Kılıçdaroğlu'na yönelik yumruklu saldırı, içinde birçok mesajı barındırıyor.
12 yıllık AKP iktidarı, bugüne dek girdiği hiçbir seçimi kaybetmemesine rağmen, hala korkuyor. Öyle ki; son yerel seçimde oyların yüzde 43.5'ini alan iktidar, ''rahatlamak, gevşemek, toplumun tamamını kucaklamak'' yerine, kutuplaştırmak, çatıştırmak ve ayrıştırmak için çabalıyor. Erdoğan Rejimi, iktidarını bu şekilde koruyabileceğini düşünüyor.
İktidarın, yukarıda sıraladığımız ''ayrıştırma, çatıştırma ve kutuplaştırma'' politikalarını hayata geçirebilmesi için, elinde çeşitli ''aygıt''ların bulunması gerekiyor. Bu aygıtlardan biri kuşkusuz ki medya... Medyanın büyük bölümü, telefon talimatlarıyla yapılan sözde haberler aracılığıyla toplumu maniple ediyor. Kurtlar Vadisi gibi diziler ise, gazete okumayan, internete girmeyen kitlelere, AKP politikalarını ''hissettirmeden'' ulaştırıyor... Geniş kitleler, TV dizileri aracılığıyla, AKP'nin politikalarına eklemleniyor.
İktidar, şimdi bu araçlara bir yenisini daha ekliyor.. Erdoğan Rejimi, MİT'i de toplumun üzerinde tahakküm kuracak bir yapıya dönüştürüyor. Kamuoyu çok fazla tartışmasa da TBMM'ye gelen yeni MİT Yasası, Türkiye'yi tam anlamıyla bir ''istihbarat devleti''ne dönüştürüyor. Erdoğan, o çok eleştirdiği Suriye rejimini bile aratacak yeni düzenlemeler yaptırtıyor.
Yeni MİT Yasası'nın özgürlükleri tamamen kısıtlayıcı, hatta yok edici niteliğine ilişkin çok şey yazıldı, çok şey söylendi... Bunları yeniden bu köşeye taşımaya gerek görmüyorum... Benim dikkat çekmek istediğim nokta; MİT Yasası'nın TBMM'ye gelmesine bir iki gün kala Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırının gerçekleşmesi...
Hatırlarsanız, yerel seçimden birgün önce kaleme aldığım bir yazıya, \'Kılıçdaroğlu'na yönelik devlet komplosu hazırlığı'' başlığını atmıştım... Ve o yazıda, bazı generallerin, devletin çeşitli birimleriyle yaptıkları görüşmelerde, \'Kılıçdaroğlu'nun devlet gücüyle CHP'nin başından uzaklaştırılması gerekir'' yönünde sözler sarf ettiğini söylemiştim... ''Devlet''i oluşturan makamları işgal eden birçok kişinin de bu düşünceyi paylaştığını dile getirmiştim...
Kılıçdaroğlu'na yönelik en büyük rahatsızlığın, CHP'nin Suriye'ye yönelik duruşundan kaynaklı olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum... Kılıçdaroğlu, AKP'nin artık ''varlık - yokluk meselesi'' haline getirdiği Suriye'ye yönelik komploda, doğru bir çizgide duruyor. CHP tabanı da bu politikayı destekliyor. AKP'nin Suriye'yi üçe bölme ve El Kaide'yi bölgeye yerleştirme planı, CHP'nin izlediği politika yüzünden deşifre oluyor. Plan istedikleri gibi işlemiyor...
Kılıçdaroğlu'nun, Suriye'ye yönelik komplo hazırlığını seçimlerden bir hafta önce deşifre etmesi ve kamuoyunu uyarması ise \'savaş baronları''nı çıldırttı.
Bakın; Kılıçdaroğlu'nun hem Suriye'ye yönelik savaş planını deşifre etmesi, hem de yeni MİT Yasası'nın TBMM'ye gelmeden bir gün önce saldırıya uğraması, moda deyimle 'manidar'dır...
Suriye'ye yönelik savaş politikası ve yeni MİT Yasası, birbiriyle ayrı gibi gözüken ama aslında iç içe geçen iki olgudur... Yeni MİT Yasası, AKP'nin artık ''siyasal takıntı'' haline getirdiği Suriye'ye yönelik komplonun önünü açacak bir düzenlemedir. Bu yasa tasarısı meclisten geçtiği taktirde, MİT artık asıl işlevi olan ''istihbarat toplama''yı bırakacak ve ''operasyonel'' bir hale gelecektir. Ki; MİT zaten uzun zamandır görev alanının dışına çıkmış durumda...
Yeni yasayla birlikte, ''geçmişte yapılan ve görev alanı dışına çıkılan tüm operasyonlar'' da yasal kılıfa uydurulacaktır. Yeni yasa, başta gazeteciler olmak üzere, tüm muhaliflerin üzerinde ''demoklasin kılıcı'' gibi sallanacaktır...
Yasanın meclise gelmesinden birgün önce Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırının gerçekleşmesi, kuşkusuz ki CHP'ye ve bu yasaya karşı çıkanlara gözdağı mesajı veriyor... CHP liderine yönelik saldırıyı, bir \'psikopatı''ın tek başına yapması düşünülemez... Saldırının zamanlaması ve kitlere ilettiği mesaj, her şeyin planlı ve programlı olduğunu gösteriyor... CHP lideri bu yüzden, saldırgandan şikayetçi olmalı ve meselenin peşini bırakmamalıdır... Aksi taktirde, başta CHP lideri olmak üzere, Türkiye'nin her yerinde bu tür operasyonlar gerçekleştirilecek, muhalifler terörize edilecek ve bu yapanların yanına kar kalacaktır...
Saldırgan Orhan Övet'in annesi, \'Bir babalık yap ve oğlumu affet'' yönünde çağrı yapmış ve Kılıçdaroğlu'nun ''insani yanına'' seslenmiştir. Ancak mesele; ''bireysel bir kavga, çekememezlik, kişisel husumet''ten öte bir anlam taşımaktadır. Orhan Övet'in arkasındaki güçlerin üzerine gidildiğinde, Türkiye belki de \'Yeni Gladyo''nun perdesini aralayacaktır...
Unutulmasın ki; CHP'nin Ankara Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş da seçim sürecinde bu ve buna benzer saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Mansur Yavaş'ın seçim sonuçlarını Anayasa Mahkemesi'ne götürecek olması ve CHP'nin bu konuda kararlı davranması da yumruğun arkasındaki güçlerin izini belli etmektedir. CHP meseleyi ''basit bir yumruk, basit bir saldırı'' gibi görmemeli ve üzerine gitmelidir. O yumruk, Cumhurbaşkanlığı seçiminden, genel seçime uzanacak olan sürecin işaret fişeğidir...
Kendilerine ''karar vericiler'' diyenler, CHP ve Kılıçdaroğlu'nun \'yolsuzluk - hırsızlık ve arsızlıklar''ın üzerine gitmesinden de son derece rahatsızdır. Çünkü; yolsuzluk ekonomisi, aynı zamanda savaş baronlarının mali kaynaklarından biridir. Tüm bunlar alt alta sıralandığında, yumruğun arkasındaki güçlerin kimler olduğu kendisini açıkça belli etmektedir. Yumruk, CHP'nin bugünkü çizgisini terk etmesi ve ''majestelerinin muhalefeti'' haline gelmesi için attırılmıştır...
|