Bir dalda iki fetva !

31 Temmuz 2014 Perşembe, 09:07

Rüstem AVCI /BURSAPORT

Önce IŞİD 24 Temmuz'da açıkladı; \'Genç kız ve kadınlar sünnet edilecek…\'
Sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak…”
Arınç bir önceki konuşmasında da “Nilüfer’i de alacağız, Bursa’da bütün belediyeler AK Partili olacak” demişti.
Her ikisinde de emir kipi. Her ikisinde de had bildirme ve kadını aşağılamaktan öte yok sayma hevesliliği.
Babam olsa iyi, okkalı, ahlak sınırlarını zorlayan bir cümle eder, yazı da oracıkta ana fikrini verir ve biterdi.
Ben de babamın oğlu olma özelliğimi ve dilimi koruyarak diyorum ki; Ha IŞİD ha Arınç… Kafa olarak biri kanserin birinci evresiyse diğeri de üçüncü evresidir. Tedavileri çok zor, hatta mümkün değildir. Tıp karşılarında çaresizdir. Değişik yöntemlerle kurtulmak mümkün değildir. Sakal gibi kestikçe kalınlaşırlar. Bırakalım da doğal gelişimlerini yaşayıp tarihin köpüklü sularında yok olup gitsinler. Zira bu saçmalıklara dair beynimizin yorum yapan yerlerini zorlamak abesle iştigaldir vesselam.
Arınç’ın Nilüfer’i almak üzere gönderdiği ve kahkaha atmamasını istediği kadın seçmenler bile kendisine kahkahalarla gülüyordur.
***
Tayyip Bey'in TV korkusu
Şunun şurasında birkaç gün kaldı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine.
Ama ortada üç adayın katılacağı bir ortak televizyon yayını henüz yok. Hani Tayyip Bey he dese olacak ama öylesi demokratik bir yöntemle işi olmaz. Başkanlık heveslisi Başbakan’ın “demokratik bir seçim olsun” gibi bir derdi olmadığını hepimiz biliyoruz. Partisinin adında “adalet” sözcüğünün olması bir başına adil bir seçim olabileceği hissi yaratsa da, biz biliyoruz ki tek adam özentili ve devletin bütün olanakları emrine amade bir Tayyip Bey böylesi bir riski göze alamaz.
Tayyip Bey onca büyük bir sermayeyle yürüttüğü seçim kampanyasında diğer iki adayla, iki saatlik bir TV programına neden çıkmak istemez?
1 – Karşısında danışmanlarının önceden hazırlattığı akan yazılar (promter) olmayacak.
2 – Anında bilgisine başvurabileceği danışmanları olmayacak.
3 –Cevapları belli, önceden hazırlanmış, çanak sorular soracak yandaş gazeteciler olmayacak.
4 – Bütün kanallara tek başına çıkmak varken diğer adayların puan toplamasına fırsat vermenin gereği yok.
5 - Dış politikadan, Roboski katliamına, Gezi'de katledilen çocuklardan, IŞİD'e verilen desteğe, Soma katliamından, tapelere kadar cevabını veremeyeceği, verse bile karşısında bu cevapları boşa çıkaracak aday ve gazetecilerin olmasını kaldıramaz.
Peki Tayyip Bey en çok hangi adaydan çekinerek TV programı yöntemine soğuk bakıyor? Adaylıklar açıklanalı beri ortalama söylemlerin ötesine geçemeyen Ekmeleddin Bey’i ilk tur için kolay lokma gören Tayyip Bey’in asıl çekindiği adayın Selahhatin Demirtaş olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Demirtaş kendinden beklenenin ötesinde alıcı bulacak yeni şeyler söyleyen, genç, dinamik ve duruşuyla takdir toplayan oy oranı itibarıyla kapalı bir kutu. Hangi TV programında izlesem kararlı, kendinden emin, mütevazı ne konuştuğunu bilen lider özellikleri taşıyan bir aday görüntüsü veriyor. Ve siyaset ayrımı gözetmeksizin kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor. En farklı aday Demirtaş ama, fakat…
İşte adayların katılacağı bir TV yayınında Demirtaş söz konusu kafalardaki ama ve fakatları yıkar korkusu yaşıyor Tayyip Bey.
Artık bölücülük üzerinden yapacağı propagandanın pek alıcı bulamadığını da hesaba katarsak, Demirtaş konusunda kafası karışık seçmenleri elinde tutmanın tek yolu uzaktan dövüşmek, \'satılmış\' gibi ifadelerle bildiği ucuz siyaseti sürdürmektir.
Bir de Ekmeleddin Bey'in sakin duruşu karşısında olası bir fevri hareketinin kaybettireceği oyları da düşünürsek, Başbakan'ın TV programı fikrine sıcak bakması mümkün görünmüyor.
Tayyip Bey artık kazanılacak oy hesabından çok kaybedilecek oyların hesabını yapmak zorunda.
Paranın gücüyle yapılacak bir seçim propagandası kendisi için daha makul görünüyor.
Zira reklam panoları, TV reklamları ile sanal bir kahraman yaratmak, adaylarla TV programında tartışmaktan daha tehlikesiz.
***
Paralel yapı iddiasıyla hukuku ayaklar altına alırcasına gece yarısı operasyonlarıyla gözaltılar sürüyor. Bir yandan da dinleme emirlerini veren hakimleri derdest etme heveslisi açıklamalar geliyor.
\'Türk adaletine güveniyorum\' naraları atanlar şimdi yargıyı arkadan dolanıp kuşatma derdindeler. Zira artık herkes biliyor, o tapeler Almanya'nın 2014 Dünya Kupası Şampiyonluğu kadar gerçek.
Hakimler dinleme emrini neye istinaden verdiler?
Bakan, Başbakan ve oğlu arasında geçen yolsuzluk konuşmalarına.
Demek ki ortada yasadışı bir dinleme yok.
Polislere sorulan \'Başbakan'ı neden dinlediniz\' sorusundan da anlıyoruz ki tapeler gerçek.
Bu işin özeti; yasal yollarla enselendiler, hukuk dışı uygulamalara sarılıp durumu balçıkla sıvayacaklarını sanıyorlar.
Bu da yetmiyor, onca iddia ve şaibeye rağmen Cumhura başkan olmaya aday oluyorlar. Edep yahu.
***
\'Olmasaydı sonumuz böyle...\'
Bir de bu işin vicdan muhakemesi var.
Cemaat hükümetle el ele nice geceyarısı baskınları yaptı. Şimdi ise kendileri alınıyorlar. Oh olsun diyemem, çünkü bu tür uygulamalar kime yapılırsa yapılsın insan hakkı ihlalidir.
Geceyarısı gözaltına alınmalara alınmayanlar, eski ortakları tarafından geceyarısı gözaltına alınmalarına alınıyorlarmış geceyarısı gözaltına alınmalara karşı olmak ilkesel insan hakları temelli bir duruşu gerektirir. Biz dün olduğu gibi bugün de geceyarısı alınmalara karşıyız. Alınmayın ama siz de kendinizden olmayanın haklarının ihlaline alınmama hastalığı var.
Bir hakimden vicdanınızı dinleme kararı çıkartmanız işe yarayabilir.
***
Şu bayram gününde bol iyi dilekli bir yazı yazmak isterdim ama yine olmadı.
Öğretilmiş çaresizlikler ülkesinin, çareyi iyi dileklerde bulan iyi insanları;
Yeni yaşam ortak muradımız olsun, bayramınız kutlu olsun...