Orduevlerine havuz medyası giremiyor

18 Ağustos 2014 Pazartesi, 09:42

Süleyman Yaşar /TARAF

Geçen gün bir subay arkadaşım orduevlerine havuz medyasının sokulmadığını söyledi. Yani subaylar ve emekli subaylar havuz medyasının gazetelerini okumuyorlar. Yine televizyonlarını izlemiyorlar. Demek ki subaylar ve emekli subayların siyasi iktidarla arası yok. Onların görüşlerini okumak ve duymak istemiyorlar.

Peki, niçin subaylarla iktidarın arası yok?

Çünkü subaylar laik cumhuriyet ilkelerinden kesinlikle taviz vermezler. Vermemekte haklılar. Çünkü askerî vesayet kalktı dediğimiz anda birdenbire İslamcı kliklerin tuhaf vesayet yarışıyla karşılaştık.

Peki, bundan sonra subayların bu tutumu değişir mi? Değişmez. Çünkü Türk subayları Mustafa Kemal’in geleneklerine bağlıdır. Dünyada emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren ve Laik Cumhuriyet’i kuran subaylar kuruluş ilkelerinden taviz vermezler. Şimdi başkomutan çıkıp beni destekleyen gazeteleri okuyun, televizyonları seyredin derse bunu yapacaklarını zannetmiyorum. Yine “biz geleneklere uymayız gelenekleri yaratırız” söylemine subaylar uymaz. Niye uymazlar? Çünkü mesai sonrası orduevlerinde aslan sütü yerine ayran için denirse ayran içmezler. Bir de ordu NATO’ya bağlı olduğu için İtalyan, İngiliz, Fransız subaylar mesai sonrası orduevlerine gidiyorlar ve orada konaklıyorlar. Bu subaylara içki yasak. Ayran içilecek derseniz NATO’yu terk etmek gerekir. Bu da zor. Niye zor? Çünkü bu ülkeyi NATO’ya 1952’de dönemin Başbakanı Adnan Menderes soktu. Ve Avrupa Birliği’ne giriş başvurusunu 1959’da Adnan Menderes yaptı.


Hem miting meydanlarında Menderes’in boy boy resimlerini gösterip onun devamıyım de, ardından NATO’dan çık; olmaz. Hani Menderes’çiydin diyerek sorarlar bu defa. Kaldı ki Adnan Menderes ve Celal Bayar frak giyip papyon takar içkisini de içerdi. Taksim Belediye Gazinosu’nda 1957 yılında yapılan Demokrat Parti balosunun resimleri internette var. Bu arada hemen hatırlatalım Menderes ve Bayar, şimdi güya monşer okulu diyerek küçümsemeye çalıştığınız Amerikan Koleji ve Fransız Kolejinde okudular.

Gelelim bütün bunları niye anlattığımıza...

Bütün bunları anlattık çünkü, laik demokratik cumhuriyet ideali yerine otoriter İslamcılığa doğru yol alınırsa bu ülke ekonomisinde riskler artar.

İşte bu nedenle haftanın son işgününde uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin siyasi riskleri azaltmadığını, Haziran 2015’te yapılacak genel seçimlere kadar Türkiye’de siyasi istikrarın olamayacağını ve bu ülkede risklerin artacağını” ileri sürdü. Bunun üzerine gazetelerde ekonomi bakanı Nihat Zeybekci’nin “Moody’s seni ciddiye almıyoruz” dediği haberleri yer aldı. Zeybekci ciddiye alsın almasın Kanada’daki fon yöneticisi Zeybekci’yi tanımaz, bilmez. Ama Moody’s bilinir ve ciddiye alınır. Çünkü dünyada 206 tane ekonomi bakanı var. Ama üç tane görüşüne itibar edilen kredi derecelendirme kuruluşu mevcut. Bunlar Moody’s, Fitch ve Standart & Poor’s. Bu derecelendirme kuruluşlarının notlarına göre fon yöneticileri yatırım yapar. Bakın geçen hafta 2008 krizinde batmış İrlanda’nın notu BBB’den A düzeyine yükseltildi. Niye yükseltildi? Çünkü İrlanda’da siyasi risk yok.

İşte bu nedenle Türkiye bundan böyle siyasi risklerden kaçınmalı. Aksi takdirde faizler azalacağına artar. Yabancı sermaye gelmez. Üstelik olan da gider. Büyüyeceğim derken küçülürsün. Hatta son iki yılda fert başına gelir artışı yıllık yüzde 1,9 ve yüzde 1 oldu. Peki, iyi mi bu rakamlar? İyi değil. Anlayacağınız Şanghay beşlisi sinek ikilisi türünden boş söylemleri bırakıp. Atatürk, Menderes, Özal’ın Avrupa Birliği yolunda laik demokrat Türkiye idealine sarılalım.