Kadın-erkek arası güç savaşları ve siyaset

11 Nisan 2014 Cuma, 10:04

Özden Kara /Lodoshaber

Bilmem sadece ben mi farkındayım yoksa herkes farkında mı ?
Türkiye’deki siyasetin tarzını belirleyen % 50’nin diğer % 50 karşısındaki güç savaşıdır aslında bana göre!!

Ama söz ettiğimiz muhafazakar – laik kapışması değil aslında; kadın erkek kapışması.

Ne demek istediğimi biraz açayım :

Ahmet üniversite mezunu ve bir şirkette yönetici. Karısıyla birlikte evlilik terapisine geldi. Terapi sırasında öğrendik ki bir süredir bir cemaate üye ve karısı bu durumdan çok rahatsız. Çünkü karısı başörtüsü kullanmıyor ve Ahmet cemaatten ağabeylerine bu konudan dolayı mahcup oluyor.

Terapi sırasında öğreniyoruz ki Ahmet’ in babası üst düzey bir ordu mensubu ve Ahmet 18 yaşına gelip üniversite için evden ayrılıncaya kadar bütün hayatı lojmanda geçmiş. Bilirsiniz ordu lojmanları çok korunaklı yerlerdir ve her şey kurallara uygun işler. Bu nedenle Ahmet’in arkadaşları hep ordu mensuplarının çocukları olmuş ve Ahmet kendini 18 yaşına kadar bir güvenlik çemberinin içinde hissetmiş.

Sorunlar üniversite için yurtta kalmasıyla başlamış. Aslında Türkiye’deki insanları tanımadığını da o zaman fark etmiş. Yurtta Türkiye’nin her yerinden gençler varmış ve kurallar çok acımasızmış. Artık onu koruyacak kurallar, ne yapması gerektiğini söyleyecek büyükler yokmuş . Ahmet çok şaşkın ve ürkmüş durumdaymış.

Okul bittikten sonra bir şirkette işe başlamış ve bir cemaatle tanışmış. İlk önce onları incelemiş. Bakmış ki aynen ordudaki gibi kurallar ve hiyerarşi var, kendini güvende hissetmiş. Artık ne yapması gerektiğini düşünmek zorunda değilmiş….

Yukarıdaki hayali öyküde anlatmaya çalıştığım gibi erkeklerin güvenlik ihtiyacı kadınların güvenliğini tehdit eder hale gelmiş durumda.

Yazılarımda hep söz ederim ATAERKİL toplumlarda yani tarım toplumlarında topluluğu korumak-gözetmek erkeğin, çocukları doğurmak ve koruyup gözetmek kadının görevidir. Erkek bütün topluluktan sorumlu olduğu için topluluk da erkeği korur.

Nasıl korur?

Edinilen malı kendi üzerine yapmasına izin verir. Kadın ve çocukları kolay idare edebilsin diye kuralları koyma hakkını erkeğe verir. Toplum kadını değil, erkeği destekler. Miras hakkı erkeğindir. Erkeğin hata yapmasına izin verilir. Kadın cezalandırılırken, erkek korunur. Böylelikle toplum erkeğin koruma görevi sırasında oluşmuş ruhsal sorunlarını telafi edebilmesi için onu biraz güçlendirebilmeyi ummaktadır.

AMA BİZ ARTIK BİR TARIM TOPLUMUNDA YAŞAMIYORUZ.

Hatta ‘sanayi toplumu ‘ bile değiliz. Bilgisayar çağına gireli çok oldu. Toplumların korunması için artık erkeklere değil, makinelere ve o makineleri yapacak zekaya ihtiyacımız var.

İşte tam da burada ‘dananın kuyruğu kopuyor’. Çünkü erkekler onlara bir koşulla verilmiş yönetme hakkını geri vermek istemiyorlar. Bunu kendi erkekliklerinin hakkı olarak görüp, yüzyıllardır erkeklere ait olan dünyayı kadınlarla paylaşmak istemiyorlar. Çünkü kadın iş gücü çoğalırsa aynı iş için iki katı aday olacak ve iş için daha çok mücadele etmek zorunda kalacaklar.

Kadınlar kazanılmış haklarını vermek istemiyorlar çünkü erkeklerin dünyasına girince erkeklerin yaptığı işin onların da baş edebileceği bir şey olduğunu gördüler.

Görünen o ki Türkiye’deki muhafazakar oylar erkeklerden, laik kesime oy verenler de çoğunlukla kadınlardan.

Bu teoriyi bir düşünün derim…..