Partilerde tek adam hastalığının sürmesinde sorumluluğu olan Baykal'ın örgüte tavsiyeden önce itiraflarını dinlemeliyiz.
Deniz Baykal, çok doğru söylemiş: \'O büyük, eski CHP'yi görmek istiyoruz\'.
Baykal, Cumartesi günü Bilecik'teki konuşmasında partililere önermiş; \'Kendi aranızda siyaset konuşun, tartışın.\'
Baykal, \'O büyük, eski CHP'yi görmek istiyoruz\' derken hangi CHP'ye işaret ettiğini söylememiş; tek parti dönemini mi, 1950 sonrasını mı Darbeye giden CHP'yi mi? Deniz Bey'in Partisini mi? Bunların hepsinin adı CHP'dir ama hepsi birbirinden farklı partilerdir.
Hemen söyleyeyim, Baykal halkın 1992'de kurulan CHP'yi aradığını sanmasın, aranan o Parti değildir!
Sayın Baykal, Parti'nin bugünkü sorununu şöyle tanımlamış:
\'Tartışırsak partiye zarar mı veririz duygusu içindeyiz. Yanlışı tartışmanın yanlış olacağının zannedilmesi en büyük tehlikedir. Partinin sorunları, sıkıntıları var, bunları konuşmayacak mıyız? Konuşmasak iyilik mi yapmış olacağız?
Amaç, yöntem, sorun ve nedenini Baykal çok doğru dile getirmiştir.
Ama bu günü tanımlamak için, parti içi ilişkilerin geçmişini hatırlamalıyız:
1950'de CHP'de başlatılan zihniyet değişimi; 1965 seçimleri öncelerinde \'parti içi demokrasi\' haline dönüşmüş ve derinleşmişti. Maalesef, 1973 seçimleri bu gelişmeyi tersine döndürdü!
1983 seçiminden sonra kurulan SODEP döneminde Baykal'ın Erdal İnönü'yle mücadelesi, parti içi demokrasinin kazanımlarına karşı tehdit oluşturdu.
1992'de Parti'nin yeniden kurulmasında, kendi sloganıyla \'gümbür gümbür\' genel başkanlığa seçilen Baykal partisinde, tek adam sistemini kısa sürede kurdu; Parti Meclis dışında kaldığı 1999 seçimi sonrasındaki yenileşme girişimi de başarısızlıkla sonuçlandı.
2010'a kadar Baykal yönetiminde, yönetimin davranışlarının tartışmasına izin verilmedi, karşı çıkanlar tasfiye edildi.
Talihsiz \'kaset olayı\' ile gelen Kılıçdaroğlu da, sistemde bir değişiklik yapmadı, belki de yapamadı, aynı yönetim sistemi sürdürülmeye çalışıldı!
Gelinen yerde CHP Genel Başkanı, Parti Meclisi Adaylarını liste halinde Kurultaya tebliğ etmekte, bunların bir ikisi hariç hepsi (sözde) seçilmektedir!
Genel Başkanın, Parti meclisi içinden ayırdıklarıyla, partinin en yüksek karar organını (MYK'yı) oluşturması, bunların içinden istediklerini, istediği zaman, herhangi bir organa haber vermeden, MYK üyeliğini sona erdirip yeni MYK kurabilmesi usulünü Baykal icad etmiş ve tüzüğe koydurmuştur.
İl ve ilçe yönetimleri, milletvekili, belediye başkan ve meclis üyeleri adayları da aynı sistem ve aynı anlayış içinde belirlenmektedir.
Mecliste temsil edilen bütün partilerde ortak olan bu sistemin, üye yazımından, genel başkan seçimine; politika belirlenmesinden, politikaların uygulanmasına kadar parti içi ilişkilerinin demokrasi anlayışıyla hiç bir ilişkisi yoktur.
2011 milletvekili seçiminde yapılan maskaralıklar Deniz Bey zamanında icat edilenlerin tekrarıdır; 30 mart seçiminde de bunlara yüz karası örnekler eklenmiştir.
Bu ilişkiler içinde çalışan bir parti, Anayasada yazıldığı biçimde, \'demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsuru\' olamaz.
Özetle partiler, iç ilişkileri ve organlarını, tek adam yönetimi kapsamına alan ve bu sistemi sürdüren hastalık içindedirler.
Önümüzdeki seçimde de, çok sert ve radikal dönüş olmazsa, aynı demokrasi ve ahlak dışı işlere devam edileceği bellidir.
Şimdi Baykal diyor ki, \'Yanlışı tartışmanın yanlış olacağının zannedilmesi en büyük tehlikedir\'; tamamen doğru. Baykal'ın istediği ifade özgürlüğüdür; kendisi üyelere, il ve ilçe başkanlarına ve delegelere ifade özgürlüğü verdi mi?
Şimdi gelelim bugüne; Baykal hatırlayacaktır, İsmet İnönü'nün büyük sözlerinden biridir, özgürlükler önce getirenleri cezalandırır, bu kuralı bugünkü yöneticiler de bilirler, onun için parti içinde seçime altı ay kala, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü kimse getirmez, getirmeyeceğini herkes bildiği için de iktidardaki yönetim Kurultay'ı kazanır!
Parti yönetiminin kurultayları kazanması ve adayları belirlemesi sistemi hastalığının sürmesinde sorumluluğu olan Baykal'ın, örgüte tavsiyeden önce itiraflarını açık yürekle açıklaması, yalnız partisine değil, demokrasimize karşı görevidir!
|