10 Ağustos’ta sandığa

07 Ağustos 2014 Perşembe, 06:57

Kadri Gürsel/Milliyet

10 Ağustos Cumhurbaşkanı Seçimi Türkiye için tarihi bir kavşak noktasıdır.
10 Ağustos’ta sadece bir cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Kullanacağımız oylarla Türkiye ya bir yola sapacak, ya da o yola sapmayacak. Seçmenin ikilemi işte bu netlik ve basitlikte ve fakat bir o kadar da kritik önemdedir.
Dolayısıyla seçmen büyük bir tarihi sorumluluk altında.
Bu sorumluluk sandıkta yapılan tercihle, ya da hiç sandığa gitmeme tercihiyle bir vebale dönüşmemeli...
Hangi nedenle olursa olsun sandığa gitmeyerek sorumluluk ya da vebalden kaçmak mümkün değildir.
Önümüzde üç gün var. Hatta 10 Ağustos Pazar günü saat 17.00’ye kadar dört var sayılır.
Bu dört gün bir kez daha düşünüp taşınmak için yeterince uzun bir süre.
Özellikle de oy kullanmama eğiliminde olanlar için...
Üç cumhurbaşkanı adayı arasında şöyle gönül rahatlığıyla oy verebileceğiniz biri yok mu?
Varsın olmasın.
İçinize hiç ama hiç sinmeyen bir aday mutlaka vardır. İşte ona karşı diğer ikisinden birine oy verebilirsiniz...
Sonra, en azından vicdanınız rahat eder.
Evet, ağustos sandık için zor bir aydır. Kimi sahildedir, kimi memleketinde...
İleride pişman olmamak için şimdi bir zahmet, kayıtlı olduğunuz sandığın bulunduğu kente seyahat edin.
Dün, akademi, siyaset ve medyadan farklı dünya görüşlerine sahip 21 kişi ortak bir çağrı metnine imza attılar.
“10 Ağustos’ta sandığa mutlaka gitmeliyiz” demekle yetinmeyip, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu cumhurbaşkanının nitelikleri üzerinde de asgari bir müşterek sağladılar.
Bu çağrıyı sizlerle paylaşıyorum:
“Cumhurbaşkanını halk olarak ilk kez seçeceğiz.
Bu yeni bir durum. Ülkemiz bu yenilikten ne kazanacak, ne kaybedecek? Bunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Ve bundan dolayı hepimiz çok endişeliyiz.
10 Ağustos’ta sandığa mutlaka gitmeliyiz.
Bu büyük bir sorumluluk. Ve büyük bir özen gerektiriyor.
Barışçı bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var.
Bağıran değil konuşan, ayıran değil birleştiren,
elde ettiği gücü kişisel kazanım için değil, birliğimiz, bütünlüğümüz için kullanan bir devlet adamına ihtiyacımız var.
Kutuplaştırıcı ve ötekileştirici bir siyaset ülkenin huzurunu bozdu.
Kavgacı siyaset, bölgemizde yüzbinlerin canına mal oldu.
Bizi bu kargaşadan ve çatışma ortamından aklıselimle çıkaracak bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, ideolojik bir seçim değildir.
Kendimizden çok ülkemizi düşünerek seçim yapmalıyız.
Demokratik hassasiyetlerimiz için, özgür ve adil bir ülke için, hepimizin ortak geleceği için...
Bütün farklılıklarımızla hepimizin bir arada yaşayabileceği bir Türkiye için...
10 Ağustos’ta sandık başında olmalıyız...”