Başbakan Erdoğan’ın katıldığı ilk resepsiyonda soruları cevapsız bırakan Gül, önce yeni Başbakan’ın Ahmet Davutoğlu olacağını açıkladı. Daha sonra “Bizim cenahtan yapılan epey de bir saygısızlıkları gördüm doğrusu” diyerek Ak Parti içine mesaj yolladı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresinin bitimi nedeniyle Çankaya Köşkü’nde verdiği ve bu kez sivil toplum, iş, spor, sanat ve medya dünyasını davet ettiği ikinci resepsiyondaki açıklamalarıyla gündeme damgasını vurdu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı ilk resepsiyonda soruları yanıtsız bırakan Gül, bu kez önce yeni Başbakan’ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olacağını açıkladı sonra da “Bizim cenahtan yapılan epey de bir saygısızlıkları gördüm doğrusu” diyerek Ak Parti içine mesaj verdi. Gül’ün en çarpıcı mesajlarından biri de Ak Parti’ye dönüşü konusunda son Osmanlı şehzadesi Ertuğrul’un başvuru gerektirdiği için yıllarca Türkiye vatandaşlığına geçmediği örneğini vermesi oldu.
Gül, bu ifadesiyle herkesten daha çok Ak Partili olduğu mesajını da vermiş oldu. Gecenin sürprizlerinden biri de sitemkar ifadelerle sohbete katılan Hayrünnisa Gül’ün sözleriydi. Hayrünnisa Gül, “Neler yazıldığını gördük, neler söylendiğini duyduk. Ben her şeyi biliyorum. Abdullah Bey kibarlığından söyleyemiyor. Kendisine çok yanlışlar, çok saygısızlıklar yapıldı” dedi.
Gül, resepsiyonda konuklarıyla ilgilendikten sonra yanına geldiği gazetecilerden soruları toplu olarak aldı. Gazeteciler, özetle, şu soruları yöneltti:
Ak Parti kongresinin devir teslim töreninden bir gün önce yapılacak olması sizi kırdı mı? Artık torun mu seveceksiniz?
7 yıl önce, seçildiğiniz Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında ilan edildi. Şimdi hala ilan edilmedi. Başbakan’ın yeni imzaladığı kararnamede imzanız var. Vekaleten başbakan atamayı, görevlendirme yapmayı düşünmüyor musunuz?
Ak Parti’nin kapıları size tamamen kapandı mı?
Gül, bu sorulara, şu yanıtları verdi:
Kral değilim, gideceğim
“Demokrasilerin iyi yanlarından birisi dönemlerin olmasıdır. Görevinizi yapar gidersiniz. Hayrünnisa Hanım, uğraştı, buraları yeniden yaptı. Derdim ki bazen; ‘çok kendini veriyorsun. Ben kral değilim. Bir gün gideceğim, sonra üzülme’ falan derdim. O da bana derdi ki ‘işte giderken güzel bırakalım’. Dolayısıyla dönemimiz geldi. Büyük bir şeref ve onurla buradan ayrılıyoruz. Gönül rahatlığıyla.
Benim Cumhurbaşkanı seçildiğim günleri hatırlarsanız, siyasi bir kimlikle Cumhurbaşkanlığı’na geldim. Bir bağımsız kişi olarak ya da bürokrat olarak gelmedim. Siyasi mücadelesi ve kimliği olan bir kişi olarak geldim. Cumhurbaşkanı olmamam için nelerin yaşandığını hatırlarsınız. Cumhurbaşkanı olursam irticanın hortlayacağını diyenlerden tutun, her şey oldu. Ondan sonra da 2007 seçimleri halkın Cumhurbaşkanlığı’na ilk müdahalesidir. Cumhurbaşkanı olunca anayasa gereği, siyasi kimliğimi bir kenara koyup tarafsızlığımı muhafaza ettim. Şimdi sürem bitince tabii ki benim gibi dünyanın başka yerlerinde de siyasi bir kimlikle, politik kimliğiyle mücadeleyle cumhurbaşkanı olanlar, tekrar siyasi kimliklerine, politik konumlarına dönerler. Benim siyasi kimliğim, politik konumum tabi ki Ak Parti’yle beraber. Ak Parti’nin kurucusuyum. İlk tohumunu atanım, yenilikçi hareket ile birlikte. Partinin ilk programını hazırlayanlardan biriyim arkadaşlarımızla. Türkiye’yi dönüştüren hareketin içerisinde bulunan bir kişiyim. Şimdi sürem bittikten sonra partime ve politik kimliğime dönmemden daha doğal bir şey olamaz. Bunu söyledim. Tecrübelerimi birikimlerimi devletime, milletime aktarmak için bundan sonra da bu şekilde hareket edeceğim.
Başbakanı açıkladı
Partinin kongresi dediğiniz gibi ben Cumhurbaşkanlığını devretmeden bir gün önce olacak. Görüldüğü kadarıyla devralacak arkadaşımız Dışişleri Bakanı Ahmet Bey. Ahmet Bey’i, siyasete de devlet hayatına da kazandıran benim. Başbakan olduğumda büyükelçi yaptım hatırlarsanız. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı’nda yanımda oldu, beraber olduk. Bizden sonraki jenerasyonun, bizim dava akımı içerisindeki değerli isimlerinden birisi. Tabii ki, inanıyorum ki çok başarılı olur. Kendisinin başarılı olması Türkiye’nin başarısı olacaktır. Tabii ki hepimiz de birikimlerimizle destek oluruz.
Saygısızlıkları gördüm
Bu ara tabii çeşitli yazılanlar çizilenler konusunda bir taraftan işte Cumhurbaşkanı olma sürecinde, ‘aman Cumhurbaşkanı olmasın’ diyenlerin bana parti kurdurması, yeni başka cephelere çekmesi, onu gördüm. Bir taraftan bizim cenahtan yapılan epey de bir saygısızlıkları gördüm doğrusu. Bu son süre içerisinde. Bunların hepsini takip ettim. Gerek çevremdeki arkadaşlar, herkes nihayetinde görevini yapıyor tarafsız bir cumhurbaşkanlığı mevkinde. Ama bunlar da doğrusu olağan şeyler. Bundan sonra dediğim gibi birikimlerimizi, tecrübemi, davama, kendi kurduğum partinin başarılı olması için şüphesiz ki desteklerimi aktarmaya çalışacağım.
(Sizi istemezlerse mücadele eder misiniz? sorusuna) Soruların hepsini toplu olarak sordurdum size. Söylediklerimin içinde bu da var.
İstanbul’a yerleşeceğiz
İstanbul’a yerleşeceğim. Orada olacağız. Ankara’da şimdilik bulunmayı düşünmüyorum. Dediğim gibi Türkiye’nin başarısı hepimizin. Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişi nasıl davranmışsa bundan sonra ben de muhakkak ki öyle davranacağım.
Beni bilenler bilir. Beni bilmeyen, yani bizim cenaha yeni giren veyahut da geçmişi çok bilmeyenler bu konuları pek yani günlük konuşurlar. İşte onlara da söyleyeceğimi, demin söylediğim kadar söylemiş olayım. Yani saygısızlıklarını bir hatırlatmış olayım, geçeyim.
Üzerime düşeni yaparım
(Erdoğan’ın seçilince başbakanlığının düştüğü iddiası için) Tartışmaları takip ediyorum. Görüyorum bunları ama siz de takdir edersiniz ki TBMM üyeliğinin düşüp düşmediğini karar verip vermediğini tespit etmek Cumhurbaşkanlığı makamına ait değil. Geçmiş teamüller var. Bütün onlara da baktırdım. Bize yazılar yazılıyor. Cumhurbaşkanı da onun üzerine hareket ediyor. Ama vekilliğin düşüp düşmediğini Cumhurbaşkanlığı makamı olarak biz tayin etmiyoruz. Onun için bir kaosa, herhangi bir şeye herhalde fırsat verecek durumda değilim ama daha önceki teamüllerde olduğu gibi süreçler işlerse tabi ki ben de o zaman üzerime düşeni yaparım.
“Bizim cenah” vurgusu
(Siyaseti bu koşullarda yapmayı düşünmüyorum demiştiniz bir süre önce, şimdi ne değişti?) Ona cevap verdim. Günlük siyasetin içinde şu anda olmadığımı, bir Cumhurbaşkanı olarak siyasi kimliğime dönmem ve bu partinin kurucu felsefelerini, kendi değerlerimizi daima partide güçlü olmasını daima konuşurum, tavsiye ederim partinin kurucusu olarak, paylaşırım. Bunlar da gayet açıkça söylediğim şeylerdir.
(Bizim cenah ifadesini niye iki kere vurguladınız?) İki kere söyledim, o bağlamda bir kelime daha söyledim. Onu da iki kez söyledim. Bir zamanlar kırmızı siyah manşetlerle haftalarca çıkıp, bu adamı cumhurbaşkanı yapmayalım, olursa memleket mahvolur manşetleri vardı şimdi Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi ve Müzesi Kayseri’de oluşturuyoruz. Bütün bu tarihi şeyleri, cumhurbaşkanlığı dönemi, gazete manşetleri falan onlara bakınca nelerin yaşandığını görüyoruz. İşte dediğim gibi bize çok partiler kurduruldu. Başka şeyler de oldu. Ama ben bugün görevimiz bittiği için artık bunları konuşuyorum, çok konuşmadım bunları. Mümkün olduğu kadar. Başında birazcık bunları konuşur gibi olduğumda haklı olarak siyasi partiler, ‘bir dakika cumhurbaşkanısın’ der. İki üç ay vardı o zamanda.
(Mesai arkadaşlarınıza dönük suçlamalar vardı) Herkes profesyonelce işlerini yaptı. Bazı şeyler atfettiler aslı astarı olmadığı halde.
Şehzade Ertuğrul örneği
(Parti üyeliğinizi hemen gerçekleştirecek misiniz, yoksa donmuştu yeniden canlanacak mı?) Allah rahmet eylesin, Ertuğrul’du son Osmanlı şehzadesi. Çok uzun süre ABD’de, Venezuela’da yaşadı. Pasaportu, vatandaşlığı yoktu. Ben Dışişleri Bakanı olduğumda New York’ta kendisiyle buluştum. Bana arkadaşlar vatandaşlığa geçmediğini ve hala seyahat belgesi ile dolaştığını söylediler. Kendisiyle kahve içtik. Bu nasıl olur dedim. Cihanşumul, devletimizin kurucusu bir aileye mensupsunuz dedim.
Geçmişte yanlışlar olabilir ama niye pasaportunuzu almıyorsunuz dedim. Bana dedi ki ‘almak için müracaat etmek ve Türk olduğumu söylemek gerekiyor, ben hepinizden daha çok Türküm’. Sonradan öğrendim ki kendisine şey edemiyormuş. Müracaat edeyim demiyormuş. Sonradan talimat verdim. Böyle bir formaliteden dolayı o kendisi yapmıyormuş. Ömür boyu ABD, Fransa vatandaşlığı her şey teklif edilmiş.
Hiçbirini almamış. Seyahat belgesi ile dolaşmış. Talimat verdim. Onun yerine biz doldurduk her şeyini. Vatandaş oldu. Buradan söylemek istediğim şu ki o tip formaliteler önemli değildir. Gidilir de doldurulur da edilir de. Nihayetinde ben partinin kurucusuyum. Fikirlerini döşeyen, programını döşeyen, acil eylem planını yayınlayan ve hep beraber Tayyip Bey’le birlikte diğer arkadaşlarımızla birlikte Türkiye’ye büyük hizmetler eden politik pozisyonlarımız oldu. Onun için bu yanına bakın.
(Ak Parti’nin felsefesiyle şimdiki arasında fark var mı?) Bunları konuşursak sabaha kadar bitmez.
Hayrünnisa Gül: Her şeyi biliyorum
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gazetecilere yaptığı açıklamaları yanında dinleyen Hayrünnisa Gül, hatıra fotoğrafı çekildikten sonra sohbete katıldı. Hayrünnisa Gül, sitemkâr bir üslupla, şu ifadeleri kullandı:
“Bir turnusol döneminden geçiyoruz. Neler yazıldığını gördük, neler söylendiğini duyduk. Ben her şeyi biliyorum. Abdullah Bey, ben üzülmeyeyim diye interneti kapatıyordu, basın bültenlerini önümden alıyordu. Ama ben her şeyi biliyorum. Neyin ne olduğunu biliyoruz. Abdullah Bey kibarlığından söyleyemiyor. Kendisine çok yanlışlar, çok saygısızlıklar yapıldı.”
‘Parlamenter sistemden yanayım’
(Başkanlık sistemi uygun bir sistem mi sorusuna) Benim bu konudaki fikrimi biliyorsunuz. Bu konular ilk defa tartışılırken ben parlamenter sistemden yana olduğumu söylemiştim. Tabii ki başkanlık sisteminin de demokratik bir sistem olduğunu kimse yadsıyamaz. Ama başkanlık sistemindeki gerçek anlamda denge, check balans, kuvvetler ayrılığı kurulduğu takdirde ki ABD sistemi böyle bir sistem, kongre ile yönetim arasında çok kesin ayrılıklar var. Şüphesiz ki bu da demokratik bir sistemdir. Önemli olan sistemlerin kendi içindeki tutarlılığının korunmasıdır. Başkanlık sisteminde de o sistemin kendi içindeki tutarlılığımı, dengelemeyi, kuvvetler ayrılığını muhafaza edecek şekilde olması, eğer bu parlamenter sistemse de bu sistem içerisinde kuvvetlerin ayrılığını dengelerin olacak şekilde gerçekleşmesi. Hangisini tercih edersiniz derseniz, bu halkın, çoğunluğun tercihiyle olabilecek bir şeydir.
(Bu anayasa ile fiili başkanlık olur mu?) Onlara girmek istemem. Soracağınızı sordunuz. Soruların alt sorularına girmeyelim. Ben gayet net cevaplarımı vermiş oldum.
|