iğdiş edilmiştir. Devleti FETÖ meczubuna teslim eden siyasi sorumluları sorgulayacak inancı, cesareti, Türkiye sevdası yok edilmiştir… Bypass edilmiş, komisyona havale edilmiştir.
Üstelik komisyonun başına esaslı bir Fetö sevdalısı olan Reşat Petek getirilmiştir!
Meselenin özeti budur…
NEDEN BAŞKANLIĞA İLHAN CİHANER DEĞİL DE REŞAT PETEK GETİRİLDİ
Eyyy ahali, hele bi sor;
FETÖ Araştırma Komisyonunun başkanlığına, neden FETÖ mağduru bir siyasiyi örneğin İlhan Cihaner’i değil de, FETÖ sevdalısı Reşat Petek’i getirdiler?
Hani bir mesel vardır bilirsiniz; köy ahalisi tilkiye gidip, “seni tavuk kümesine bekçi tutmak istiyoruz, ne dersin” demişler de, tilkinin gülmekten karnı yırtılmış! Sn. Petek’in komisyon başkanı seçilmesine ben güldüğüme göre, muhtemelen FETÖ de çok gülmüş ve “benden olmayan bir tek adamları dahi yoktur” demiştir.
Tahlilim şudur; AKP Hükümeti, ABD güdümlü bu gerici darbe girişiminin sorumluluğunu birkaç kişiye yıkıp, paralel devletin her iki ayağını da aklayacak ve meseleyi kapatacaktır. Görevden el çektirilenler görevlerine iade edilecek, mağduriyetler giderilecek ve Erdoğan’ın aleyhine olduğu sanılan bu kalkışma, Erdoğan’ın başkanlığına giden yolda en büyük avantajı olacaktır.
KİMSE KORKMASIN, KİMSE HEVESLENMESİN!
Hiç kimse özellikle de CHP merak etmesin, beyhude yere mesai yapmasın; eğer ben bu AKP zihniyetini tanıyorsam, bunlar darbeden yağ çıkaracaktır: dolaysıyla iktidarın FETÖ meselesine dair yağıp-gürlemesi senaryo gereğidir, sahtedir, yalandır.
Dikkatli bakın…
Neredeyse tamamı din-iman adı altında şeytanlık eğitimi alan, ayaküstü 40 yalan söyleyen, maddiyat-menfaat dışında hiçbir değeri olmayan, Kuran’la aldatan, evrenimize kötülük saçan adamlardır! Ortadoğu'da, İslam coğrafyasında, mezhep savaşlarında, inananların sömürülmesinde, açlık, kıtlık, yokluk, tehcir, göç, ihanet, emperyal ajanlık olaylarının arkasında hep bunlar vardır.
Bunların kimliği, kişiliği, fikri, inancı, ırkı, dini, mezhebi yoktur. Tek putun önünde secdeye gelir, o put ne derse “o” olur, biat ederler... Fizikleri ve kıyafetleri günümüze, zihniyetleri milat öncesine aittir!
‘Devleti Fetö meczubuna peşkeş çeken siyasi irade pür-i pak, meczubun 3. dereceden aveneleri suçlu’ diyorlar… “General-amiral, emniyet müdürü, vali, müsteşar, genel müdür, büyükelçi düzeyinde çok sayıda FETÖ’cü vardır ama bunların elinden tutup bürokrasiye getiren, ‘iyidir-bizdendir’ diyen AKP yönetiminde hiç FETÖ’cü yoktur!” diyorlar…
Bağışlayın ama buna sadece koyunlar inanır…
FETÖ sorununun öznesi AKP'dir, AKP'nin başıdır… Erdoğan’dır, Gül’dür, Arınç’tır, İ. Melih, H. Çelik, K. Topbaş, Fatma Şahin vb'dir... AKP milletvekillerinin tamamı FETÖ’cüdür, FETÖ hayranıdır. Birçoğu “Bylock' ve 'Eagle' kullanmaktadır. Kitleler darbe meselesini böyle algılamaktadır.
O halde “menzile” ulaşmak için bu algıyı bertaraf etmek gerekmektedir ve algının bertaraf edilmesi için bir mizansene ihtiyaç vardır. İşte bu 'Komisyon' o algıyı, “acaba” tereddütlerini karartmak-bertaraf etmek üzere kurulmuştur. Görevi, darbenin arka planını deşifre etmek değil, karartmaktan ibarettir...
Neden bunca şüpheciyim, neden bu zihniyete hiç güvenmiyorum?
Çünkü bu zihniyeti sahada, Madımak Oteli içinde-önünde pratikleriyle birlikte tanıdım. Çorum’u, Maraş’ı okudum. TBMM Başkanının “laikliği anayasadan çıkartacağız” dediğini işittim, ‘demokrasi istasyondur’ dediklerini duydum. IŞİD’i, El Kaideyi, ÖSO’yu, Haşdi Şabi’yi, Bedir milislerini izledim…
MEVZUYU BİRAZ DERİNLEŞTİRELİM
Bildiğiniz üzere 2004 MGK kararlarında FETÖ’nün hedefi deşifre ediliyor ve Erdoğan Hükümetine “önlem al” deniliyor. Bugün “Vallahi bilmiyordum, görmedim, ihanete uğradım” diyerek feveran eden Erdoğan ise kararı yerine getirmek üzere başbakan sıfatıyla metne imza koyuyor…
Sonrasını, uzun yıllar Başbakanlık Müsteşarlığı yapan, aynı zamanda irticayla mücadeleyi takiple sorumlu olan Ömer Dinçer’in “Türkiye'de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?” isimli kitabından aktaran değerli yazar Müyesser Yıldız’ın makalesinden okuyalım:
“Tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım ve gelen yazıyı 'dosyasına' kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılmadı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. MGK'nın 1997 yılında irticayla mücadele kararında yapılan hata burada tekrarlanmamıştı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı ve onları endişeye sevk edecek bir sonucun doğmamasına özen gösterildi.
Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakanımız, hukuki riski ise ben üstlenmiştim. Darbe söylentileriyle büyük bir baskı altında olsak da bize güvenen insanları sıkıntıya sokacak bir adım atmamıştık…”
Bu bir itiraf mıdır?
Evet…
Ömer Dinçer gibi “görevi ihmal” suçu işleyenler hakkında kamu davası açılmış mıdır?
Hayır…
“Hadi savcı kardeşlerim göreve” desek?
Murtaza Demir
Odatv.com
|