Birincisi Kur’an’la alay ediyor.
Kur’anla alay etmek, Kur’an’ın açık hükmüyle; kâfirliktir.
Otuz küsur ayet, Allah’ın ayetleriyle alay edenleri küfürle itham edip Cehennem’e gönderiyor.
Bağış’ın istifasına sebep olan yolsuzluk ithamı ise; Maun Suresi’ni ihlal suçu oluşturduğu için, insanı örtülü şirke götüren bir lanetlenme sebebidir.
Yani bu Bağış, kitlenin önünde açıkça tövbe etmediği sürece, Kur’an ve İslam fıkhının verileriyle; tartışmasız kâfirdir.
Dincilerin ‘her tarafı’ ve her icraatıyla ‘göz bebeği’ adamlarından biri olan 17 Aralık yolsuzu Bağış’ın Kur’an’a karşı tavrı ve tutumu bu.
Destanî dürüstlüğüne, vakarına, aydınlığına, insanlığına, ahlaksal seçkinliğine rağmen; Atatürkçü, cumhuriyetçi olmasından ötürü, dincilerin ‘istenmeyen adam’ ve ‘zındık’ saydıkları Yılmaz Özdil’in Kur’an’la münasebeti ne? Bakın ne: Katıldığı Arena programında kederini, şikâyetini gündeme getirirken şunu söylüyor: “Bizim neslimiz, en başta okunması gereken iki kitabı okumamak gibi büyük bir hata yaptı: Kur’an, Nutuk”.
Demek ki, Yılmaz Özdil’e göre; Kur’an, okunması şart olan temel kitap. Yön ve yol belirleyen kitap. Okunmadığı takdirde büyük kayıplara uğrayacağımız kitap. Egemen bağış için ise; Kur’an, ‘Bakara ile makara’ konusu. Yani; eğlence ve gırgır kitabı.
Dincilerin, sakal bıyık eksikliğini bile saldırı sebebi sayan gazetelerinden biri, Egemen Bağış’a ‘ateş püskürüyor (!)… Nasıl, biliyor musunuz? Birinci sayfaya resmini koyuyor, ağzına bir bant çekip altına şunu yazıyor: “Bazen susmak konuşmaktan hayırlıdır”. Kur’an’a hakaret ve Kur’an’la alay etmeye karşılık ‘püskürülen ateş’ (!) bu!
Acaba Egemen Bağış’ın yaptığını, mesela Yılmaz Özdil yapmış olsaydı, bu ülkede neler olurdu? Bu ateş nasıl püskürülürdü? Bu dinciler nasıl bir tavır koyarlardı, neler yaparlardı! Kars’tan Edirne’ye kadar ‘Cume Eylemleri’ çoktan başlamış olmaz mıydı!
Adam Kur’an’ın otuz küsur ayetle küfür sebebi saydığı bir suçu işliyor, din avukatlığını kimselere bırakmayanlar, bu suça karşılık, adama sadece ‘Sus. Susman daha iyi olur” diyorlar. Elbette iyi olur. Bak, sizi dindar zanneden milyonlar şimdi ne bilmem ne olduğunuzu gördü. Siz bu melanete ancak “Sussan daha iyi olur’ diyecek kadar karşı çıkıyorsunuz. Neden? Çünkü o adam sizden. Sizden olunca Kur’an’a sövmesi en fazla “Sus!” demeyi gerektirecek bir kabahat sayılır. 17 Aralık Maun talanları da sadece birer ‘kabahat’ sayılmadı mı?
DİNCİLİĞİN İMAN ŞARTLARI
Aklı, dürüstlüğü, ülkeyi haçlı işgalinden kurtaran Atatürk’ü sevmeyi en büyük suç; Kur’an’a hakareti, Maun talancılığını ise sadece kabahat görenlerin ervahına yuh olsun! Bu ‘veyl çocukları’nın dini imanı bu mu, bu kadar mı?! Ama şimdi ‘tıs’ yok.
Ey millet! Bak ve gör, bunlar aynı şeyin soyudur. O şeyin soyundan olanlar, çıkar hesapları yüzünden birbirlerine girseler de; sonuçta bir yerde birleşir, kucaklaşırlar. Birbirlerinin kuyruğuna asla basmazlar. Çünkü; mutlaka ve muhakkak korumaları gereken ortak hedefleri, ortak düşmanları var. Bu ‘ortak düşmanlık’, dincilerin ortak amentüsüdür.
Dincilerin ‘iman şartları’ olan ortak düşmanlıklar şunlardır: 1) Akıl düşmanlığı, 2) İlim düşmanlığı, 3) Özgürlük düşmanlığı, 4) İnsan hakları düşmanlığı, 5) Dürüstlük düşmanlığı, 6) Atatürk düşmanlığı.
|