Filistin’de, az çok barıştan yana herkesin “Aman olmasın!” dediği oldu. İsrail ordusu Gazze’ye yönelik “kara harekatı”nı başlattı!
İsrail’in Filistinlilere yönelik 70 yıla yaklaşan zulmü, İsrail’in bölgede batılı emperyalistlerin desteğiyle yürüttüğü, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını reddeden politikası için burada söylenecek çok şey yok. Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını tanıyan bir çözüm gerçekleşmedikçe, sadece bölge ülkeleri değil İsrail halkının da aşırı siyonist politikacıların ve batılı emperyalistlerin aleti olmaktan kurtulup huzur bulmayacağı Evrensel okurlarının ve dünyada olup biteni az çok izleyen herkesin malumudur.
BİRLEŞİK, DEMOKRATİK FİLİSTİN DAVASI ‘İSLAMCI FİLİSTİN’ DAVASINA’ DARALTILDI
Yine 70 yıldan beri, Filistin halkını savunuyor görünen ama aslında bağlı oldukları emperyalist mihrakların ve kendi çıkarlarının peşinde koşan Arap ve İslam ülkelerinin ise Filistin davasına İsrail’den bile çok zarar verdikleri de yine bölgedeki gelişmeleri izleyen her aklı başındaki kişinin bildiği bir gerçektir.
Bölge ülkelerinin halkları ve dünyanın demokratik kamuoyu, elbette İsrail’in Filistin’e yönelik zulmüne karşı her zaman karşı çıkmışlardır. Ama son yıllarda cihatçı, şeriatçı grupların yarattığı kaos, Hamas üstünden Filistin davasının ve topraklarının bölünmesi, Filistin davasının bir “İslam davası”na daraltılması girişimlerine paralel olarak, Filistin’e uluslararası destek zayıflamıştır. Bunu Türkiye’de bile görmek mümkün. Nitekim “Allahuekber” sloganlarının öne çıktığı gösteriler ve Hükümetin politikası da bu “daraltmayla” birleştikçe, son yıllara kadar Filistin davasına destek veren çok daha geniş kesimler, bir adım geriye çekilmiştir.
Başbakan Erdoğan ve Bakanı Davutoğlu da bütün o Filistin için pek yanıp yakınıyor görünmelerine karşın, Filistin davasının “İslam davasına” indirgenerek zayıflamasına yol açan tutumun öncülerinden olmuştur. Öyle ki Başbakan Erdoğan, şeriatçı gruplarla aynı söylemi ve üslubu benimseyerek, Türkiye’nin sorunun çözümünde etkili bir ülke olma, hatta taraf olma şansını da yitirtmiştir.
FİLİSTİN HİÇ BU KADAR YALNIZLAŞMAMIŞTI
Şöyle bir bakıldığında bile Filistin’in bugün tarihinin en yalnızlaşmış döneminden geçtiğini görüyoruz.
Şöyle ki;
1- İsrail’in kara harekatını başlatması karşısında; BM Genel Sekreteri Moon; “İsrail sivil can kayıplarının önlenmesi için daha çok çaba göstermelidir” derken ABD ve batılı ülkeler, “İsrail’in kendi vatandaşlarının can güvenliğini koruma hakkı”ndan dem vurarak, İsrail’in kara harekatına bile karşı bir tutum göstermekten kaçınmaktadır.
2- Bölge ülkelerinde ise her kafadan bir ses çıkmakta, birer birer İslam ülkeleri gibi, İslam Birliği Örgütü, Arap Birliği gibi örgütler bile toplanıp ortak bir tutum almaktan acizdirler. Dahası İslam ülkeleri birbirlerini arkadan vurmaktan da çekinmemektedirler. Öyle ki dört gün önce Mısır’ın “ateşkes girişimi”nin çökme nedeni olarak Türkiye ve Katar’ın Hamas üstünde baskı kurarak Mısır’ın teklifini reddettirmeleri gösterilmektedir. İsrail Dışişleri Bakanı Liberman ve Mısır Dışişleri Bakanı Şükri; “Türkiye ve Katar, Hamas üstünde baskı kurup ateşkesi reddettirdi” diyorlar. Hem de açıkça! Türkiye ise bu iddiaların üstünden geçen üç güne karşın, “Hayır biz ateşkesi önlemedik” dememiştir.
BİRLEŞİK, DEMOKRATİK, LAİK BİR FİLİSTİN İÇİN MÜCADELE
Evet İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ne insan hakları, ne Filistinlilerin hakları, ne de BM’nin Filistin’le ilgili kararları açısından kabul edilebilirdir. Ve elbette İsrail’in Filistin’e ve Filistinlilere yönelik saldırılarını, Filistinlerin kendi içlerindeki çatışmalar ya da Hamas ve cihatçı grupların tutumu ve amaçları da mazur gösteremez.
Ne var ki bugün, dünün birleşik, laik, demokratik Filistin’i de bu imajından çok şey kaybetmiş; şeriatçı, cihatçı, dinci, mezhepçi odakların bölgede güçlenmesi ve onların Filistin’e Hamas üstünden “Yeni bir İslamcı terör merkezi” yapma gayretleri, dünya demokratik kamuoyunda Filistin davasını itibar yitimine uğratmış, onu zayıflatmıştır.
Bugün Filistin’e yönelik İsrail saldırısı karşısında, geçmişte hiçbir dönemde olmadığı kadar cılız tepkilerin çıkmasının nedeni budur.
ŞEİRATÇI VE YENİ OSMANLICI ZİHNİYETE KARŞI MÜCADELE OLMADAN FİLİSTİN DAVASI İLERLEYEMEZ
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bugün bunun sıkıntısı vardır. AKP, BBP, MHP gibi partilerin yandaşları ve çeşitli cemaat çevreleri Filistin’e desteği şeriatçı gösterilere dönüştürmektedir. Bu da ülkemizin ilericilerini, demokratlarını, aydınlarını, sanatçılarını Filistin’e destek vermekte tereddüde sevk etmektedir. Çünkü demokratik ve birleşmiş bir Filistin, halkların kendi kaderini tayin hakkını tanıyan, din ve mezhep çatışmasını reddeden inanç özgürlüğünü (laisizmi) de kapsayan mücadele ile mümkündür.
Onun içindir ki gazetemiz, Rojava ile Filistin’in düşmanları aynıdır; Rojava’da IŞİD’i destekleyenlerin Filistin için akıyor görünen gözyaşları “timsah gözyaşıdır” demekte ısrar etmektedir.
Onun içindir ki gazetemiz, “Laisizmin önemli bileşeni olmadığı bir demokratikleşme İslam ülkelerinde bir anlam ifade etmez” demekte ısrar etmektedir.
Evet, İsrail’in saldırılarını şiddetle lanetleyeceğiz. Her yerde ve her biçimde en geniş katılımlarla etkinlikler, protestolar düzenleyeceğiz, ama “Filistin davasını” cihatçı, şeriatçı grupların istismarına terk etmeden!
Ve elbette Türkiye’nin “yeni Osmanlıcıların” hayallerine kurban edenleri de her yerde (semtlerde, derneklerde, iş yerlerinde,…) ve her platformda eleştirmeyi, halkı bu doğrultuda aydınlatmayı, bu politikalara karşı mücadeleyi de ihmal etmeden!
|