Fontu küçültFontu büyüt
Yayınlanma tarihi: 10 Ocak 2015 05:01
caralan@evrensel.net
İhsan ÇARALAN
Tüm yazıları
Birkaç günden beri Paris katliamı gündemi dolduruyor. Cinayetin vahşice olmasının yanı sıra saldırının ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü üstünden insanlığın tüm ileri değerlerini hedef alması elbette ki “Je suis Charlie” haykırışlarının günün 24 saatini doldurmasını haklı göstermeye yeter. Ancak, Paris katliamı infialinin yarattığı ortamda ajanslara düşen, IŞİD ve el Kaide gibi selefi cihatçı ideolojiyi paylaşan Boko Haram’ın Nijerya’da bir kasabayı basarak yüzlerce kişiyi katletmesi gerektiği önemde gündemdeki yerini alamadı.
Boko Haram 300 öğrenci kızı kaçırarak bunların bir bölümünü “esir pazarına” sürmesiyle tanındı! O günden beri de bu örgütün pek çok eylemi oldu ve o günden sonra Boko Haram kanlı eylemleriyle de adını duyurdu.
Evet bu eylem Boko Haram’dan beklenmeyen bir eylem değildi ama Paris katliamına “bahane uydurmaya” çalışanlara, “İslamofobi”, “provokasyon”,… laf kalabalığı arkasında cinayetlere kılıf hazırlayanları zorlayacak. Çünkü onlar, şimdi Boko Haram’ın bu eylemine de bir kılıf bulmak zorunda kalacak.
Paris’teki katliamdan sonra bir kez daha artık böyle her durumda klişe haline gelen, “Bu eylemleri yapanların Müslümanlıkla bir ilgisi olamaz” sözü en çok kurulan cümle oldu. Üstelik bu ifadeyi, sadece kendisini “İslamcı” ilan edenler değil, laisizmi benimseyen ve bu tür olaylar karşısında samimi biçimde tavır alan yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler de kullanıyor.
Elbette Müslümanlıkla bu terörist grupların bir ilgisi olmamalı, olmasa da iyi olurdu. Ama, “Gerçek İslam nedir; gerçek Müslüman nasıl davranır, hangi eylemlerin dışında olur?” sorusunun yanıtını bilen var mı? Daha doğrusu bu soruyu sokağa çıkıp sorsak, kaç kişiye sormuşsak o kadar “gerçek Müslüman tarifi” çıkmaz mı?
Zaten bugüne kadar da el Kaide’yi, IŞİD’i, Boko Haram’ı “İslam dışı” ilan eden, “İslam Uleması”nın az çok üstünde birleştiği bir fetva da duyulmadı!
O zaman tartışmayı insanlığın tüm ileri değerlerine saldıran, kendi “İslam anlayışlarını” vahşi katliamlarla yaymayı amaçlayan bu terörist gruplara karşı, “Müslümanlık bu değil!” diye mücadele edilemeyeceği de çok açıktır. Çünkü siz “Müslümanlık bu değil” diye birkaç Hadis, üç beş “hoşgörü ve güzel ahlak” örneği İslam evliyası tavrı gösterseniz, onlar on Hadis, yüz tane tarihte, “İslam uğruna savaşmış, İslam’ın kılıcı kumandanları, halifeleri, sultanları” örnek göstererek, “Gerçek Müslüman’ın kendileri, sizin ise lafta Müslüman mürted” olduğunuzu kanıtlayabilirler!
Bugünün gerçeği şudur: Günümüz İslamcılarının önemli bir kesimi; IŞİD, el Kaide, Boko Haram, Taliban… gibi adlar altında örgütlenerek bir güç oluşturmuşlar ve İslam’ın nizamının dünyaya hakim olmasını bu güçle gerçekleştirmek üzere bayrak açmış, tüm Müslümanları da bu bayrak altında toplanmaya ve Müslüman olmayanlara karşı savaşmaya çağırmaktadır.
Bugün IŞİD, el Kaide, Boko Haram,… gibi terörist “İslamcı örgütlerin” eylemlerine ve onların kendi anlayışlarının “tek gerçek İslami inanç” olarak dayatmalarına açıkça karşı çıkan laik bir tutum hattına girmeden, “Bu yapılanlar Müslümanlığa aykırı” ... gibi açıklamalar etkisiz, hatta bu örgütlere kalkan olacak bir tutum olmaktadır.
Bu yüzden de eğer gerçeğe ulaşacaksak; “Müslümanlık bu mu değil mi” tartışmasını aşarak sorunu ele almamız gerekir. Dolayısıyla bu saldırılara karşı çıkacaksak, “Müslümanlığı yayma” adına hareket eden bu güçleri sadece üslup ve eylem tarzlarıyla değil, amaçlarıyla birlikte açıkça lanetleyen bir tutum almak gerekir.
Bir adım daha ileri giderek şunu da söylemeliyiz ki, el Kaide, IŞİD, Boko Haram… gibi örgütler olduğu gibi pek çok, bu gruplarla organik ilişki içinde olmayan gerici, şeriatçı odaklar, hatta Suudi Arabistan, Katar, İran,… başta olmak üzere kimi Ortadoğu hükümetlerinin (Türkiye’nin hükümetinin de bir zamandan beri yeni Osmanlıcılık sevdasıyla bu gruplar üstünden bir tür diplomasi yürüttüğü iddiaları eksik olmuyor) bu terörist örgütlerle içli dışlı olduğunu, onları dış ve iç politikalarının bir unsuru olarak kullandıklarını, bazen de bu örgütlerin o ülkeleri kullandığını dünya alem biliyor. Öyle olunca da “Müslümanlar bunu yapmaz”ı geçip “Bunu yapan Müslümanlara karşı mücadele” önem kazanmaktadır.
|