İçlerinde geçmişte muhalefet partilerinin il, ilçe teşkilatlarında etkin görevler almış, halihazırda yönetimlerinde bulunan, “muhalif” eğilimleri güçlü sivil toplum kuruluşlarında çalışanların da bulunduğu eş-dostla aramızda en sık tekrarlanan “bayram diyaloğu” -bu rahatsız edici rahatlık karşısında saçımı başımı yolarak aktarıyorum ki- şu şekildeydi:
- Nasıl gidiyor bayram?
- Nasıl olsun işte hanımı, çocukları memlekete gönderdik... (Bu cümle tahmin edersiniz ki kişisine göre “annemleri memlekete gönderdik, bir ay kalacaklar”, “annemler gelecek memleketten, bizdeler yirmi gün...” gibi farklı şekillere büründü.)
- Ee seçim ne olacak? Oy kullanmayacaklar mı?
- Bu sefer kullanmayacaklar. Bir tek bizim oyumuzla kazanacak/kaybedecek değil ya!
***
Yanılıyorsunuz işte!
Bir tek sizin oyunuzla kazanacak veya kaybedecek; çünkü “artı/eksi 1 oy” belirleyecek “kader” imizi.
Saydım “6 oy” u memlekete uğurlayan evler var;
“4”, “3”, “5”... Koy üst üste, bir sandık gitti işte!Kendilerinin bu seçimin önemini, ne anlam ifade ettiğini kavrayamadıkları anlaşılan bu insanlar; illerinde, ilçelerinde milletten nasıl oy isteyecekler? Anlamadıkları aşikar “oy verme görevini” ve bu görevi ihmal halinde başımıza gelecekleri nasıl anlatacaklar? Hadi diyelim ellerine tutuşturulan broşürlerden, genel başkanlarının konuşmalarından üç-beş cümleyi ezberlediler, sözü ağızdan çıkarmayı becerdiler... Kendileri inanmamışlar ki karşılarındakileri nasıl ikna edecekler; ağızlarından çıkanı karşılarındakinin gönlüne nasıl yerleştirecekler? Sandığa gitmemize daha upuzun 5 gün; yani o “memleket sevdalısı(!) anne-babalar, eşler, dostlar, çoluk-çocuk” değil Türkiye’nin, dünyanın öbür ucuna bile gitmiş olsa, dönmelerine yetecek zaman var. O yüzden bu gözlemimi, seçim sonucunu değiştirebilecek çaptaki bu “şuursuzluk” , “gevşeklik” halini özellikle duyurmak istedim; ki parti genel merkezleri “ihbar” kabul etsin, henüz vakit varken “gereğini” yapabilsin, önlemini alabilsin!Artı her bir parti mensubunun “oy kullandığını” belgeledikleri “özçekim” ler mi isterler; YSK’dan tek tek isim isim kontrol mu ederler bilmem ama bu “sağlama” işlemi mutlaka yapılmalı; Hiçbir işe yaramazsa, matematiksel olarak önde girilen seçimden geride çıkmayı başarmanın(!) hesabını kimden soracağımıza dair bir veri deposu olur elimizde!
***
Evet yanlış okumadınız; Aynı “çatı” altında “büyük bir uzlaşı” sağlayan muhalefeti ve bugüne kadar farklı nedenlerle AKP’ye oy vermiş insanların “vicdanı” nı temsilen seçime giren Ekmeleddin İhsanoğlu, an itibarıyla Tayyip Erdoğan’dan çok daha yakın Çankaya’ya.
“Umutsuz vaka” olur, kullanılacak oylar “sembolik” tir; o konjonktürde bu boşvermişlik anlaşılır. Ama öyle değil ki...
Yayınlanan anket sonuçlarını, yaratılan algıyı boşverin; hep yaptığınız şey, bir kere de bu milletin hayrına “üç maymun” u oynayın, yürütülen psikolojik operasyona gözünüzü kapayın, kulağınızı tıkayın...
Elimizde çok daha somut bir “durum analizi” var, sadece birkaç ay önce yapılan mahalli idareler seçim sonuçları.
***
30 Mart 2014 günü itibarıyla, 10 Ağustos 2014’te kimin tarafında olacağını açıklamış partilerin il genel meclisi oy daığılımları şöyle:
AKP yüzde 43.32
CHP yüzde 25.59
MHP yüzde 17.63
BBP yüzde 1.58
SP yüzde 2.77
BDP yüzde 4.64
HDP yüzde 1.97
DP yüzde 0.72
DSP yüzde 0.33
BTP 0.22
Bu sonuçlara göre;
Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 46.7 Tayyip Erdoğan yüzde 43.31 Selahattin Demirtaş da yüzde 6.61 oy desteğine sahip. İhsanoğlu’na oy veren partiler yukarıdakilerle de sınırlı değil üstelik; daha LDP var, DHP var, DYP, KP, HAP, BAK ve Türk Parti var. Çoğunun adını ilk defa duymuş olabilirsiniz. Toplumdaki sayısal karşılıkları toplasan yüzde 1 bile etmeyebilir. Ama az önce de söylediğim gibi belirleyici “artı 1” oy olan bir seçimde sandığınızdan da önemli. Sonuçta bu partilerin de bir genel başkanları, divanları, kurucuları var; oy kullanacaklar. Ve malum ilk turu kullanılan oyların yarısından bir fazla oy alan, ikinci turu ise rakibinden bir oy fazla alan aday kazanacak! Ha bu rakamlar stabil mi; partilerin tabanlarında hiç mi kayma olmayacak?
Mümkün. Ama son seçimde rakipleri oylarını korur yahut arttırırken, 2 milyonun üzerinde oy kaybı yaşadığını düşününce bu ihtimal en çok AKP için geçerli! Geçmişte AKP için canını dişine takmış, mezardakilere dahi oy kullandırmaya kalkmış ve fakat son dönemde zulme maruz kalmış onca işadamı, eğitimci, polis, gazeteci; onların aileleri, sevenleri, eğer psikolojik sorunları yoksa tutup da Erdoğan’a oy verecek değillerdir herhalde. Sonra “AKP içindeki beka mücadelesi” ni de atlamamak gerekli; Partide ancak Erdoğan var olduğu müddetçe var olabilecekler ile ancak o giderse iktidarı ede edebilecekler arasındaki mücadele yansımayacak mı sanıyorsunuz sandığa?
Ya ikinci tura “PKK ile ittifak” halinde gidilmesi durumunda karşı karşıya kalacakları çözülme, parçalanma?
***
Hesap çok basit:
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ilk turda kazanabilmek için mevcudun üzerine yüzde 3.3 oy koyması yeterli.
Erdoğan’ın ise yüzde 6.7’lik bir “artı desteğe” ihtiyacı var.
İkinci tura kalırsa mı?
İddia edildiği gibi blok halde Erdoğan’a yönelseler bile, BDP-HDP’nin mevcut yüzde 6.6’sı da yetmiyor “uzun adam” ın Çankaya’ya uzamasına!
İtiraz gelecektir;
- Demirtaş yüzde 10’ları bulabilir; tepki oyları için “alternatif” haline geldi.
Velevki doğru;
Bu “tepkisel” artışı sağlayan oylar homojen mi peki?
Bir tek örnek vereyim:
Okmeydanı’ndaki evinden mahalle fırınına ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülü ile 15 yaşında, 16 kiloya düşmüş halde ölen Berkin Elvan’ın annesi aday tanıtım toplantısında Demirtaş’ın yanındaydı.
O “anne” , başına silah dahi dayasan ikinci turda oyunu meydanlarda kendisini “terörist” diye yuhalatan Erdoğan’a verir mi acaba?
O “anne” ; Gülsüm Elvan, “Benim kuzumu benden Allah almadı, benim oğlumu benden Tayyip Erdoğan aldı” diye onca gözyaşı döktükten sonra, gidip Erdoğan’a oy verir mi?
Oyunun “ikinci turda Erdoğan’a kayma ihtimali 0” olan yüzlerce, binlerce böyle insan var o “tepkisel” kitle içinde.
***
“İkinci tur” un; Erdoğan’ın karizmasına atacağı derin çiziği de es geçmeyin derim; o artık “yenilmez armada” nın kaptanı olmayacak nihayetinde. “Nasılsa kazanacak oyum boşa gitmesin” ci kafayı ayıltacak bir kırılma olacaktır böyle bir gelişme.
Evet TRT öyle... Medya şöyle... Para yok, pul yok; “9 bin” liralarla anca böyle de;
Sandığa gitmesi durumunda mührü “Ekmel Bey” e vereceği garanti olanlar güçlerinin farkına varırsalar, hepsi hikaye bence.
Dezavantajları çok olabilir ama bunca “somut” avantaj da var ellerinde.
Sözün özü:
Olmayacak dua değil amin dediğiniz... “Memleket” kaçmıyor 11 Ağustos’ta da gidersiniz; ama vatan kaydı kayacak ayaklarımızın altından; o yüzden sandığa lütfen.
|