Bir hayat lütfen, filtresiz olsun...

08 Mayıs 2011 Pazar, 08:23

Bir karar vereceğiz. Hayatı devlet tarafından düzenlenen gölge insanlar mı olacağız? Bizim neyimiz eksik?

Bilişim hukukçusu Yaman Akdeniz internet siteleri için 138 kelimenin yasaklanması çabasına ‘ya tutarsa girişimleri’ diyor.
Peki kimler ‘ya tutarsa’ diyenler?
Devletimizde, ‘İnsanların hayatını ne kadar kısıtlar, kontrol alanımızı ne kadar genişletirsek o kadar hayırlı bir iş yapmış oluruz’ diye düşünen bir klik var.
Ruh karartıcı hayat görüşleri için onlar adına üzülebiliriz. Ama bu tatsız varoluş biçimini tüm topluma dayatmaya çalıştıklarında dur demenin vakti çoktan gelmiş demektir.
Yasakçı kafanın gücü, toplumun “Biz koyun değiliz. Yeter!” dediği yere kadardır.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın interneti filtreleme projesine yönelik eleştirilere yanıtı şöyle: “Çocuk paketi, aile paketi, yurtiçi paketi gibi seçenekler sunulacak. İsteyen standart pakette kalabilecek.”

Anı yakalayamadık!
Ama mühim olan bu tür bir altyapının kurulması... Devletin kısıtlayıcı zihniyeti kafasından söküp atamaması... İnsanlarımızın akıllarını, kalplerini rahat bırakmayı kabul edememesi.
Türk olmak niye bu kadar zordur?
Geçen ay açıklanan OECD raporunda Türkler en az ‘pozitif deneyim’ yaşayan halk olarak çıktı. İnsanlarımızın sadece yüzde 56.5’i bir hafta içinde pozitif bir deneyim yaşadığını söylemiş.
‘Pozitif deneyim’in tanımı: Saygı görmek, bir önceki gün keyifli bir şey yapmak, vaktini nasıl geçirdiği konusunda özgür olmak, yeni bir şey öğrenmek, gurur duyduğu bir şey başarmak..

Karar bizim
Pozitif anlar için mutlu bir hayat kuracak özgürlük alanı olması gerekir.
Sokakta sevgilimizle rahat rahat ele ele dolaşamadıkça, her konuda ne düşündüğümüzü açıkça söyleyemedikçe, hayatımızın akışını kendimiz tayin etmedikçe kolay değil.
Ama bunu kırabiliriz.
Bir karar vereceğiz...
Sadece bir istatistiğe indirgenmiş, yaşam tarzı devlet tarafından düzenlenmiş birer gölge insan olarak mı geçeceğiz bu dünyadan...
Yoksa en az bir İsveçli, bir Portekizli kadar özgür, başı dik ve bir kere geldiği hayatı korkusuzca yaşayarak mı...

Yasakçı gazeteciler
Her devlet statükocu bürokrasiyi yaratır. Özgürlük taleplerine direnir. Bu doğal. Ama asıl düş kırıklığı, yasakları savunan, bunları önemsizleştiren gazeteciler.
Engellemelerin abartıldığı kadar olmadığını söyleyen, mazur göstermeye çalışan gazeteciler bu kutuplaşma çağının kötü bir sürprizi olsa gerek.
Toplumun önünü açması
gereken insanlar her tür kısıtlamaya tepki vermeli.
Yasakçı kafanın askerliğine soyunmamalı.
Zaten bu çağda böyle bir
mücadeleyi kazanmaları mümkün değil.
Başka yerlerde kazanamadılar. Bizim neyimiz eksik...
İyi pazarlar!

Kaynak : ÇINAR OSKAY/Radikal