Beklenildiği gibi CHP’de kılıçlar çekildi. Bunu, “demokrasinin gereği” gibi izah edenler çıksa dahi, sürekli tartışma ve gerginlik, “bu partiye güvenmek zor” mesajını kitlelere ulaştırıyor.
Eğri oturup doğru konuşalım… Deniz Baykal liderliğinde CHP, başarıdan başarıya koştu mu ki, şimdi benzer zihniyette bir yönetim arzu ediliyor? “Ulusalcılık” ve “laikçilik” CHP’yi bitirdi; sosyal demokrat bir parti hüviyetini kaybettirdi, daha ziyade laiklik hassasiyeti olan zenginlerin, Beyaz Türkler’in partisi haline getirdi. Dönüşüm vakit alır. Kılıçdaroğlu, hem Kürt meselesindeki katılığı yumuşattı, hem de, başörtüsünü tartışılır olmaktan çıkarttı. İşte başörtülü hanım milletvekilleri TBMM’de ve laiklik elden gitmedi!!! Ayrıca, Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi, CHP’nin muhafazakâr kitlelere verdiği bir mesajdı. İhsanoğlu seçilemese bile, CHP, dindara, geleneklerine, göreneklerine bağlı olan insanlara sırtını dönmediğini göstermiş oldu.
Kongreyi toplamak için CHP içindeki muhalefetin gerekli imzaya ulaşamayacağı anlaşılıyor. Ama o zaman, genel başkanı değiştiremezlerse, ulusalcılar açısından yeni bir parti kurma ihtimali ortaya çıkacaktır. Bence bu iyi olur. Çünkü, iki arada bir derede kalan, bir tarafı ulusalcı ve laikçi, diğer tarafı değişimci ve hoşgörülü olan CHP, arzu edilen adımları atamıyordu. Adeta, Baykal’ın oluşturduğu ideolojik çizginin esiri haline gelmişti.
Her şerde bir hayır vardır… Eğer düşünceler birbirini tutmuyorsa, ak ile karayı tek bir çatı altında barındırmaya çalışmamak gerekir. Herkes kendi yoluna gitse, belki de bu CHP’nin hayrına olur.
Açık hukuksuzluk
Siyasi olaylar yoğunluk kazanırken, adliyede ve cezaevlerinde büyük bir adaletsizlik sergileniyor. Er geç, bu hukuksuzluğun sonu gelecek. Ama sanırım, bir süre daha sabretmek gerekiyor.
Kanun ve kural tanımamazlık ön planda. Meselâ Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesine göre: “Gözaltı süresinin dolması veya ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında, yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça, bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.”
Geçtiğimiz haftalarda casuslukla ilgili gözaltına alınan polislerden 17’si, Savcı İslam Çiçek tarafından 4 günlük gözaltı süresi dolduğu gerekçesiyle serbest bırakılmıştı. Dolayısıyla aynı nedenle yakalama kararı çıkartılamaz diye düşünüyordum. Ama, hâkim Hulusi Pur, yeniden yakalama kararı verdi. Oysa davet edildiği takdirde bu kişiler zaten ifadeye geleceklerdi.
Hulusi Pur, evinde 4.5 milyon dolar bulunan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile aynı dosyadan 6 kişiyi serbest bırakmıştı. Demek tutukluluğa karşı bir tavrı var. Bu durumda, gözaltı kararı daha da vahim bir hal alıyor. Neden Süleyman Aslan’a gösterilen hoşgörünün bir benzeri polisler için sergilenmiyor?
Manipülasyona dikkat!!!
Hürriyet \'28 Şubat ayarlarına geri mi dönüyor” diye düşündüren bir manşet: \'E-postamıza polis girmiş\' Gerçekten insan ürperiyor. \'Yatak odalarımıza girilmiş\' gibi bir durum!
Radikal'de de Ezgi Başaran yazıyor: “O polisler, sizin kan tahlili sonuçlarınıza bile bakmış olabilir! Odaklanın. Ve hatırlamaya çalışın bakayım. O vakitlerde kimlerle yazıştınız e-postanız üstünden? Yahoo, Hotmail ya da Gmail'inizden. Patronunuzla, annenizle, dostunuzla, sevgilinizle, kuzeninizle, çocuğunuzla? Yıl 2009. Hani şu Balyoz davasının sahte delillerinin üretildiği yıl. (11 No’lu CD’deki tarih çelişkileri ve Gölcük donanmasında bulunan 5 no’lu hard diskte yapılan çalışmalar bu tarihi işaret ediyordu.) İşte o yılın ekim, kasım veya aralık ayı...\' \'Kötü polislerden\' yola çıkarak \'iftiraya uğramış cici askerleri\' de bu vesileyle aklayacaksınız. Bir taşla iki kuş! Ne âlâ! 28 Şubat'ta da böyle manipülatif haberlerle tuzağa düşürdüler sizi. Bazı hassasiyetleri kaşımak suretiyle ustaca yönlendirdiler. Hürriyet gibi bir “amiral gemisi”nden kim istifade etmek istemez… Bu yüzden biraz dikkat! Dünkü makalemde, “istihbari” ve “adli” dinleme farkını anlatmış, istihbari dinlemelerin, suça bağlı olmadan, dolayısıyla bir soruşturma gerektirmeden gerçekleştiğini, mevzuatta bu konuda büyük esneklik olduğunu yazmıştım. Soruşturmaya bağlı olarak yürütülen iletişimin tespiti adli dinleme oluyor. Hürriyet’in haberi üzerine eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı da Twitter üzerinden önemli açıklamalar yaptı:
“1- Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni’nin değişiminden sonra, bu haber başlığı ile hayal kırıklığına uğradım. 2- Yeni yönetim, daha yaratıcı davranıp ‘POLİS 70 MİLYONUN E-POSTALARINI TAKİP ETMİŞ’ demeliydi. Star’ın ‘7000 kişi dinlenmiş’i gibi. 3- Haber algı yönetimi açısından başarılı. Tebrik ederim. Sanki Marmara bölgesindeki herkesin mail içerikleri takip edilmiş algısı oluşmuş. 4- Tüm mail içeriklerinin takip edilmesi mümkün değil. Alınan mahkeme kararı da, zaten, hangi mail adresinin hangisine mail attığı bilgisidir. 5- Yani konu mail içeriklerinin takibi değil, hangi kullanıcının hangi kullanıcıya mail attığına dair bilgi. 6- Kendine mail atıyor görünümünde, birbiriyle haberleşen terör örgütlerinin takibinde önemli bir konu bu. 8- Bir de istihbarat birimlerinin şu anda bile kullanmaya devam ettikleri konuyu deşifre etmeleri hangi zihniyetin ürünü. Haberde yazılan konu suçsa, şimdiki İstihbarat ve MİT biriminin yapageldiği işlem nedir peki? 9- Sadece Marmara bölgesindeki tüm mail trafiğinin içeriklerini ve eklerini 3 ay boyunca kaydedebilecek hard disk henüz icat edilmedi.”
***
Hâlâ uygulanan ve maillerin içeriği ile değil, trafiği ile ilgili bir istihbari izleme, \'E-postalarımıza polis girmiş\' diye veriliyor. Ezgi Başaran, \'acaba mı\' diye en ufak bir şüphe ve tereddüde kapılmadan, sazan gibi olayın üzerine atlıyor. Tabii kim bilir daha ne yorumlar...Genel Yayın Müdürü Enis Berberoğlu'nun istifasından sonra, Hürriyet gibi önemli bir gazeteye, bu haberin manşetten girmesinin bir anlamı var mı? Yani \'Mâni zail olunca, memnu avdet mi etti\' (Engel ortadan kalktı, manipülatif haberin önü mü açıldı?) Yoksa tamamen bir tesadüf mü?
Bir art niyet olmadığını düşünüyorum. Her dönem en etkili gazetelerden biri olan Hürriyet’i kullanmak isteyenler çıkmıştır. Tuzağa düşmemek gerekir.
|