Eşitsiz ve kuralsız seçim yarışında sona gelindi. Türkiye yarın sandık başına gidecek.
Milyonlarca yurttaşımız cumhurbaşkanı seçmek için ilk defa oy kullanacak.
Ancak bir kez daha, eşitsiz ve kuralsız bir seçim süreci yaşadık.
Dahası Başbakan Erdoğan; gözü karartmış halde kural, kaide, ilke, norm, adap, usul demeden, yumdu gözünü açtı ağzını ve aklına ne geldiyse, hafızasında, dağarcığında, bilinçaltında ne varsa saçtı.
Erdoğan, halkları milliyetçilik şerbetiyle sarhoş etmek için büyük çaba sarf etti. Her zamanki gibi kutuplaşmayı derinleştirecek, hırçınlaştırıcı bir çalışmada ısrar etti. Yalan ve demagojiye dayalı tüm propaganda aygıtlarını harekete geçiren Erdoğan, defalarca nefret suçu işledi.
“Benim için neler söylediler. Çıktılar, bir tanesi aynı zihniyet. ‘Gürcüdür’ diyen oldu. Çıktı bir tanesi, affedersin, çok daha çirkin şeylerle ‘Ermeni’ diyen oldu. Ben dedemden, babamdan öğrendiğim Türküm. Herkes istediği yöne çekiyor” dedi.
Yıllar önce de “Ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz, ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı” demişti.
Bayrak, Türklük, Sünnilik, Müslümanlık, Milli Marş övgüleri, soy sop üzerine kurulu ve farklı tüm halkları ve inançları, kültürleri, düşünceler yok sayan, farklılıklara hakaret eden söylemde ısrar edildi.
Başbakanın ırkçı ve şoven söylemi, “Milli İrade, Milli Güç” sloganı karşısında Ekmeleddin İhsanoğlu da “Türk Milletinin Gururu” afişleri ve sloganlarıyla ona yanıt yetiştirmeye çalıştı.
İstiklal Marşı üzerinden sürdürülen tartışma ve yarış, Ermenilere, Kürtlere, Alevilere, Zazalara ve tüm halklara, inançlara, kültürlere yönelik hakaretlere vardırıldı.
Başbakan Erdoğan; halkların, barışın, eşitliğin ve demokrasinin talepleri çerçevesinde konuşan, “Demokratik Değişim, Barışçı Türkiye” diyen Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’a seslenerek; “Bir aday çıkmış, adını vermeyeceğim, “tek millet olmaz” diyor. Eyy efendi, bu ülkede cumhurbaşkanı adayı olacaksan, tek millet anlayışını kabul edeceksin. Sen daha çırak bile olamadın” diyebildi.
Daha da ötesi; Kılıçdaroğlu’ya “Sen Alevisin”, Demirtaş’a “Sen Zazasın”, “Ben de Sünniyim” diyerek miting meydanlarında ayrımcı, kışkırtıcı ve nefret söyleminde doruk yaptı.
Ortadoğu’nun kan gölüne dönüştüğü, IŞİD’in katliamlarını ara vermeden arttırarak sürdürdüğü, Rojava’dan sonra saldırının Êzidi halkın yerleşim ve ibadet merkezi olan Şengal’e, Sincar’a yöneldiği; 3 bin Êzidi’nin katledildiği, yüz binden fazla insanın ıssız dağlarda açlığa, susuzluğa ve ölüme terk edildiği bir dönemden geçiyoruz. IŞİD’in, kendinden saymadığı tüm mezheplerden, inanç ve kültürlerden halkları yok ettiği, kılıçtan geçirdiği böylesi bir dönemde Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, Zazalara yönelik ayrımcı üslup kullanan başbakanın, seçim çalışması boyunca IŞİD’li canilere yönelik tek kem söz etmemiş olması da dikkatlerden kaçmadı.
İsrail’in Filistin halkına karşı vahşice saldırılarını ve katliamları sürdürdüğü, Suriye, Irak ve tüm Ortadoğu’da savaş ve şiddetin hakim hale geldiği bir dönemde, Başbakan Erdoğan da ayrımcı bir dil kullanarak halkları birbirine karşı kışkırtan bir seçim çalışması yürüttü.
Sünni mezhebinin temsilci olarak hareket etmeye ve yurttaşları mezhepleri ve inançları üzerinden kamplaştırmayı propagandasının merkezine koydu.
İhsanoğlu’yu destekleyen cephe de bu yarışta geri kalmadı! Millet, bayrak, ezan, Türklük yarışı ve övgücülüğü kıyasıya sürdü. Irkçı, faşist söylem ve propaganda tavan yaptı.
İşçilerden, emekçilerden, barıştan, Kürt sorunun demokratik çözümünden ve müzakere sürecinin kalıcı hale getirilmesinden, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkının garanti altına alınmasından, halkların eşit kardeşliğinden, kadınlardan, gençlerden, çevreden, yoksulluktan, eşitsizliklerden söz etmediler.
Ancak tüm bu garabetlere rağmen halklara, işçi ve emekçilere seslenen Selahattin Demirtaş vardı. Seçim programıyla, katıldığı televizyon programlarında, miting konuşmalarında, tüm davranışlarında halkların kardeşliğine, barışa, eşitliğe ve özgürlüğe vurgu yaptı.
Halklarımız yarın ırkçı, faşist, gerici, milliyetçi, ayrımcı ve düşmanlaştırıcı gidişe dur diyecek; eşit, özgür, barışçı ve demokratik bir gelecek arzusu doğrultusunda oy kullanacaktır.
|