2003’ten bu yana başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan Efendi Biraderim malum olduğu üzere cumhurbaşkanlığı seçiminden de zaferle çıktı.
İşçilerin, emekçilerin, kadınların, LBGTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender, İnterseksüel) bireylerlerin, çevrecilerin, Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Ermenilerin, Hıristiyanların, Müslümanların, Sünnilerin, Alevilerin, Nusayrilerin, Ateistlerin, oyları yetmedi, Başyazarımız İhsan Çaralan’ın dediği gibi “… halkların kardeş olduğu barış içinde bir dünya” çoğunluk tarafından istenmedi.
Halklarımızın yüzde elli ikisi, Yazarımız Ender İmrek’in değindiğince ırkçı, faşist, gerici, milliyetçi, ayrımcı ve düşmanlaştırıcı gidişe dur demedi, hatta destekledi.
“Eşit, özgür, barışçı ve demokratik bir geleceği” elinin tersiyle itti.
IŞİD’çiye, din ve mezhep kışkırtmacısına, ırkçıya, ülkeyi dışarıda ve içeride ırk ve mezhep çatışmalarına sürüklemek isteyene çekinmeden oyunu verdi.
“Hayret” deme.
Boş ver yan gel yat, yarınını seyret.
YASAMA-YÜRÜTME-YARGI
Köşkte, şükür namazı kılınacak ve Tayyip Efendi Biraderim ile Emine Sultan oturacak bundan böyle.
Bir tarihi dönemeci daha solladık, solladık sollamasına da uçurumun farkında değiliz.
Alman gazetesi Die Zeit’in saptadığı gibi, artık bundan böyle özgür düşünen Türkiyeli kalmayacak.
Her kadın metazori en az üç çocuk doğuracak, dördüncü çocukla birlikte kendisine Türk malı bir kombi hediye edilecek.
Muhalif siyasiler ve sivil toplum örgütleri görüşlerini sadece yabancı medyaya ya da Avrupa Birliği’ni ziyaret ettiklerinde açıklayabilecek.
Yasama-yürütme-yargı tek adamda birleşecek, artık demokrasiden söz edilemeyecek.
Bütün bunları ve benzerlerini vallahi espri olarak algılamayın, hepsi gerçekleşecek.
DAHASI VAR
Tayyip Efendi Biraderim, zafer sarhoşluğu içinde bundan böyle geleneksel Batılı ortaklarına ciddi anlamda rahatsızlıklar verecek.
Türkiye’nin Suriye ve İsrail’le ilgili “inişli çıkışlı” politikaları sürdürülecek.
Avrupa kaynaklı cihatçı militanların turist pasaportlarıyla Suriye’ye geçişine göz yumulması devam edecek.
Kutuplaştırıcı, hukuk devleti ilkelerini öncelik olmaktan çıkarıcı politikalar izlenecek.
Medyaya yönelik kısıtlamalar da eklendiğinde Türkiye’nin Avrupa’yla uyum sağlayan politikalardan uzaklaştığına tanıklık edilecek.
Çelişkiler içinde Batı’yla zorlu ilişkiler içine girilecek.
Diyanetin talimatıyla camilerde cuma namazlarından sonra hırsızlığın mübah, arsızlığın ve namussuzluğun sevap olduğuna dair hutbeler kıraat eylenecek.
Toplum geleneksel değerlerini daha da kaybedecek, dar bölge seçim sistemi gelecek, ihaleler doğal olarak iktidar partisi milletvekillerinin yakınlarına, eşlerine, dostlarına, aile efratlarına, yalaka gazetecilerin akrabalarına verilecek.
Paralel yapı gidecek, dikdörtgen yapı gelecek.
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ
Ülkenin kırılgan ekonomisi, hele Babacan Ali kabinede yer alırsa daha da çıtkırıldımlaşacak, popülist ekonomik politikalar izleyecek.
Tayyip Efendi Biraderimin öncelikli hedefi anayasayı değiştirmek olacak. Türkiye’yi Başkanlık Sistemi’ne taşıyacak anayasal değişiklikler planlanacak. Kısa vadede “fiili başkanlık sistemi” oluşturulacak.
Rahat kontrol edebileceği bir başbakan seçilecek, Güllü Abdullah, başbakan olamayacak.
1982 Anayasası’nda cumhurbaşkanına verilen, ancak önceki cumhurbaşkanları tarafından istisnai durumlarda kullanılan “bakanlar kurulunu toplama” gibi özel yetkiler Tayyip Efendi Biraderim tarafından zırt-pırt işletilecek, bu durum hem Türkiye’deki iç siyaseti, hem de Batı üzerinde olumsuz etki yaratacak.
Türkiye’nin geleceği tamamen değişecek.
UYUSUN DA BÜYÜSÜN BENİM HALKIM
Tayyip Efendi Biraderim, Türk siyaseti üzerindeki hakimiyetini göz göre göre büyütecek. 2003’ten bu yana gün be gün artırdığı otoriter yönetimini iyiden iyiye zulme dönüştürecek. Türkiye, laik geleneklerinden ayrıştırılacak.
Gezi protestolarının sert biçimde bastırılmasına aldırmayan, yolsuzluk skandalını fitre-zekat diye geçiştiren Müslüman mı Müslüman seçmen kitlesi, Erdoğan’ın popülaritesine halel getirmeyecek, Padişah mertebesine yükseltilecek, demokratik geleneklere karşı attığı adımlar sürecek, 2023 hedefine halife olarak yürüyecek.
Halkı bilinçli kutuplaştırma yoğunlaşacak, sorunlarla dolu bölge üzerindeki Türkiye daha da istikrarsızlaşacak.
KÜLTÜR-SANATIMIZ N’OLACAK
Kadavraya don giydiren Tıp Fakültelerimizin dışında, Güzel Sanatlar Fakültelerimize de hiç kuşkunuz olamasın “nü” manken yasağı getirilecek, elma-armut ile idare edilecek.
Balerinlerimiz, baletlerimiz Kültür-Sanatı Engelleme Nazırı Ömercik Paşa nezaretinde oralarını buralarını gizleyen bol pantolonlar giyecek, opera solistlerimiz “Ya Nebi Selam Aleyke”, “Hasbi Rabbi” gibi ilahileri seslendirecek, çocuk korolarımız “Allah’ım Seni Seviyoruz” türü şarkılara çalışacak, ödenekli tiyatrolarımız sadece İslami içeriği olan oyunları sahneye koyacak.
Daha başka neler mi izlenecek?
Bundan böyle bir süre: “Onlar beraber yürüdüler bu yollarda, biz çıkalım kerevetine” denilecek, “giden ağam gelen paşam”cılık gelişecek.
Bu arada, Tayyip Bey Biraderim daha da yükselmek isteyecek.
İsteyecek, ama ulaştığı yüksekliği, o yükseklikten düşme olasılığını ve de o yükseklikten düşüşün yere çarpış hızını hesap edemeyecek.
Kuşkunuz olmasın!
Kalabalıklar er geç gelinliğini giyecek.
|