Sandık hırsızlıklarının, tutanak sahtekârlıklarının vb diz boyu yaşandığı 30 Mart 2014 yerel seçim sonuçları gündemin birinci maddesiydi. Ama… Neler olup bittiği, ne alavereler, dalavereler döndüğü enine boyuna tartışılamadı; siyasi partiler “nerede, neden yanlış yaptıkları”yla yüzleşemediler; sandığa giden, AKP’nin saltanatına son vermek için oy kullanan, ancak oyları yakılan, çöplerde savrulan, gerçekte AKP’yi yüzde 28’lere indiren Türk halkı “iradesi”nin gaspını yeterince algılayamadı… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “özel bir görevli” gibi engel oldu!..
….
Türkiye, 30 Mart 2014 yerel seçim sonuçlarıyla çalkalanıyor… Cumhurbaşkanı Gül, 2 Nisan 2014 Çarşamba günü Kuveyt’e doğru ula koyuluyor. Uçakta, beraberindeki -Başbakan ya da AKP yandaşı ağırlıklı- gazeteciler fırsatı kaçırmıyorlar, Cumhurbaşkanı Gül’e sorular yöneltiyorlar. Sorular içinde, Türkiye’yi ayağa kaldıran “seçim sonrası” ve “seçim sonuçları” yok! Sorular, “gündem değiştirecek” odaklı. İşte kanıt:
“Cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?”
“Bana, bir-iki sene önce de soruyordunuz. ‘Zamanı gelince konuşuruz’ diyordum. Şimdi, bu seçim aradan çıktıktan sonra, Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğuna göre, bunun da günü geldi. Bu da konuşulacaktır tabii. Ne zaman derseniz; Nisan ayının sonunda, Mayıs ayının başında bunlar netleşmiş olur. Nasıl olur, ne olur? Bunları, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce oturur konuşuruz, ona göre karar veririz. Cumhurbaşkanlığı ile her şeyin artık konuşulacağı gün geldi. Herkes bununla uğraşacak. Mayıs ayı içerisinde herhalde bunlar netleşir.”
“Başbakan’la görüştünüz değil mi?”
“Tabii ki. Diğer arkadaşlarımla da… Ben dışarıdan bağımsız bir siyasetçi olarak Cumhurbaşkanlığına gelmedim. Tabii ki konuşacak arkadaşlarım var.”
“Başbakan size danışmadan, seçimlerini öne almak, iki seçimi birleştirmek gibi, sizin pozisyonunuzu zora sokacak kanun çıkarabilir mi?”
”İşi kişiselleştirmemek gerekir. Nihayetinde bu tip şeylerin üzerinde konuşuruz. Benim kanaatim önemli olur. Oturup konuşuruz dediğimde işte bunların hepsini konuşuruz. Yani ben yarın gazete manşetinden bir şey duymam. Erken seçim kararı çıkmış gibi şeyler olmaz. Hepsini kendi aramızda oturur konuşuruz. Nihayetinde böyle bir kararı Meclis’te çoğunluğu olan iktidar partisi verecektir, (genel seçimlerin öne alınması yönünde) kanun çıkması gerekeceği için...”
”AK Parti’nin aldığı oy oranının üzerine BDP oyları eklenerek Başbakan’ın Köşk’e çıkmak isteyeceğine dair çok sayıda yorum var. Sizin düşünceniz nedir?”
”Bu konuda söyleyeceğim demin söylediğim şeydir. Cumhurbaşkanlığını konuşmanın günü geldi.”
”Siz de, Başbakan da zaman zaman kardeşlik hukukundan bahsedersiniz. Aranızdaki bu kardeşlik hukukuna göre Başbakan’ın cumhurbaşkanlığınızı etkileyecek bir adımı size haber vermeden, sürpriz yaparak atmayacağından emin misiniz?”
”Açıkçası, ben Başbakan’a yapmam, o da bana yapmaz. Bu tip öyle meselelerde oturup konuşuruz.”
“Konuşmanız ve koşullarınız uygun olursa Başbakan olmayı düşünür müsünüz?”
”Önce bir şey söylemem. Oturup bunları konuşalım bakalım. Hele bir seçim neticeleri ortaya çıksın, resmiyet kazansın. Ondan sonra muhakkak kendi aramızda bir değerlendirme yaparız. Muhakkak ki benim de düşüncelerim vardır. Hiç kimse duyarsız değil ki bu tip şeylere. ‘Türkiye normal gündemine dönsün’ derken, bir taraftan da ‘Böyle bir seçim var, ne olacak’ dememek lazım. Çok sayıda parti teşkilatının milletvekillerinin, belediye başkanlarının katıldığı bir seçim, topyekûn oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin memleketin her tarafını altüst edecek şekilde olmaması gerekir. Önemi ve değeri açısından demiyorum. Geçmişte kavgaların sebebi bu oldu. Onu görmemezlikten gelmiyorum. İnsanların meşguliyeti açısından diyorum. Şu kadar belediye başkanı, milletvekili Meclis üyeleri birebir herkes seçime giriyor. Onu söylemek açısından dedim.” (3 Nisan 2014 Perşembe Taha Akyol-Hürriyet)
….
Cumhurbaşkanı Gül bu sözleri edince, hele de “Cumhurbaşkanlığı ile her şeyin artık konuşulacağı gün geldi” ve “Cumhurbaşkanlığını konuşmanın günü geldi” tümcelerinin altını çizince, yazılı, sözlü, görsel ve internet basını 4 Nisan 2014 Perşembe gününden itibaren manşet yaptılar. 4 Nisan’la yetinmediler… Hala manşetlerinde…
Tartışıya… Siyasiler, siyasi parti yöneticileri, sivil toplum kuruluşları da katıldılar. Köşe yazarları ara vermeden yazıyorlar…
Kısaca… Cumhurbaşkanı Gül’ün, bir plan, proje çerçevesinde gündem değiştirmesiyle Türk halkı, “oy hırsızlıkları”nı, “seçim hileleri”ni unuttu, Ağustos (2014) ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendi…
Ortaya da… “Cumhurbaşkanı kim olacak?” sorusu atıldı. Ağırlık, “Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı olacağı”ndan yanaydı. Öyle ki… “BDP’nin desteği ile Başbakan, ilk turda yüzde 51’i çok rahat geçer ve halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olur” denir oldu. Oysa… Bunu diyenler, halk tarafından ilk defa Kenan Evren’in 1982’de, Anayasa oylamasıyla birlikte Cumhurbaşkanı seçildiğini ya bilmiyorlardı ya da –bilerek, bilmeyerek- unutuyorlardı.
Cumhurbaşkanı adaylığı ve seçiminde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “şans” tanıyan “yok” gibiydi. Öyle ki… “Başbakanlık” dahi olası değildi. Dahası var: Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasi yaşamının bittiğini söyleyenler azımsanmayacak sayıdaydı. Bu öngörüler, güncelliğini koruyor…
Ben ise… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Başbakan’la, günler önce oturup her şeyi ayrıntılarına kadar konuştuğu, anlaştığı; Kuveyt yolunda da, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladığını düşündüm. Hala aynı düşüncedeyim. Seçilir mi? İşte orasını bilemem.
İzledikleri siyasaları yeterli ve zerrece halktan yana bulmadığım muhalefetin ne yapacağını kestiremiyorum. Bakarsınız, “Başbakan, Cumhurbaşkanı seçilmesin” diye, Gül’ü destekler.
(“Muhalefet” derken, Yeni CHP ile MHP’yi kastediyorum. BDP, çözüm sürecini, istedikleri doğrultuda ve hızda sürdürmesi –yani Türkiye’nin Güneydoğu’sunda, Kürt Özerk Bölgesi’ne geçiş vermesi- karşılığında Başbakan’ı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, aday olursa, destekleyeceklerini –Iğdır milletvekili Pervin Buldan ağzından- dile getirdi. BDP, koşullarını kabul etmesi durumunda, Başbakan’ın kendisinin aday olmaması, bir başkasını aday göstermesi durumunda, o adayı destekleyeceklerini de dolayı biçimde dile getirmekten kaçınmıyorlar.)
….
30 Mart 2014 yerel seçimlerdeki yanlışlarıyla yüzleşmekten, Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye’nin gündemini değiştiren sözlerine can simidi gibi dört elle sarılan Yeni CHP ve MHP ise Cumhurbaşkanı adayı konusunda “ortak hareket” etmede, şimdiden anlaşmazlığa düştüler. Yeni CHP’nin başı Zoraki Şef KK, kafasındaki adayları açıklamadı ama “profil” çizdi; MHP ise “ortak Cumhurbaşkanı adayı”nın, MHP’den aday gösterilmesini dayattı. Korkarım ki… Mayıs (2014) ortalarına ya da sonlarına kadar kendi aralarında çekişir dururlar; 10 Ağustos’taki (2014) Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, Başbakan’ın kendisinin, ya da adayının Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlarlar.
….
Bir kaynak ise… Muhalefetin, ortak Cumhurbaşkanı adayının Abdullatif Şener olduğunu ısrarla savundu. Şu savda da bulundu: Batı, Başbakan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve Çin’in ekseni altına girdiği sonucuna vardı ve Başbakan’ı gözden çıkardı; Başbakan’ın kolon kanseri olmasından ötürü, 1,5-2 yıl ömrü kaldığını konuşuyor; o nedenle, Başbakan’ı partinin ve hükümetin başından çekmek, Köşk’te gene Abdullah Gül’ü, AKP’nin ve AKP hükümetinin başında da Ali Babacan’ı görmek istiyor, bunu peşinde…
İzleyelim, görelim…
|