İffet her ne kadar “doğruluk, namus, cinsel konularda kurallarına bağlılık” anlamına geliyorsa da gerçek iffet İslam bilgelerine göre “Sadece bedensel bir takım haramlardan kaçınmak değil; sağlıklı düşünmekten, her türlü meslek ahlakına kadar geniş bir çerçevede ele alınması gereken bir kavramdır”. Aslında gerçekten iffetli sayılacak olan, halk deyişiyle “Allahtan korkup, kuldan utanan” kişidir. Çünkü İslam peygamberinin söylediği ve hadis denilen sözlere göre kullardan utanmayan, Yaradan’ından da utanmaz.
İslam’a yürekten inanan ve mümin diye anılanlar başkalarını ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemezler ve utanma duyguları vardır. İnananların utanma duygusu olması yetmez, onlardan beklenen özellikler hoşgörü, zorluklara direnme/dayanma ya da sabır, cömertlik, işleri güzellikle ölçüp tartma, güler yüzlü ve tatlı dilli olma, kolaylaştırıcı olma, düzenlilik, güzel görünüş, yetinme (kanaat), ağır başlılık, günahtan çekinme, yardımlaşma ve kibarlıktır. Kısacası İslam’a inanmanın “iyi/ güzel ahlak “(hulk-i hasen) olduğu unutulmamalıdır. Oysa pek sayın başbakan yardımcısı Bülent Arınç, şimdilik yüzüne bakılınca yüzü kızaran, gözlerini suçlu suçlu yere diken bir gençlikle yetinecek gibi görünüyor. (Konuşmanın tamamını defalarca okudum, bir iki cümleyle yetinmedim.)
Kadınların arzulanır görünüşte olmaları, kahkahaları ve her gördükleri direğe tırmanmaları tartışıldı ama sayın başbakan yardımcısı gerçek verilerden yola çıkıyorsa tehlikeli bir durumun altını çiziyor: “Türkiye’de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçüldü. Bu kızlarda neredeyse 9-10 yaşlarına, erkeklerde de 11-12 yaşına kadar küçüldü”. Arınç’ın saptadığı bu durum, eğer tıbbi veriler de doğruluyorsa besinlerimizdeki hormon yüklemesinin bir sonucu olabilir. (Yapılarıyla oynanan -GDO meselesi- besin maddelerinden söz etmek bile istemiyorum. Çünkü bebek mamalarının ithalinde kontrolü kaldıran sizin hükümetiniz.) Çocuklarımızın yiyip içtiklerinin sonucunu televizyonlara yüklemekle kurtulamayız.
Arınç, durumu kolaylıkla özetliyor: “Türkiye’de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçüldü. Bu kızlarda neredeyse 9–10 yaşlarına, erkeklerde de 11–12 yaşına kadar küçüldü. Bunun neticesinde, özellikle bu cinsel yönelimleri sürekli teşvik eden, bir kısmı sanal dünyada, İnternet dünyasında bir kısmı maalesef televizyonlarda, gazetelerin magazin sütunlarında bir kısmı da üniversiteler başta olmak üzere eğitim alanında gençlerimizin bu heyecanlarını, bu heveslerini kötüye kullananlar var.” Bence üniversiteler ve gazetelerin cevap vereceği bir konu bu. Üniversitelerde, eğitim alanlarında ne oluyormuş cinsel yönelimleri azdıran?
Çocuk pornografisi, taciz-tecavüz davaları, çocuk gelinler fuhuş batağının bir ucu değil mi? Bu pazarı televizyon kontrolü, iffet isteği, ahlak anlatma gibi tedbirlerle ortadan kaldırmak hayaldir. (Kuşkusuz ekonomik durumla ilgili nutuklar çekmeyi düşünmüyorum. Ama sayın yetkili bu konuları eğitimi yüzünden de bilir.)
İffet, Hüseyin Rahmi’nin bir romanının adıdır. Bu adı taşıyan genç ve güzel kız, el işleriyle annesine ve erkek kardeşine bakar. Babasının ölümüyle aile yoksullaşmış, mezarlık kenarında bir kulübeye taşınmıştır. Nişanlısı amca oğlu da İffeti arayıp sormamaktadır. Sonunda bir kadın, İffet’i beğenen bir zenginden ona haber getirir. Adam ona metreslik teklif etmektedir. İffet annesi ve kardeşi için razı olursa da, vicdanı bu davranışı kabullenemez zehir içerek canına kıyar.
Reşat Nuri’nin Damga romanında sevdiği kadına söz gelmesin diye hırsız olduğunu söyleyen delikanlının da adı İffet’tir.
Artık sorabiliriz, İffet gerçekten öldü mü?
|