Yavuz BAYDAR
ybaydar@bugun.com.tr
Başbakan Erdoğan, üzerinde sapasağlam duracağını planladığı bir tek adam sisteminin çimentosunu her gün kepçe kepçe döküyor.
Fiili yeni sistemin telaşlı bir hazırlığı ortalığa hakim.
Tatlı değil, asabi bir telaş bu.
Meslektaşlarımız ucunu bırakmıyor, ısrarla soruyorlar.
Meraklarının odağı, şayet Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse, onun atayacağı başbakanının halinin nice olacağı.
'Siz güçlü cumhurbaşkanı dediğinize göre, güçlü başbakana ihtiyaç var mı' diye soruyorlar.
Cevaplıyor:
‘Bizim sistemimiz ne başkanlık ne yarı başkanlık sistemidir. Orada sadece başkanlar güçlüdür. Ama burada başbakanımızın belli yetkileri var. Bu yetkileri yok farz etmek mümkün değil. Bizim tek özelliğimiz ne olacak? Artık milletin seçtiği cumhurbaşkanı olarak gelmem bu işe bir farklılık katacaktır. Ben kalkıp da başbakanlık makamına gelecek arkadaşımı zayıflatamam ki... O da seçilmiş bir başbakan. El ele verip yürüyeceğiz.'
İçinde bazı ipuçları taşıyan ama ne ikna eden ne de açıklık getiren bir cevap.
Cevaba devam ederken, içini titreten rakibine de dokundurmadan edemiyor. 'Beraber mi koşacaksınız yani' diye üsteliyorlar. Diyor ki:
'Bundan tereddüdünüz olmasın. Beraber yürüyeceğiz bu yollarda, o da koşacak, ben de koşacağım. Ben olayı sadece bir uluslararası görev veya STK’larla çalışma olarak görmüyorum. Oraya çıkan cumhurbaşkanının yolla, suyla, barajlarla uğraşmaz demesini ben çok yadırgadım. Ekmel Bey bu tür şeylere alışmadığı için onları söyleyemez. 104. maddeyi bir okusa bunların hepsi çıkar.'
Bu sözlerin Türkçe meali şudur:
Erdoğan, Çankaya'ya çıkarsa şayet, çıktığı andan itibaren, arkasına 'sahibinin sesi' korosunu da alarak, 12 Eylül anayasasının cumhurbaşkanlığı yemini ve görevleriyle ilgili olan ve esasen Kenan Evren ve askeri halefleri için tasarlanmış maddelerini kendi merceğinden okuyacak ve mutlak güç temerküzü için eğip büküp tepe tepe kullanmak isteyecektir.
12 Eylül ruhu, kime niyet kime kısmet misali, bunca yılın ardından, tam manasıyla canlanacaktır.
Buna Türkiye'de aklı başında olan, vicdan ve sorumluluk sahibi -sol, sağ, laik, muhafazakâr, liberal, Alevi, Sünni, Kürt vs- kimse pek sessiz kalmak istemeyeceğine göre, patlak verecek devasa tartışma ve ardından gelmesi muhtemel sistem krizi, tercihinize göre ya eğlendirici olacak ya da hayli üzücü.
Zihinsel, dokusal ve yapısal tahribatın büyük olacağı kesin.
Er ya da geç boşa çıkacak
Erdoğan icraatı 'koşmak' diye tanımlarken haklı.
Gerçekten de koştura koştura gidilmekte.
Telaşın arka planında hukuk ve meşruiyet dışı çok fazla ayrıntı var.
Kabahat ve ihmali çok aşan ayrıntılar...
Bunların tümü, eğer Türkiye 2023'e 'demokratik devamlılık' ve normallik geleneğini oturtmuş bir ülke olarak girecekse, açık cevaplar ve hesap verme gerektiren ayrıntılar.
Üzerlerini oraya buraya koşturarak kapatma gayretleri, isterseniz Çernobil reaktörü üzerine konan cinsten bir kalın tecrit kapağı geçirin, boşa çıkacaktır, er veya geç.
Ağustos sonrası Çankaya odaklı 'mutlak güç temerküzü' yolunda cereyan eden koşuşturma, gözler önünde şöyle şekilleniyor:
* Hukuk ve yargının, yürütmenin başına biat edecek şekilde yeniden tanzimi: Son bir yıl içinde MİT yasasından internete, Yargıtay'dan kamu ihalelerine, kamulaştırmalara varana kadar yapılan yasa değişiklikleri, denge-denetimin sonu olacaktır.
* Devlet kurumlarının genetik yapısı: 17 Aralık'tan sonra hız kazanan idari tasarruf dalgası ve 'darbe' bahanesiyle Emniyet içindeki vasıflı insan kaynağının, diğer yerlerdekiler gibi yerinden etme ve gözaltılarla tasfiyesi, bir 'Orta Asyalaşma' hamlesidir.
* Hakikatlerin halktan kaçırılması: En güçlü medya aracı olan TV alanında mutlak siyasi otorite egemenliği kurulması ve tehditkâr bir yandaş stenograf korosunun yazılı basında bunlara eklenmesi ile Türkiye medyası bir 'yalan haber' ve 'ihbarlama' pazarına dönmüştür.
* Fişleme ve sindirme: Yüz bin özel şirketin, reşit yaşa ermemiş milyonlara çocuğun ve ailelerinin fişlenmesi, hükümetin icraatı ile hemfikir olmayan sosyal kesimlerin 'paryalaştırılması', ümmet fikrine dayalı yeni bir kast sisteminin habercisidir.
|