Yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat, havuz medyasının kurulması, yöneticiler aranarak gazetelere müdahale, savcıların taleplerinin göz ardı edilmesi ya da operasyonu yapan polislerin görevden alınması için talimat, hatta tehdit... Bütün bu konularda ses kayıtları ve tapeler ortaya çıktı. Hükümete yakın isimler, bunların görsel ya da yazılı basında yer almasının \'yasa dışı\' olduğunu savunuyor. Ama işin aslı öyle değil. Bir kere, pek çoğu, mahkeme kararıyla dinlenen telefonlar. Diğerleri de, kamunun bilmesinde fayda olduğu düşünülen hadiseler. Dünkü yazımda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu istikametteki kararından söz etmiştim. (Case of Radio Twist S.A. v. Slovakia, Application no. 62202/00 of 19 December 2006) Başbakan ve bakanlar birtakım yolsuzluk iddialarına muhatapsa ve ortada ciddi deliller varsa, üstelik dosyalar savcıların elinden alınmış, operasyonu gerçekleştiren polisler sürgün edilmişse, iddiaların sosyal medyada yaygınlaşması, kamu yararı kapsamında ele alınıyor. (Buna mukabil, özel hayatı ilgilendiren, aşk meşk ilişkilerinin yayınlanmasını şahsen doğru bulmuyorum.)
Twitter yönetimi görüşümü teyit eden ve uluslararası camianın bakış açısını yansıtan bir açıklama yaptı. Bu açıklamada şu hususlara temas ediliyor: \'Twitter, 3 mahkeme kararı ve bir savcı talebi üzerine kapatıldı. Bu mahkeme kararlarının hiçbiri, yasaktan önce elimize ulaşmadı. 2 kararın gereğini yerine getirdik; içeriğe erişimi engelledik. Zira bizim ilkelerimize aykırı bir durum söz konusuydu. 3'üncü mahkeme kararı, yolsuzlukla suçlanan bir eski bakanla ilgiliydi. Bu karardan endişe duyduk. Çünkü siyaseti ilgilendiren açıklamalar ifade özgürlüğü çerçevesinde mütalâa edilir; özellikle hükümetin yolsuzluk yaptığına dair bir iddia söz konusuysa. Karara karşı, iptal başvurusunda bulunduk.\'
Twitter'ın açıklamasından öğrendiğimiz iki husus var: 1) Başbakan ve bakanların \'Mahkeme kararlarını Twitter'a bildirdik, dikkate almadı\' söylemi yalan. Zira 2 karar hakkında gereği yerine getirilmiş ve yasaktan önce kendilerine hiçbir bilgi ulaşmamış. 2) Yolsuzluk iddialarının medyada yer alması, ifade özgürlüğünün icabı. Twitter bu yüzden \'Hırsıza oy yok\' hesabının askıya alınması talebini yargıya taşıdı.
Ve nihayet Ankara 15. İdare Mahkemesi, Barolar Birliği'nin başvurusunu değerlendirdi ve Twitter yasağının yürütmesini durdurdu. Bu yasağın hem anayasaya hem de uluslararası hukuka aykırı olduğunu açıkladı. Twitter'ın açılmasını dört gözle bekliyoruz.
Manidar bir haber
28 Şubat sürecinde, muhafazakârları destekleyen, onların sesi olan çok az sayıda gazete vardı. Aynı eksiklik, televizyonlarda da hissediliyordu. AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, bir denge kuruluyor diye memnun olmuştum. Ama şimdi, bu gazete ve televizyonların yayınına bakıyorum, \'psikolojik harekât\' bülteni gibi çıkıyorlar. Çok yazık... Bir günden ertesi güne haberleri yalanlanıyor ama onlar hiçbir şey olmamış gibi yola devam ediyorlar.
Star Gazetesi, MHP kasetlerini paralel örgütle irtibatlandırmaya çalışıyor. Daha önce Ekrem Beyaztaş isimli \'paralel savcı\'nın MHP'li İhsan Barutçu'ya kumpas kurduğunu ve onu yasa dışı dinleyerek, kasetini sızdırdığını ileri sürmüştü. Bu haberi Beyaztaş, hemen ertesi günü yalanladı. Hiçbir tarihte İhsan Barutçu'yla ilgili soruşturma yürütmediğini beyan etti.
Çabalar sürüyor... Star bu defa da \'MHP'ye kumpasın kozmik belgesi\' diye manşet atmış. (26 Mart 2014) Türk İntikam Birliği Teşkilâtı sebebiyle ve mahkeme kararıyla dinlenen bazı MHP'lilerin ismini sıralıyor; bu şekilde şantaj görüntülerinin elde edildiğini ileri sürüyor. İsimlere bakıyorsunuz, Zuhal Topçu, Ekrem Bülent Haberal, Murat Mantuş, Murat Çeliker, Bilal Aydın, Cevdet Serdar Eren ve Mehmet Taytak. Taytak haricinde hiçbirinin kaseti yok. Ayrıca, Bülent Haberal da Mehmet Haberal'ın oğlu; MHP'li değil. (Kasetle ilişkilendirilen MHP'li isimler şu kişilerdi: Recai Yıldırım, Metin Çobanoğlu, Bülent Didinmez, İhsan Barutçu, Mehmet Ekici, Mehmet Taytak, Osman Çakır, Cihan Paçacı, Deniz Bölükbaşı, Ümit Şafak.)
Star'ın bu haberinin tam da Tayyip Erdoğan'ın Baykal kasetiyle ilişkilendirildiği bir döneme denk gelmesi manidar değil mi?
Şantaj
Tayyip Erdoğan, her yerde \'şantaj kasetlerinden\' söz ediyor. Adeta insanların bilinçaltına \'şantaj\' sözünü kazımak istiyor. Amacı, yolsuzlukla ilgili kayıtların Cemaat'in bir şantajı olduğu izlenimini yaratmak. Oysa şantaj, bir talep karşılığı ortaya konur; bir tehdit unsuru olarak kullanılır. 17 Aralık ya da 25 Aralık'ta ortada böyle bir durum yoktu. Daha önceden birileri, Başbakan'a ya da bakanlara, \'Elimizde yolsuzluk kasetleriniz var\' demiş olsalardı, herhalde Başbakan, 17 Aralık'ta şok geçirmezdi.
\'Şantaj kasetleri\' savı, hükümete muhalefet edenler için de kullanılıyor. Son iddia Tayyip Erdoğan'dan: İdris Naim Şahin'in kasetleri varmış, bu yüzden AK Parti'den istifa etmiş!
Bu sözleri ciddiye alıp, orada burada kullananlara rastlıyorum. Ne yapacaksınız, mantığın nadasa alındığı ülkelerde, her kel satıcının bir kör alıcısı vardır.
|