Türkiye Cumhuriyeti IŞİD'i devlet olarak tanıdı

24 Eylül 2014 Çarşamba, 08:22

Cüneyt Ülsever/YURT

Hepimizin sevinçlere boğan “49 Rehinenin serbest bırakılması” olayı bazı muammaları içinde taşıyor.

Sorulan soru geri alınamazmış!

“Soru sorma!” emrini Cumhurbaşkanı da verse soru sormadan edemiyoruz. İnsan mizacı böyledir. Önemle münafık mizaçlar soru sormadan duramazlar!

Münafıkların sorduğu sorular şöyle:

1)Musul’u göz göre göre IŞİD işgal ettiğinde, THY bile ofisini önceden boşaltmış iken, Başkonsolosluğumuzun boşaltılmaması emrini hangi avanak(lar) verdi?

2) IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu bastığı sırada güvenlik sağlayan ve tek kurşun atmadan rehin alınan 31 Özel Harekât polisine ‘çatışmaya girmeyin’ talimatı veren ve silahları bırakıp sivillerin yanına geçmelerini sağlayan ebleh(ler) kim(ler)?

3)IŞİD rehineleri serbest bırakma karşılığı ne aldı?

4) Önceleri Koalisyona katılmamaya rehineleri gerekçe gösteren Türkiye bu koz elinden çıkınca ABD’nin başı çektiği Koalisyon’a ne diyecek?

***

İlk iki sorunun cevabı olarak ben de sizler gibi aynı kişi(ler)den şüphe ediyorum.

Ancak, üçüncü ve dördüncü sorulara doğrudan cevap vermek istiyorum.

Bugün üçüncü soruya cevap arayacağım.

***

Önce malumu bir kez daha ilan edelim.

Rehine=Bir anlaşma, sözleşme veya isteğin yerine getirilmesini sağlamak için güvence olarak ele geçirilen kimse, tutak. (TDK)

Açıkça belli ki 49 rehine bir operasyon ile ele geçirilmedi!

RTE ilk ağızda sarf ettiği “operasyon” sözünü ne kadar tevil etmeye (lafı çevirmeye) kalkarsa kalksın:

Operasyon= güvenlik güçlerince suçluların yakalanması için düzenlenen dizi eylem. (Yine TDK’nın yalancısıyım.)

Ortada bir operasyon olmadığına göre müzakereler sonucunda bir sözleşme, bir istek yerine getirilmiş ki rehineler salınmış!

Bence “IŞİD ne elde etti?” sorusunun cevabı burada:

Müzakereler sonucunda somut olarak ne elde edilmiş olursa olsun (örneğin tutuklu IŞİD üyeleri ile yapılan takas) IŞİD, yeni adı ile İD bir devletle (TC) müzakere yapınca, hele hele müzakereyi anlaşma ile sonuçlandırınca, dolaylı da olsa, bir devlet tarafından tanınma statüsüne kavuşmuştur.

***

Tamam, müzakereleri MİT yürütmüştür. Artık bu yetkisi vardır. Zira:

2937 MİT yasasındaki yeni bir maddeye göre:

“(Madde-3) Milli İstihbarat Teşkilatı görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yetkileri kullanır: Milli Güvenliğin ve ülke menfaatinin gerektirdiği hallerde yerli ve yabancı her türlü kurum ve kuruluş ile tüm örgüt (terör örgütleri dahil-CÜ) veya oluşumlar ile kişilerle doğrudan ilişki kurabilir, uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir”..

Ancak, ulus ötesi anlaşmaları MİT değil, TC Devleti yapar. Müzakereleri sonuçlandırma (anlaşma yapma) yetkisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına Hükümet’tedir. Hükümet ise ancak başka bir devlet veya resmen kabul görmüş bir kuruluş (BM, AB, AİHM v.b.) ile anlaşma yapabilir.

TC İD ile yaptığı müzakereleri anlaşma ile sonuçlandırdığı anda, istese de istemese de, İD’e “devlet” statüsü kazandırmıştır!

RTE’nin New York’a gitmeden evvel sarf etiği şu sözler İD’in elde ettiği en büyük zaferdir:

“…Ama siyasi noktada diplomatik bir pazarlıktan bahsediyorlarsa tabi ki siyasi, diplomatik bir pazarlık kesinlikle söz konusu(dur). Zaten bir diplomasi zaferidir bu. Bu siyasi bir pazarlığın neticesidir.”

RTE’nin ağzından alarak nakledelim:

“TC İD ile siyasi ve diplomatik bir pazarlık yapmıştır!”

RTE’nin dediği gibi TC’nin “diplomasi zaferi” söz konusu ise bu anlaşma çerçevesinde İD’in de “diplomatik zaferi” söz konusudur!

IŞİD ne aldı diye gizli kapaklı bir şey aramayın. Aldığı açıkça ortadadır.

İD TC ile “resmen anlaşarak”, çok arzu ettiği “devlet statüsü”nü kazanmıştır.

***

Dördüncü soru: Önceleri Koalisyona katılmamaya rehineleri gerekçe gösteren Türkiye bu koz elinden çıkınca ABD’nin başı çektiği Koalisyon’a ne diyecek?

Bu sorunun cevabını Perşembe günü arayacağım.