IŞİD çeteleri, Irak’ın kuzeyinde, Türkiye-Irak-Suriye üçgeninde, bölgeyi ele geçirmek için var gücüyle saldırıyor. Böylece, yakın hedef olarak IŞİD’in, Kürt Federe Devleti ile Rojava’nın bağlantısını kesip, Rojava’yı Irak Kürtlerinden tecrit etmeyi amaçladığı anlaşılıyor.
Bu bölge, Êzidilerin yoğun olarak yaşadıkları bir yer. Tarih boyunca etnik ve dinsel nedenlerle katliamlara maruz kalmış kadim bir halk olan Êzidiler, bu kez de şeriatçı IŞİD çeteleri tarafından katlediliyor.
Katliamdan kaçan on binlerce Êzidinin, Şengal Dağı’na sığındığı, açlık ve susuzluktan ölmekle karşı karşıya oldukları belirtiliyor.
Yani bölgede büyük çoğunluğu Êzidi, 200 bin dolayında insanın bir kez daha evlerini, topraklarını terk ederek göçe zorlandığına tanık oluyoruz.
Bir haftadan beri giderek büyüyen Êzidilerin imdat çağrılarına ilk Rojava yanıt verdi. PYD’ye bağlı güçler, bir güvenlik koridoru oluşturarak IŞİD’den kaçan sivil halkın Kürt Federe Devleti topraklarına geçmelerine yardım etti.
IŞİD çetelerinin bölgede toprak kazandıkları, çatışmaları Erbil’in 40 kilometre yakınına kadar taşıdıkları belirtiliyor. Ancak, IŞİD’e karşı ilk kez bir direniş cephesinin oluştuğu da bir gerçek.
Bir yandan Barzani yönetimine bağlı peşmergeler, öte yandan PKK ve PYD güçlerinin IŞİD’e karşı ortak bir savaşa giriştikleri belirtiliyor. Irak Hükümetinin de IŞİD güçlerini savaş uçaklarıyla bombaladığı da gelen haberler arasında.
Şu bir gerçek ki; bugün bölgede IŞİD’e karşı mücadele etme potansiyeli ve diriliği taşıyan tek güç, Kürt güçleridir.
PYD, IŞİD’e karşı zaten yıllardır savaşıyordu. Şimdi PKK’ye bağlı gerillaların da cepheye, savaş mevzisine girdiği görülüyor. Kürt Federe güçlerinin de Barzani’nin Erdoğan Hükümetinin iğvasıyla IŞİD’le uzlaşma tutumuna karşın, ister istemez savaşmak zorunda kaldığı dikkate alındığında, Kürt güçlerinin IŞİD’e karşı ortak bir mücadele hattına girdikleri rahatlıkla söylenebilir.
Bu, elbette Kürtlerin ortak bir mücadele cephesinde birleşmesi bakımından önemlidir. Ama ondan da önemli olan Kürtlerin IŞİD’e karşı, bölgedeki çeşitli etnik, din ve mezhepteki halkların kurtarıcısı olarak görülmeye başlanmış olmasıdır. Özellikle de “laik” Türkiyeli Kemalist, ulusalcı odaklar, Kürtlere soğuk bakan Alevi çevreleri bakımından da ortaya çıkan durum elbette son derece önemlidir. Çünkü bir yandan IŞİD’e şeriatçı, cihatçı diye karşı çıkarken, öte yandan IŞİD’e karşı mücadelede ön cepheyi oluşturan Kürtlere karşı bugünkü gibi düşmanca bir mevziden saldırmak, gözden kaçamayacak kadar büyük bir çelişki olacaktır.
Elbette bu laiklik istismarcısı, milliyetçi, Kemalist çevreler için “çelişki” o kadar büyük bir sorun değildir. Onların gözünü bürüyen Kürt düşmanlığı, her çelişkiyi görmezden gelmelerini sağlayabilir. Ama onların etkisindeki halk kesimlerinin gerçeği görmesi, ortaya çıkan bu tablo karşısında artık daha kolaylaşacaktır.
Evet IŞİD saldırıyor, katlediyor, anıtları, kendisine ait olmayan ibadethaneleri yıkıyor, farklı dinden olanlara biat etmeleri için ağır baskılar uyguluyor. Ama Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmak için aday olan üç adaydan ikisi, özellikle de adı Tayyip Erdoğan olanı, Türkiye’nin yanı başında yaşanan yeni insanlık dramı karşısında tamamen sessizdir. Öyle ki bu “sessizlik”, IŞİD’in bu büyük vahşeti ve yaşanan insanlık dramı karşısında ancak vahşete destek anlamına gelmektedir.
Başka bir söyleyişle, Erdoğan’ın yüz binlerce insanı yerinden yurdundan eden ve binlercesini daha şimdiden ceset haline getiren saldırlar karşısında IŞİD’e bir tek sözcükle bile eleştiri yapmayan tutumu ancak IŞİD’le amaç birliği, onunla uzlaşma ve işbirliği isteğinin ifadesi olarak yorumlanabilir.
Cumhurbaşkanlığının diğer adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Erdoğan’ın bu tutumu karşısında en ileriden ettiği laf ise; “Gazze’ye destek verdiğin kadar, neden Türkmenlere vermiyorsun?”u geçmemektedir.
Bu konuda üç cumhurbaşkanı adayından sadece Selahattin Demirtaş, laik ve demokratik bir bölge, halkların kardeş olduğu bir Ortadoğu için mücadeleden söz etmekte, hem Rojava’ya hem Filistin’e hem de Êzidilere ve bölgenin diğer halklarına yönelik katliama ve zulme ayırmadan açıkça tutum almaktadır.
Bu yüzden de yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’nin halkı bu gerçekleri dikkate alarak oy kullanmak yükümlülüğündedir. Aksi halde, aymazlığa, ırkçılığa, mezhepçiliğe, IŞİD destekçilerine oy vermiş olacaktır!
|