''Anayasanın değişmesine evet, rejimin değişmesine hayır'' sözü İhsanoğlu'nun siyasi yönelimini ortaya koyuyor. Tabii bir de 'anadil'le ilgili söyledikleri...
+A-
Paylaş
Share on facebookShare on gmailShare on emailMore Sharing Services
57
Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçim kampanyası perşembe sabahı fiilen başladı. Çırağan Sarayı'ndaki tanıtım toplantısına gelen yaklaşık 200 gazeteci, İhsanoğlu'nun ''çıkış sloganı''nı görünce kısa bir şaşkınlık yaşadı. Çünkü; karşımızda duran sahnede \'Ekmek için Ekmeleddin'' yazıyordu. Yazının altında ise Türkiye'yi simgeleyen bir harita ve haritanın üzerine serpiştirilmiş başakların fotoğrafı vardı. Herkes, hem sloganın hem de başaklarla kaplı Türkiye haritasının ne anlama geldiğini birbirine sormakla meşguldü...
Hemen söyleyeyim: İhsanoğlu'nun çıkış sloganını beğenmedim... Zira; bu sloganı ortaya atan Reklamcı Ateş İlyas Başsoy, sloganın içeriğini doldurmakta yetersiz kalmıştır. Alt başlık olarak kullanılan \'Ekmek vatandır, hepimiz ekmeğimiz için mücadele ediyoruz'' ise beylik sözlerden öteye gidememiş... \'Sevgi ekelim, saygı ekelim...'' sözleri de tatmin etmekten uzak... Ki; İhsanoğlu da kürsüde yaptığı konuşmada, sloganın içeriğini doldurmaya çalışırken, hayli zorlandı... Slogan, akılda kalıcı olmalı ve heyecan yaratmalıydı... Bu bağlamda, İhsanoğlu'nun kampanyasının propaganda ayağının zayıf kaldığını söyleyebiliriz.
\'Ekmek için Ekmeleddin...'' sözü, Cumhurbaşkanlığı seçiminden çok, genel seçimde kullanılabilecek bir alt slogan olabilir. Bu sloganla kampanya yürütmek çok zordur. Slogan, basit ve akılda kalıcı olmalıydı.
Ayrıca, sahne düzenlemesi ve ses düzeni de 200 gazetecinin katıldığı bir toplantı için tatmin edici değildi. Neyse ki; ses düzenindeki aksaklık bir süre sonra çözüldü ve cızırtının sebebi anlaşıldı. CHP'lilerin verdiği bilgiye göre, Fransız TV'sinin muhabirinin mikrofonu, ses düzeninin frekansına karışmış... Frekansların çakıştığı tespit edilince, Fransız TV'sinin muhabirinin telsizinin frekansı devre dışı bırakılmış. Böylece ses düzeni normale döndü.
Beni bunların yanı sıra, Ekmel Bey'in vereceği siyasi mesajlar daha çok ilgilendiriyordu. Slogan tutmazsa bundan vazgeçilir, ses düzenindeki aksaklık giderilir... Ancak; siyasi mesajlardaki hatayı telafi etmek zordur. Bu yüzden, biçimden çok içeriğe dikkat ettim.
Siyasi analize geçmeden önce, bir de gözlemimi paylaşmak istiyorum:
İhsanoğlu, salona ailesi ile birlikte gelmişti. Çocukları, gelini ve eşi İhsanoğlu ile yan yana oturdular. Çocuklarının ve eşinin heyecanı her hallerinden belli oluyordu. Keza; Ekmeleddin İhsanoğlu da heyecanlıydı... Ancak, kürsü deneyiminin olması, heyecanını bastırıyordu. Kürsüde konuşurken rahat olan ve hitabetini verdiği örneklerle güçlendiren İhsanoğlu'nun aynı performansı ''otobüs üzerinde'' gösterebilmesi ise mümkün değil... Zira, İhsanoğlu ''otobüs üstü''nden çok, salon toplantılarına daha yatkın... İhsanoğlu, kürsüde ders anlatır gibi konuşuyor ama sıkmıyor. Filistin, Mısır, Irak, İsrail ve Libya'dan söz ederken, bire bir yaşadığı gelişmeleri de herkesin anlayabileceği bir dille aktarıyor.
Birleşmiş Milletler'de Filistin'in tanınması için verdiği mücadele, Irak'taki mezhep savaşını durdurmak için gösterdiği çaba ve Avrupa'dan Ortadoğu'ya uzanan siyasal iklimi analiz ederken verdiği örnekler, Türk seçmeninin hoşuna gidecek bir \'güç gösterisi''ni de içinde barındırıyor.
İhsanoğlu konuşma yaparken, AKP'nin tabanına da sık sık sesleniyor. AKP'lileri kıracak, incitecek, ötekileştirecek ya da kutuplaştıracak sözler etmiyor. \'Ben AKP'linin de HDP'linin de CHP'linin de oyunu istiyorum'' diyor. ''Muhafazakar seçmen''i ise konuşmasına başlerken Fatiha Suresi'nden yaptığı alıntıyla selamlıyor. İhsanoğlu, kürsüde ''herkesin cumhurbaşkanı'' olmayı istediği mesajını veriyor. \'Genç kızlarımıza sıkmabaş dedirtmem. Gezi'deki gençlerimize çapulcu denilerek hakaret edilmesini kabul edemem'' sözleri, yelpazesini olabildiğince genişletmeye çalıştığının işareti...
İhsanoğlu'nun Ali İsmail Korkmaz'ı sahiplenen ve ölüm yıldönümünde anan sözleri ise özellikle Gezi direnişine katılanları memnun etti. Zira; uzun süredir, devleti yöneten ya da yönetmeye hazırlanan kişilerin ağzından, Gezi direnişinde katledilen gençlere yönelik olumlu sözler duyamıyorduk. Gezi denildiğinde hep hakaret eden, yok sayan ve aşağılamaya çalışan bir dille karşılaşıyorduk.
İhsanoğlu, konuşmasında Türkiye'nin temel meselerine de değindi... Örneğin, ''Kürt sorunu''nun mutlaka ve mutlaka parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiğini ve tam mutabakat sağlanmasının şart olduğunu vurguladı. İhsanoğlu, anadile ilişkin de net bir çizgi koydu: \'İnsanlar anadilini kullanabilmeli. Ancak resmi dilimiz Türkçe'dir.''
Bu mesaj, \'Ülkemizin birlik, beraberlik ve bütünlük içinde geleceğe hazırlanması gerekir'' sözleriyle belli bir çerçeveye oturtuldu. Böylece, ''kırmızı çizgiler''ini de belli etmiş oldu.
İhsanoğlu'nun bir diğer 'kırmızı çizgisi' ise parlamenter rejime yönelikti. İhsanoğlu, \'Bizim sistemimizin ABD'deki başkanlık sistemiyle bir ilgisi yok. Bizim sistemimiz parlamenter sistemdir. Ve öyle de kalmalıdır'' dedi. Ardından ise çizgiyi daha da netleştirdi: \'Anayasa'nın değişmesine evet, rejimin değişmesine ise hayır...''
İhsanoğlu, \'Cumhurbaşkanları yol yapmaz ama yol gösterir'' diyerek, Recep Tayyip Erdoğan ile arasındaki farkı da koydu. İhsanoğlu, seçildiği takdirde hükümetin işlerine karışmayacağı ama yol gösterici olacağını da deklare etti. İhsanoğlu'nun temel vurgularından biri de Avrupa Birliği normlarıydı. \'Falaka dönemi bitti, devlette diyalog esas olmalıdır'' diyen İhsanoğlu, rakibi Erdoğan'a ince göndermeler de yaptı. Sarkozy'nin gözaltına alınmasını hatırlatan İhsanoğlu, 17 - 25 Aralık operasyonlarına ilişkin bir soru üzerine, \'Adli olaylar siyasileştirilmemelidir. Yargı, işini rahatlıkla yapabilmelidir. Aklanma yeri yargıdır'' dedi.
Konuşmasının başında \'Ey Azizler...'' sözünü kullanan İhsanoğlu, Başbakan'ın kendisine yönelik \'Monşer'' tanımlamasını ironi haline getirdi. \'Azizler''i 18. yüzyılda yaşayan Erzurumlu Hakkı Efendi'nin kullandığını ve eserlerinde yer verdiğini belirten İhsanoğlu, Başbakan'a \'Monşer - Aziz'' üzerinden göndermelerde bulundu.
\'Filistin'deki iç barışı sağlayan kişi benim'' diyen İhsanoğlu, Erdoğan'ın Ortadoğu'da siyasi bir figür olamayacağını belirtti. İhsanoğlu, \'Hamas ve El Fetih barışır ve kabine kurulurken benden başka kimse yoktu orada'' dedi. Hemen ardından ise Filistin'in kendisine verdiği Kudüs Yıldızı Nişanı'nı hatırlattı. İsrail'in Gazze'deki katliamlarını da kınadı.
İhsanoğlu, Çırağan'daki toplantısında Fen Bilimleri'nden kimyaya, ekonomiden tarihe uzanan geniş bir yelpazede seslendi basına ve kamuoyuna... Siyasi fikirlerini daha çok \'huzur, barış, kardeşlik, üretmek, demokrasi, fikir hürriyeti'' temeline oturttuğu gözlendi. Türkiye'nin inovasyona daha çok önem vermesi ve ''emek yoğun'' üretim biçiminden çok teknolojik yatırımlara yönelmesi gerektiğini söyledi. Ekonomik gidişatın tatmin edici olmadığını da belirttikten sonra AKP'li seçmene de göz kırptı. \'Genel seçimde istediğiniz partiye oy verin. Ancak cumhurbaşkanı seçiminde herkese eşit ve tarafsız yaklaşacak bir adayı seçin'' dedi.
CHP'li seçmene ise \'Büyük Atatürk'' , \'Atatürk'ün liderliği'' , \'Atatürk'ün Yurtta Barış Cihanda Barış ilkesi'' söylemleriyle ulaştı. Türk bayrağı ve Türk vatanının birliği - dirliği söylemi de MHP'li seçmene yönelikti. Keza, konuşma içinde HDP'den BBB'ye uzanan birçok kesime yönelik mesajlar da vardı. Aleviler de İhsanoğlu'nun önemsediği bir seçmen kitlesi olarak öne çıktı. İhsanoğlu, \'Aleviler ilk günlerdeki bakışlarını değiştirdi. şu an Alevilerden çok yoğun destek aldığımı gözlemliyorum'' dedi.
Sözün özü: İhsanoğlu bugün en geniş kamuoyunun karşısına çıktı. Geçmişini reddetmeyen ancak geçmişte yaşananlara yönelik hiçbir husümet taşımadığını ifade eden bir profil çizdi. Atatürk'ün Türkiye'yi kurduğu ve yüzünü Avrupa'ya çevirdiğini söyledikten sonra \'Yönümüz Avrupa'nın demokrasi normları olmalıdır'' dedi. \'İçeride huzur, dışarıda itibar'' sözü de Türkiye'nin rotasina ilişkin önemli bir vurguydu.
İhsanoğlu bu fikirlerini TV'lere daha çok çıkarak anlatmalı ve kendisine yönelik kuşkuları gidermeli... Bu bağlamda CHP ve MHP'ye de çok görev düşüyor. Onlar da İhsanoğlu'nun ''sakin, uzlaşmacı, ötekileştirmeyen, kucaklayan, hukuka ve anayasaya saygılı'' bakışını topluma daha çok anlatabilmeli...
Bu sabah Çırağan'daki toplantıdan çıkarken, neredeyse tüm gazeteciler tek bir tanımda uzlaştı: \'Ekmel Bey çok sakin ve uzlaştırıcı...''
Türkiye'yi 12 yıldır bağırarak yöneten bir anlayışın ardından Ekmel Bey'in tavrı yadırganabilir... 12 yıldır ''huzursuzluk'' yaratarak iktidarda kalmayı başaranlara karşı, Ekmel Bey'in yarattığı dinginlik, Türkiye'nin yeniden kucaklaşmasını sağlayabilir... Biz salondan bu duygularla ayrıldık... Şimdi önemli olan bu duygunun tüm seçmenelere yaşatılabilmesi...
|