Başbakan’ın, “Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci” Antalya AKP milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Pazartesi (14 Nisan 2014) günü, JW Mariott Otel’de, “Diplomasi Muhabirleri Derneği” Yönetim Kurulu ve üyeleriyle öğle yemeğinde bir araya geldi, “paralel devlet”ten, “paralel devlet”in “gizli dinlemeler”inden yakındı, “Böyle bir ortamda kimse kendini güvende hissetmiyor. Sayın Başbakanımız da kendini güvende hissetmiyor. Zaten kendisi de söylüyor”* dedi.
İnanır mısınız, inanmaz mısınız, ciddiye alır mısınız, almaz mısınız, güler misiniz vb, bilmem. Ama… Bu sözlerde bir doğru var: “Bugünkü Türkiye ortamında, kimse kendini güvende hissetmiyor!” Hissetmediğinin nedeni, Ulusal Kurtuluş Savaşı ile “yenilgiyi tadan”, bölgedeki emperyalist planlarını 90-100 yıl ertelemek zorunda kalan emperyalistlerin “intikam” ve “2’inci Sevr” düşlerinin, yerli işbirlikçileri aracılığıyla aşama aşama yaşama geçirilmesi!..
….
“Kimsenin kendini güvende hissetmediği ortam”da yerel seçime (30 Mart 2014 Pazar) gidildi. Seçimlerin, özellikle “seçim sonuçları”nın “güvenli olmayacağı”, günler öncesinden yazıldı, çizildi, konuşuldu, tartışıldı. Duyarlılık sergileyen çıkmadı! Sanki… Dikkate almamak, dikkate alınmaması için “özel çaba” gösterildi!
“Özel çaba”, seçim sırasında ve seçim sonrasında, “hesaplandığı” gibi sonuç verdi!
Seçim sırasında ve sonrasında olanlara toplum olarak tanığız. Özetle: Oy kullanamayacak durumlardakilere oy kullandırıldı! Muhtar adaylarının oyları, Belediye Başkanlığı oylarıyla aynı zarfa konuldu! Oy sayımlarında ve tutanak kayıtlarında usa (akla), hayale gelmeyecek hileler yapıldı, dümenler çevrildi! İlçe, il Seçim Kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK’ya) taşınan itirazlarda, “yanlı kararlar”a imzalar atıldı!..
Daha neler!..
Ne için?..
“Bir algı”yı yerleştirmek için!
Başardılar!..
O algı şu: Seçmende, “Oy vermesem de, gene onlar kazanıyor” düşüncesini yeşertmek, geliştirip pekiştirmek!
….
Şu günlerde… Kendi kendimizle de konuşsak, vereceğimiz; başkalarıyla da konuşsak, alacağız yanıt “Onlara oy vermedim ama, kazanan onlar oldu! Bu durumda… Sandığa gitmenin, oy kullanmanın bir anlamı yok! Bundan sonra, sandığa gitmemeyi ve oy kullanmamayı düşünüyorum. Büyük olasılıkla, düşüncemin arkasında duracağım…” oluyor.
Bu, çok “tehlikeli” bir algı, oluşum!..
Elerkiden (demokrasiden) yana olan herkesin, bugünden kolları sıvaması, harekete geçmesi, çevresindekileri “böylesi düşünce”lerden sıyırması, gerekir. Aksi halde… 10 ve 24 Ağustos 2014 günlerindeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 2015’deki genel seçimde “katılım” yüzde 50’lerin altında gerçekleşir! Bu da, “kazanması istenilmeyenlerin kazanması” demektir.
“Kazanması istenilmeyenlerin kazanması”, emperyalist senaryonun yaprak çevirmesi yani emperyalistlerin, senaryolarında yol alması demektir.
Doğaldır ki… Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarları için uğraşan emperyalistler, yerel işbirlikçilerinin –bakmayın, kişiler üzerinde gelişen kavgalara- kazanmalarını “öncelik”le isteyecekler, katkılar verecekler; aksiliğe karşı “A Planı”na seçenek olarak hazırladıkları, ellerinin altındaki “B”, “C” vb planlarını devreye sokacaklar.
….
O planlarından biri, 7 Nisan 2014 Salı günü Kamutay’da (Meclis’te) yaşandı: Ankara Elmadağ AKP ilçe örgütüne kayıtlı “Orhan Övet” adlı sabıkalı, işsiz genç, partisinin grup toplantısına gelen Yeni CHP’nin başı Zoraki Şef KK’ya, Kamutay’ın içinde, BDP grup salonunun önünde, yumruklu saldırıda bulundu.
Olay çirkin ve şiddetle kınıyorum. Bir ulusun kalbinin attığı yerde, böylesi olayın gelişmesi, ulus adına, o ulusun halkı ve elerkisi adına utanç vericidir.
Çirkin olayın gelişen süreci ve sürecin başka ayrıntılarıyla sizi boğmayacağım, “Saldırı niçin olmuştur?” sorusunu sorup, yanıtlamaya çalışacağım.
Önce şunu vurgulayayım: Saldırı, saldırganın söylediği gibi “tek başına” alınmış, gerçekleştirilmiş olay değildir; ince noktalarına kadar düşünülmüş, hesaplanmış, profesyonel ekip işidir…
Saldırıyı planlayanlar, Başbakan’a “Senden, senin arkandaki güçlerden korkmuyoruz. Karşınızda her zaman dimdik olacağız…” içeriklerinde esip gürleyen Yeni CHP’nin başı Zoraki Şef KK’nin, “sözlerinin adamı” olup olmadığını görmek, argo değimle “yüreğini ölçmek” istemişlerdir…
Öğrenmek istediklerini, Zoraki Şef KK’nın, saldırı sonrasında, grup toplantısındaki konuşmasıyla elde etmişlerdir. Pek de hoşnut kalmışlardır. Çünkü… “Sakinliği” ile bellenen Zoraki Şef KK, “Sakinlik çağrısı” yaparken, kendisi “tedirgin”di ve tedirginliğini bastırma, gizleme uğraşı, telaşı içindeydi. Zoraki Şef KK’da “sakinlik”, yerini “durağanlığa” bırakmıştı…
Saldırıdaki bir diğer amaç da, Zoraki Şef KK’ya, “yüreksizliği”ni kendine kanıtlamak, kabul ettirmek ve oturduğu koltuktan artık ayrılması zamanının geldiğini anımsatmak…
Süreç bu yönde işliyor…
….
Anamuhalefet partisi iç sorunlar ve Mustafa Sarıgül’ü “Genel Başkanlık koltuğuna oturtmak”la uğraşırken, Cumhurbaşkanlığı seçimi, iktidar partisinin “kampanyası” doğrultusunda gündem tutacak. Muhalefet ise nal toplayacak; “ortak Cumhurbaşkanı adayı” belirlemede, desteklemede vb ağız dalaşı yapıp duracak; bir yıl sonraki (2015) genel seçime, “hazırlıksız” yakalanacak… Kazanan yine onlar (emperyalistler, yerel işbirlikçileri) olacak…
Yerel işbirlikçilerinin arasında, iktidar partisi yalnız değildir; muhalefet içinde, “saymakla bitmeyecek sayı”da var!..
….
“Acı ama gerçek” tabloyu “parçalanamaz” görmek yanlıştır. Tablonun panzehiri, “Atatürk’ün düşünceleridir.
Atatürk’ün düşünceleri”ne inanmış, o düşünceler ışığında bilenmiş, kenetlenmiş “Gerçek Atatürkçüler”, 2’inci Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatacaklar, verecekler, insan emeği ve insan kanı emen emperyalistleri, emperyalistlerin yerel işbirlikçilerini ülkeden, bölgeden söküp atacaklar…
Ben buna inanıyorum…
Ben buna inandığım için mutluyum…
|