Adli tıptan gizlenen 10 ses kaydı imha mı edildi?

18 Kasım 2014 Salı, 09:10

Göksel Bozkurt /YURT

Adli tıptan gizlenen 10 ses kaydı imha mı edildi? 18 Kasım 2014, 08:55

17 ve 25 Aralık “yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun” temeli görüntü ve ses kayıtlarına dayandırılıyordu. Savcılık, bu kayıtlarla ilgili çeşitli kurumlardan “uzman görüşü” istedi. Adli Tıp Kurumu ve TÜBİTAK, var olduğu ileri sürülen ”ses ve görüntülere” dönük çeşitli incelemeler yaptılar.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, suçlanan dört eski bakan Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’ın, oğulları, işadamları, bürokratlar ve aracılar ile yaptıkları görüşmeleri kapsayan kayıtlar tek tek incelendi. Suçlanan isimler görüntü ve seslerin “montaj” olduğunu ileri sürmüşlerdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine TÜBİTAK, dönemin Başkanı Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki ses kayıtlarının “montaj” olduğuna dair rapor verdi. CHP ise yurtdışında bazı kuruluşlardan kayıtların “gerçek” olduğuna dair raporlar aldı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu belgeleri partisinin Meclis grubunda açıkladı.
17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar görevden alındı. Yeni atanan savcılar, soruşturmaları takipsizlik aşamasına kadar taşıdılar. O süreçte hukuken tartışılan bazı eylemler de yaşandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 8 Ocak 2014’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü’ne bir yazı göndererek, “15 Aralık 2013 itibariyle mahkeme kararına istinaden yapılan telefon dinleme, iletişim tespiti ve fiziki takip işlemlerinin sonlandırılarak imha işlemlerinin Başsavcılığımızın nezaretinde yapılmasını” istedi.
Kayıtlar 'imha edildi mi, edilmedi mi' tartışmaları yürürken, buna dair şüpheleri artıran bir rapor ortaya çıktı. TBMM Soruşturma Komisyonu üyelerinin de kafasını karıştıran Adli Tıp Kurumu’nun belgesine gelmeden önce, 17- 25 Aralık soruşturmasında “ses ve görüntü kayıtları olduğu iddia edilen” isimleri genel olarak anımsayalım...
“Recep Tayyip Erdoğan- Bilal Erdoğan; Erdoğan-Yasin El Kadı; Erdoğan-Fatih Saraç; Erdoğan-Sadullah Ergin; Erdoğan-Erdoğan Demirören; Erdoğan-Latif Topbaş; Erdoğan- Erdoğan Bayraktar; Erdoğan-Mehmet Ali Aydınlar; Sümeyye Erdoğan-İşadamı Latif Topbaş; Muammer Güler- Rıza Sarraf; işadamı Cemal Kalyoncu, Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Zafer Çağlayan’ın Oğlu Kaan Çağlayan ve Sarraf’ın Kuryesi Muhammed Sadık; Çağlayan’ın Özel Kalemi Onur Kaya ile Rıza Sarraf; Egemen Bağış- Rıza Sarraf; Erdoğan Bayraktar-Mehmet Cengiz; Erdoğan Bayraktar-İsmet Yıldırım; Nurettin Canikli-Hasan Doğan, Mehmet Cengiz-Celal Koloğlu...”
Komisyona da gönderildiğini öğrendiğim yeni ortaya çıkan Adli Tıp Raporu önemli tespitler içeriyor. Edindiğim bilgiye göre; 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına konu olan ve Emniyet’in yazılı metne (tape) dönüştürdüğü ses kayıtları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istemi üzerine Adli Tıp Kurumu tarafından “ses ve metin uygunluğu analizine” tabi tutuldu.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi’nin “29 Nisan 2014 tarih, 98289031 sayılı” raporu; Ses ve Görüntü İnceleme Şube Müdürü Uzman Dr. Timur Kaan Gündüz, Fizik Mühendisleri Nurettin Ömür, Oğuz Kasım Kara, Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Dr. Bülent Üner ile Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Yalçın Büyük imzasını taşıyor.
Rapora göre; Adli Tıp, 20 adet DVD, 2 adet harici hard disk, 12 klasörden oluşan tek tek ID numarası verilen 2 bin 483 ses kaydı ve metne dökülen tapeyi herhangi bir ekleme çıkarma var mı diye analiz etti. Bunlarla ilgili bazı sayfa karışıklıkları ve yazım hataları dışında “ses kaydı ve tapeler uyuyor” raporu verdi. Çeşitli yabancı dillerdeki 100 tapeyle ilgili “işlem yapılamadığı” vurgulanan raporda şöyle denildi:
“İnceleme konusu tüm ses kayıtları ile ses kayıtlarına ait tapelerde yapılan karşılaştırma sonucunda, basit imla ve yazım hataları dışında, konuşmanın anlam bütünlüğünü bozacak herhangi bir bulgunun tespit edilemediği. Tespit edilen yazım hatalarının sıklıkla, konuşmaların üst üste binmesi, seslendirilen kelimenin Türkçe dışı kelime olması durumlarında meydana geldiği, bir bütün olarak cümle eklemesi veya cümle çıkartılması sonucu anlam bütünlüğünü bozacak bir değişikliğin tespit edilemediği, incelemesi biten 20 adet DVD, iki adet harici hard disk ve tapeleri içeren 12 klasörün ilgili uzmanlar huzurunda 3 adet bez torbaya konularak mühürlendiğini ve geri gönderildiğini bildirir, müşterek açma kapama tutanağını içeren kanaat raporudur.”
Adli Tıp raporunun önemli bir tespiti ise “ID numaraları ve metin çözümleri” mevcut olan 10 tapeye ait “orijinal ses kayıtlarının” bulunamamasıydı. Fizik İhtisas Dairesi, tapelerin ID numaralarını vererek, bu eksikliği rapora şöyle yansıttı:
“...21917665303- 1811870467- 1830979305- 1830979305- 1830985149- 1830994485- 183101233- 1831058204- 1831731481- 1875507124 ID numaralı tapelere ait ses kayıtlarının
gönderilen medyalar içinde
bulunamadığı...”
Adli Tıp’ın “10 orijinal ses kaydının bulunamadığını” tespit ettiği rapor üzerine TBMM Soruşturma Komisyonu’nun muhalefet üyeleri bazı kuşkuları gidermek ve sorulara yanıt bulmak için harekete geçti. “Orijinal ses kayıtlarının yok edildiği” izlenimi yaratan raporun ardından yanıt aranan bazı sorular şöyle:
-8 Ocak’ta yeni savcıların İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği ve 15 Aralık 2013 itibariyle, yani 17 Aralık’ta iki gün öncesine kadar “imhasını” istediği ses ve görüntüler arasında Adli Tıp’ın “yokluğunu” ID numarası vererek tespit ettiği kayıtlar var mı?
-Bu ID numaraları hangi ses-görüntü kayıtlarına ait? Sırra kadem basan kayıtlarda kim kiminle konuşuyor, görülüyor? 10 kayıt arasında Erdoğan ve iddianamede ses kaydına dayalı suçlanan dört bakana ait kayıtlar mevcut mu?
-Ses kayıtları imha edildi ise resmi tutanağa bağlandı mı? Edilmedi ise Adli Tıptan neden gizlendi?
- Orijinal (ses ya da görüntü) kaydı bulunmayan tapenin hukuken delil
sayılamayacağı bilinerek mi 10 kayıt
yok edildi?
-Takipsizlik kararı verilmesinde
kayıp 10 kaydın etkisi oldu mu?
TBMM Soruşturma Komisyonu’nun muhalefet milletvekilleri kayıp 10 kaydın akıbetinin ortaya çıkarılması ve soru işaretlerinin giderilmesi için soruşturmayı yürüten Emniyet mensupları ve savcılar ile sonradan bu görevi üstlenen polis müdürleri ve savcıların ayrı ayrı
dinlenilmesini istiyor.
CHP’li üyeler de “mahkeme kararı ile dinlenen isimlerin ses kayıtlarının ortadan kaldırılmasının suç olduğunu” belirterek, bu konuda komisyonda girişimde bulunmaya hazırlanıyorlar.