Çok ilgi çekici bir haber okudum. Mehmet Barlas, NTV’de katıldığı bir programda, “Partime dönüyorum, bundan doğal bir şey olamaz” diyen Abdullah Gül hakkında konuşmuş ve Cumhurbaşkanı’nın AK Partili olmayan çevresinin uyumsuzluklara yol açtığını iddia etmiş. Barlas’ın sözlerini şöyle özetleyebiliriz:
“Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan beraber yürüdüler; beraber ıslandılar. Ama Gül’ün Köşk’e çıkmasının ardından, bir çevre problemi oluştu. Çankaya’daki çevresinde AK Parti ile hücre uyuşmazlığı gösteren insanlar oldu. Bu çevre, AK Partili değil; bunun bilinmesi lâzım. Eğer Abdullah Gül AK Parti’ye dönecekse, bu çevrenin AK Parti’de yeri olamayacağı kesin.”
Mehmet Barlas, geniş bir muhiti olan, özellikle AK Parti ile yakın teması bulunan bir gazeteci. Demek, Tayyip Erdoğan ve yakın mesai arkadaşları, Gül’ün çevresine karşı mesafeli. Onları, AK Parti’den farklı düşünmekle suçluyor. Bu noktada bir parantez açalım: Anlaşılıyor ki, Erdoğan’ın danışmanlarının gözünde AK Partili olmak, aynı Tayyip Erdoğan gibi hissetmek, konuşmak ve muhakeme yürütmek anlamına geliyor.
Barlas’ın bu tespitini takip eden cümleleri ise, herhalde lâtife mahiyetinde sarf edilmiş. Zira Barlas diyor ki: “Eğer Gül, Türk siyasetine hizmet etmek istiyorsa, AK Parti’ye gelmek yerine CHP’ye Genel Başkan olsun. Çünkü onların ihtiyacı var buna. AK Parti’nin beyne, başarıya falan ihtiyacı yok. Belki MHP’ye de yardımcı olabilir. AK Parti Tayyip Erdoğan ile zaten zengin.”
***
“Tek bir Erdoğan dünyaya bedel!!!” Demek, AK Partililer’in itiraz etmeden Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözü benimsemelerinin temelinde bu zihniyet yatıyor. Ben sanırdım ki demokrasilerde, “tek adam”a biad etmekten ziyade, farklı fikirlerle zenginleşen bir kurumsal kimlik hâkimiyeti arzu edilir. Eğer Barlas’ın iddiasının sağlamasını, başarı ölçüsüne göre yaparsak, benim gibiler, yanılan cenahta yer alır. Öyleyse, Barlas haklı: “AK Parti Tayyip Erdoğan ile zengin” Gül, fakir partilere gitmeli…
Galiba, hepimizin, Dombra Türküsünün nağmeleriyle bağırma zamanımız geldi: “Ezilenlerin gür sesidir o/Suskun dünyanın hür sesidir o/Göründüğü gibi olan, gücünü milletten alan/Recep Tayyip Erdoğan/Söz dosdoğru; yoktur riyası/ Zalimlerin korkulu rüyası;/İnandığı yolda gider, yıllardır beklenen lider/Recep Tayyip Erdoğan.”
Ve tabii “Hüloğğğğ”layalım: “Gül, anasını alıp gider. Bize Tayyip Erdoğan yeter… Hüloğğğ…”
Akıllar firarda
Yeni Şafak Gazetesi, Hürriyet’in, “E-postalarımıza polis girmiş” haberini iktibas etti; bu dinlemelerden sorumlu tutulan İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan’ın firarda olduğu yalanıyla destekleyerek, yeni bir haber oluşturdu.
Yeni Şafak’ta bu haber yayınlanana kadar, zaten e-postaların içeriğinin değil, sadece kimin kiminle irtibatlı olduğunu gösteren “e-posta trafiğinin” izlendiği, aynı yöntemi MİT’in ve Jandarma’nın kullandığı ortaya çıkmıştı bile. Ayrıca, Erol Demirhan, daha ilk gün tutuklanıp cezaevine konulmuştu. Neredeyse tutuklanmasının üzerinden 15 gün geçti. Yeni Şafak “firarda” diye yazıyor.
Ne diyeyim… Paralelleri takip ederken, akıllar firar etmiş.
|